Zonguldak siyaseti üzerine ne yazalım.
Zonguldak üzerine ne söyleyelim.
Vatandaşın her gün anası ağlıyor.
Perperişan sokaklar.
Vekillerimiz garip yarışlar içinde.
Saçma gündemlerle uğraşıyoruz.
Sokaktan, halktan uzak siyasetçilerle ne olur.
Garip pozlarla neyin yarışı.
Parti ve genel başkanlarının gücüyle seçilenler şeyinde boncuk var zannediyor.
Gülmeyin.
Ağlanacak haldeyiz.
Öyle şeyler yaşanıyor ki yazsak inanmazsınız.
Durum vahim.
Ve bizler bunları iyi niyet ve samimiyet ile söylediğimizde bile yaranamıyoruz.
O yazmasın.
Bu yazmasın.
Şu konuşmasın.
Asıl meseleler unutulmuş koltuk yarışı başlamış.
Ego yarışı başlamış.
Siyasetçi dediğin, milletvekili dediğin kendisine böyle kötülük yapamaz!
Sonuçta kaybeden yine Zonguldak!
Halkın taleplerini ve gerçek sorunları yazdığımızda susanlara selam olsun!
Plakanı 34 yap!
Bazen tesadüfen karşılaştığımız dostlarla sohbet etme şansı buluyoruz.
Bir dostumuz ile konuşurken geçmişte giriştiği ticari yatırım işinden bahsetti.
O dönemlerde Türkiye’de pek yaygın olmayan ürünün imalat işine giren girişimcimiz, ürünün Zonguldak’ta üretildiğini duyan müşterinin sözleri ile şoka uğramış.
“Ben seni İstanbul firması sanmıştım” falan demiş alıcı.
Sonra da işi yokuşa sürünce mal almaktan vazgeçmişler.
5-6 yıl devam eden mücadele sonrasında pes edip bırakıp mesleğine dönmüş.
Bu yaşadıklarını anlatırken dedi ki;
“Bana aracın plakasını 34 yap, firmayı da İstanbul’da göster demişlerdi ama inanmamıştım”
Zonguldak’ı çok iyi özetleyen bir yaşanmışlık.
Deprem yalanı!
Geçen de yazdım.
Fevkani Köprüsü için bir deprem yalanı uydurdular gidiyor.
Yerse.
Aklı olan insan sorar.
Kalın demirlerle ayakta duran Fevkani Köprüsü’nü yıkacak bir deprem olacaksa bütün şehir kum yığınına döner!
Algı yapalım altına yapan bir durum oldu bu durum!
Beş ayağı bulunan Fevkani Köprüsü’nün iz düşümü yere indirdiğinizde (muhtemel afet risklerini de dikkate alarak) trafik ve şehir yönetimini ne kadar sağlıklı çalıştıracağız?
5, 10, 20 sene sonra muhtemel araç sayıları ve hız kesmeyen çarpık şehirleşmenin getireceği yükü hesapladık mı mesela?
Siz bunları hesaplayıp anlatmak yerine deprem yalanına sığınırsanız gerçeği de anlatamazsınız!