Zonguldak Nostalji sayfası editörü Yüksel Yıldırım, Vedat Karaarslan’ın “Antik Çağlarda Karadeniz'de Hamsi, Palamut Ve Ton Balığı” adlı yazısını sosyal medya hesabından paylaştı.

Karaarslan’ın yazısı şu şekilde:

“ANTİK ÇAĞLARDA KARADENİZ'DE HAMSİ, PALAMUT VE TON BALIĞI

Aristoteles, Karadeniz'in çok fazla tatlı su ırmakları ile beslenmesi ve yırtıcı balıkların az olması nedeniyle bütün balıkların beslenme ve üreme olarak seçmelerine neden olduğunu bildirir.  Karadeniz’de antik çağlardan bu yana eserlere konu olmuş balıkların göç yolları önemlidir. En önemli balık olan ‘hamsi’nin göç yolları haritada belirtilmiş.

Colchis (Kolh) kökenli bir kelime olarak bilinen ve Karadeniz'e komşu olan bütün ülkelerde benzer kelimeler ile adlandırılan Hamsiler, (ing; anchovy) Yavuz ve Midilli savaş gemilerinin I. Dünya Savaşı’nda bombalayarak savaşa dahil olmamız sonucunu ortaya çıkaran Odessa koyunda yumurtlar ve saatin ters yönünde Constanta, Varna istikametinde ilerleyerek İstanbul açıklarından Batum açıklarına kadar gider. Bu güzergâhtaki hamsi balığı yakalanırsa lezzetli olur, ancak Batum’da hamsi Balığı sürüsünün bir kısmı ters yönde bizim Karadeniz kıyılarımıza paralel olarak geriye döner ki bu durumda hamsinin en lezzetlileri Karadeniz Ereğlisi, Akçakoca, Trabzon ve Sinop açıklarında yakalanır ve bu balık sürüsü daha sonra tekrar Odesa’daki yumurtlama alanlarına geriye döner. Batum’a ulaşan sürüdeki diğer kol ise Abhazya kıyılarına doğru yönelir.

…………

Azak Denizi'ndeki Kerç Boğazı ile Don Irmağı arası, Karadeniz balıklarının yumurtlama bölgesidir ve 100 e yakın balık türü burayı yumurtlama bölgesi olarak seçer. Deniz kıyılarında balıkçılık, iç kesimlerde ise madencilikle uğraşan halkların yaşadığı Karadeniz Bölgesi antik yazar Strabon'a göre oldukça verimli bir bölgedir. Yunus balıklarının aynı cinsten olan kordyles leri kovaladığı önlerine kattıkları 'ton' ve 'palamut' ile beslendikleri ve bu nedenle çok şişmanladıkları için kolayca yakalandıklarından bahsedilir. Yunus balıkları, antik çağlarda daha çok yağı için avlanırdı.

Opponios'a göre İstanbul Boğazı'nın kıyılarındaki ağaçların ve tepelerin üzerlerine kurulan gözetleme kuleleri ile denizdeki diğer balıkların da bol ve bereketli olduğunu gösteren etçil ton balıklarının denizden gelişleri ve boğazdan geçişleri gözetlenir ve görülür görülmez ağlar atılarak bu balıklar yakalanırdı. Ton balığı diğer balıkların bol olacağına dair en büyük işarettir. Aristoteles; ton balıkları sağ gözleri ile daha iyi gördüklerinden Karadeniz'e girerken denizin sağ tarafındaki karayı kontrol ederek, çıkarken de sol  (Ukrayna) kıyıları kontrol ederek denizi terk ettiklerini bildirmiştir. Bu balıklar, her zaman denizin kara tarafına sağ gözlerini getirerek yüzmeleri ile meşhurdur.

Sefa Durmuş takımla çalışmalara başladı Sefa Durmuş takımla çalışmalara başladı

Prokopios, Sangarios Irmağı (Sakarya Nehri) ağzına yaklaşan yunusların, Karadeniz' deki bir balina tarafından aniden yakalanarak hepsinin yutulduğundan bahseder.

İstanbul Boğazı'ndan giren balıkların ise Kadıköy açıklarında denizin altında aniden önlerine çıkan kayalıklara çarparak Haliç'e yönlenerek girmesi ile yakalanan balıklardan dolayı burasının 'golden horn' 'altın boynuz' olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Öyle ki İstanbul Balıkhane Müdürü Deveciyan'a göre 1911 yılında Haliç' de 3 milyon çift torik yakalanmış. Boğazdaki evlerden sarkıtılan sepetlerle de balık yakalanırdı. Palamut (pelamys) balıkları da tıpkı denizde kafalarını sakin sularda dışarıya çıkararak yüzen ve ateşli silah tüfekle de vurularak yakalanabilen Kefal (Yunanca kafa anlamına gelir) balıklar gibi deniz yüzeyine yakın olarak kafalarını sudan dışarı çıkararak çırpınma görüntüleri verirler.

Daha çok güçlü kırmızı kas yapıları ile ünlü Palamutlar, Hamsilerin tam tersine yani saat yönünün tersine bir göç yolu ile Kerç Boğazı ile Don Irmağı arasındaki çamurlu ve bataklık denilen alanlara yumurtalarını bırakırlar ve yine bir Karadeniz turuna çıkarlar. Bu balıkların Karadeniz’e çıkmalarına 'anavaşya', Karadeniz soğuyunca Marmara ve Akdeniz’e inmelerine ise ‘katavaşya’ denilir.

Antik çağlarda loncalar halinde teşkilatlanan balıkçılar, meslek birlikleri şeklinde organize olmuşlar ve balıkları diğer yiyeceklerin de satıldığı 'macellum' adı verilen pazar yerlerinde satarlardı. Macellum binaları geniş çapta alış verişlerin yapıldığı günümüz ticari borsaları ile eşdeğer bir fonksiyona sahipti.

Bu anlamda dünyanın ilk ticari borsası Kütahya (Çavdarhisar) ilinin sınırları içinde bulunan bir Frigya yerleşim kenti olan Aizanoi antik yerleşim alanındadır. Bu yerleşim alanının duvarlarında balık, unlu mamuller gibi gıda fiyatlarının ne kadar olacağına dair Roma İmparatoru Diocletian'ın m.s. 301 yılına tarihlenmiş yazıtları bulunmaktadır.”

Editör: Şeyma Kaya