Teoman Alpay’ın ‘Mevsim artık sonbahar’ şarkısının üzerinden çok zaman geçti.
Dallarında tutunamayan kehribar sarısı yapraklar rüzgârın önünde savruldu gitti.
‘Kış kışlığını yapmalı, nerde o eski kışlar’ derken, kara kış tüm haşmetiyle üzerimize geldi.
Toprağa zoraki tutunmuş direkler devrildi, elektrikler kesildi.
Zifiri karanlığın esareti altında bitmek bilmeyen uzun kış geceleri bir kâbus gibi çökmüştü üstümüze.
Neyse ki her şey gibi kışın da bir sonu olacaktı.
Baharın müjdecisi Nevruz kapıdan girdi.
Havaya, suya, toprağa cemreler düştü art arda.
Nadasa kalmış son karlar da yağdı geçti.
Kışın suyu ısınmıştı bir kere!
Uzun bir aradan sonra yüksek tepelerin ardından güneş de bir başka doğmaya başlamıştıartık.
Göz kamaştırıcı ışıltısıyla aydınlık saçıyor, hasretle yolunu gözleyen doğaya can veren buseler konduruyordu.
Çünkü mevsim artık ilkbahardı…
Pazar sabahı evimin balkonundan gördüğüm manzara da bunu teyit ediyordu.
Bahçede bir oraya, bir buraya koşan çocuklar, daldan dala konan kuşların cıvıltıları, rengârenk çiçekler üzerinde sörf yapan arıların vızıltıları…
Tam anlamıyla baharın renk cümbüşüydü.
Radyodan Bekir Mutlu’nun ‘Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?’ şarkısı da dekoru tamamlayan son aksesuar oluyordu.
Bu ahval ve şerait içinde her zaman feyiz aldığım üstat Ahmed Günbay Yıldız’ın ‘Ülkemin Açmayan Çiçekleri’ kitabının sayfalarını arşınlıyorum.
Üstadın nakşettiği satırlar arasında hızla yol alırken kitabın adıyla müsemma başka bir hikâye düşüyor aklıma.
Hikâyemin kahramanıise yöremizin ünlü şairi, Ülkemin açamayan, açmaya ömrü yetmeyen çiçeği Rüştü Onur’dan başkası değil.
Zonguldak’ın ve ülkemizin medarıiftiharı,22 yıllık kısacık yaşamına onca eseri sığdırmayı başaran büyük şair.
Muzaffer Tayyip Uslu ile birlikte yaşamı “Kelebeğin Rüyası” filmine aktarılan,
Gazeteci ve Şair İbrahim Tığ’ın, “Ömrü yetmiş olsaydı bugün bir Orhan Veli, bir Melih Cevdet, bir Cumalı, bir Oktay Rıfat olurdu.” dediği Rüştü Onur…
Önce eşi, sonra kendisi yakalandığı hastalığa yenik düşerek hayata erken veda etti.
Erken veda etti de, henüz tomurcuklandığı kısacık hayatında unutulmaz eserler bıraktı.
Yaşayıp çiçeğe dönüştüğünde kim bilir neler yapardı?
Hayal bile edemiyorum.
KAYNAKLAR:
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/rustu-onur-100-yasinda-ibrahim-tig-1755820
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/mektuplarin-her-satiri-samimi-ve-ictendi-437228