Kdz. Ereğli’de 31 Mart günü yapılacak olan yerel seçimler öncesi heyecan yaşandığını ve ilçe halkının AK Parti’ye oy vererek gerçek belediyeciliği başlatacağını söyleyen Bakan Tunç, “Ereğli'de bir heyecan var. Ereğli'yi otuz bir Mart heyecanı sarmış. İnşallah otuz bir Mart Ereğlili hemşehrilerimiz en doğru kararı verecekler. En doğru adaya oy vererek Ereğli'mizde de gerçek belediyeciliği AK Parti belediyeciliğini, AK belediyeciliği başlatacaklar inşallah. Şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Gerçek belediyecilik, hizmet belediyeciliği, icraat belediyeciliği, gerçek belediyecilik herkese, her mahalleye eşit hizmet götüren, adaletli hizmet getiren belediyecilik, gerçek belediyecilik ayrım yapmayan belediyecilik, gerçek belediyecilik şehrini alt yapısıyla, üst yapısıyla, o şehirde yaşayanların huzurlu bir şekilde geleceğe baktığı bir belediyecilik. Ereğlimiz bunu hak ediyor. Fazlasıyla hak ediyor. Tabii Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetiminde belediyecilik noktasında, yerel yönetimler noktasında Ereğli zaman kaybediyor. Bu zaman kaybedişinin artık son günü de 31 Mart olacak. Ve 31 Mart'tan sonra milletimizin Ereğlili hemşehrilerimizin kararıyla Ereğli'de inşallah İbrahim Sezer'le beraber yeni bir dönem başlayacak” dedi.
“O başarı Cumhurbaşkanımızı parti kurmaya zorladı”
"Gerçek belediyecilik AK Parti'dir. Çünkü AK Parti'nin doğuş sebebi belediyecilikteki Cumhurbaşkanımızın 1994'teki başarısıdır" diyen Bakan Yılmaz Tunç, "1994'te İstanbul Cumhuriyet Halk Partisi'nin elinden kurtarıldı Havası solunamayan, çöpleri toplanmayan, çöp, çukur, çamur diye anılan bir İstanbul devralındı ve o İstanbul 4 buçuk yıl gibi kısa bir süre içerisinde yeniden imar edildi, yaşanılır hale getirildi. Suları akmayan İstanbul'a barajlar yapıldı. Sular akıtıldı. Haliç temizlendi. O Haliç'in kenarından geçemeyen insanlar artık oralarda sahilde yerleri oluştu. Yollar, kavşaklar İstanbul'un dünya projeleriyle tanışması var metro inşaatları, Marmara inşaatları işte değerli hemşehrilerim, Cumhuriyet Halk Partisi'nin elinden alınarak yeni bir dönem İstanbul'da başladı ve o başarı Cumhurbaşkanımızı yeni bir parti kurmaya zorladı. Anadolu halkı Türkiye 81 vilayet İstanbul'a baktı. Ve İstanbul'daki o kronikleşmiş sorunları çözen kişi Türkiye'nin de doksanlı yıllar boyunca çektiği o sıkıntılardan o kronikleşmiş sorunlardan Türkiye'yi de Recep Tayyip Erdoğan bir parti kurarsa o çözer dediler ve Anadolu tüm illeriyle, ilçeleriyle beraber adeta AK Parti'nin kurulmasını sağladı. Yani AK Parti bir millet hareketi. AK Parti'nin doğuşu gerçek belediyecilik. O nedenle milletimiz İstanbul'daki bu başarının bütün Türkiye'ye yayılmasını istedi. Ve adeta AK Parti'nin kurulmasını sağladı.”
“AK Parti siyaset mühendisliğinin neticesi kurulmuş bir parti değil”
Altılı masanın bir yıl olmadan dağıldığını hatırlatan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti’nin ise siyasi mühendislik neticesi kurulan bir parti olmadığını ve millet hareketi olduğuna dikkat çekti. Bakan Tunç sözlerini şöyle sürdürdü:
“AK Parti bir masa başında üç beş kişinin bir araya gelip bu altılı masa falan konuşuluyordu ya bir sene, bir sene olmadı daha. Şimdi dağıldı gerçi o masalar. Üç beş kişinin bir araya gelip, hadi bir parti kuralım da millete gidelim, oy isteyelim şeklinde bir siyaset mühendisliğinin neticesi kurulmuş bir parti değil. AK Parti bir millet hareketi. Milletin Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın belediyecilikteki başarısı nedeniyle hadi artık parti kur. Bütün Türkiye'yi yönet. Şu doksanlı yılların parlamenter sistemin çektirdiği sıkıntılardan da bu ülkeyi sen kurtarırsın dediler. Adeta milletimiz o belediyecilik başarısı sayesinde AK Parti'nin kurulmasını zorladı ve kurulduktan itibaren de 14 ay gibi kısa bir süre içerisinde tek başına iktidara getirdi. Kurulduğundan beri, yerel seçimler, genel seçimler, referandumlar, cumhurbaşkanlığı seçimleri. Hepsinde de milletimiz tercihini AK Parti'den yana, Recep Tayyip Erdoğan'dan yana, Cumhur ittifakından yana kullandı. İktidara hemen ilk dört buçuk yılında acil eylem planlarıyla işe koyulduk ve 2007 yılına geldiğimizde Cumhurbaşkanlığı seçimleri gelip çattığında o vesayetçi anlayış tekrar devreye girdi. Cumhurbaşkanı'nı meclise seçtirmeyiz dediler. Ne olacaktı? Bugüne kadar seçim usulü aynıydı. Ama maalesef öyle bir kural da yaptılar ki 367 krizini çıkardılar. Ve mecliste Cumhurbaşkanını seçtirmediler. Anayasa Mahkemesi'ne gittiler seçimi iptal et dediler. Mecliste yapılan seçimi ve o zaman dedik ki o zaman Cumhurbaşkanını halk seçsin. Referanduma gidiyoruz dedik. Referanduma gittiğiniz zaman o mecliste meclise seçtirmeyenler bu sefer halka gittiler, halka siz Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler Yanlış oluyor dediler. Referandumda hayır oyu kullanın dediler. İşte böyle bir siyaset anlayışı. Vesayetçi anlayışın siyasette de uzantıları o dönemde hep devreye girmişlerdi. Sonrasında 2008'de bir kapatma davasıyla karşı karşıya kaldık. MİT krizi, 2013’te faizlerin yüzde beşlerin altına düştüğü, enflasyonun yüzde 5'in altına düştüğü, IMF defterini kapattığımız, ekonomide bağımsızlığımızı dünyaya ilan ettiğimiz bir dönemde enerji bağımsızlığımızı ilan ediyoruz. Nükleer santralin ihalesini yapıyoruz. İşte dünya projelerine adım atıyoruz. Marmaray'ın Osmangazi'nin ve Yavuz Sultan Selim köprülerinin ve dünyanın en büyük havaalanının İstanbul'da artık konuşulduğu projelerinin hayata geçirilmeye başladığı o parlak bir dönemde gezi olaylarını başlattılar. Ve Türkiye'nin bu kutlu yürüyüş bu ilerlemesini durdurmak istediler. Taksim'de başlattıkları gösterileri bütün Türkiye'ye yayabileceklerini, bütün Türkiye'yi ateşe verebileceklerini düşündüler. Ama başaramadılar. Sokakta başaramadıklarını bu sefer masa başında acaba emniyet, yargı darbesi girişimiyle yapabilir miyiz diye düşündüler. Onu da başaramadılar. Sonrasında terörü azdırmaya çalıştılar. Hendekler kazdırdılar. Ve Türkiye'nin değişik yerlerinde terör eylemleri, patlamalar meydana geldi. Can kayıpları oldu. Şehitler verdik. Ve bir savaş ortamına ülkeyi sürüklemeye çalıştılar. Ve on beş Temmuz'a giden taşları böyle bir bir döşediler ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde FETÖ teröristleri o gece Türkiye'nin yönetimini devralıp küresel güçlere teslim edip Türkiye'nin güneyinde bir terör devleti kurdurmanın gayreti içerisinde oldular. Ama Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde milletimizin şanlı direnişiyle karşıya kaldılar. Ve o karanlık geceyi milletimizle beraber aydınlığa çevirdik. İşte bu vesayetçi anlayışın, darbeci anlayışın hep direnişiyle karşı karşıya kalırken ülkemizi de ekonomide dört kat büyüttük.”
“Türkiye'nin her yerine icraatlar donattık”
Engellemelere rağmen Türkiye’nin savunma sanayisinin yüzde 80 yerlilik orana kavuştuğunu söyleyen Bakan Tunç, “Barajlar, üniversiteler, otobanlar, hızlı trenler ve her yerde bir kalkınma hamlesi. Tüm bu engellemelere rağmen savunma sanayimizde yüzde seksen yerlilik oranına kavuşabildik. İşte hemen karşımızda doğal gaz keşfi. Dört tane yerli sismik arama gemisiyle işte hemen karşımızda. Zonguldak yine taş kömürüyle beraber doğalgaz birlikte enerji üssü olmaya devam ediyor. Enerjide bağımsız, savunma sanayinde bağımsız, IMF'ye muhtaç olmayan bir Türkiye'yi inşallah daha ileriye taşımanın gayreti içerisindeyiz. Hep politikalarımızın merkezine insanı koyduk. Önce insan dedik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. Eğitimden sağlığa, sosyal politikalarından adalete varıncaya kadar her konuda insanımızı güçlendirmenin gayreti içerisinde olduk. İnsan güçlü olacak ki dedik aile güçlü olsun. Aile güçlü olacak ki toplum güçlü olsun. Ve millet olarak güçlü olalım. İnsanımızı güçlendirecek politikalara, hizmetlere, icraatlara ağırlık verdik. Tabii geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk döneminde bir pandemi ile karşı karşıya kaldı dünya. Ondan ekonomik anlamda çok etkilendik. Yine altı Şubat meydana gelen depremler nedeniyle ekonomimiz sarsıldı. Bu anlamda halkımızın alım gücünün azalan alım gücünü arttırma noktasındaki çabalarımızı da şimdi hızlandırdık. İşte bu noktada alım gücünü arttırmaya yönelik politikalarımızı da peyderpey devreye sokmanın gayreti içerisindeyiz” dedi.
“Yeni dönemde birinci önceliğimiz yıkılan şehirlerimizi ayağa kaldırmak”
6 Şubat’ta meydana gelen depremler sonrası yıkılan şehirleri yeniden ayağa kaldıracaklarını ifade eden Bakan Yılmaz Tunç şunları kaydetti:
“Tabii ki yeni dönemde birinci önceliğimiz depremde yıkılan şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmak. Ve bundan sonra afetlere dirençli şehirleri oluşturmak. Afetlere dirençli şehirlerimiz elbette ki belediyelerimiz de el ele kol kola vererek belediye başkanlarımızın şehirlerine sahip çıkarak kentsel dönüşüm, altyapı, üst yapı, imar planları tüm bunlar koordineli çalışmayla olacak hususlar. O nedenle belediye başkanlarımızın, özellikle 1 Nisan'dan itibaren göreve başlayacak olan belediye başkanlarımız bu anlamda kentlerini afetlere dayanıklı şehir yapma noktasındaki projelerini öne çıkaracaklar. Çünkü hükümetimizin politikası da bu. Bunu da inşallah el birliğiyle bütün Türkiye genelinde gerçekleştireceğiz. Yine önce insan demeye devam edeceğiz inşallah. Türkiye'de demokrasinin standartlarını hep yükselttik. Sessiz devrim sayılan reformlara imza attık. Her alanda özellikle doksanlı yıllar boyunca temel hak ve özgürlükler noktasındaki o kayıp yılları telafi etmenin gayreti içerisinde olduk. Türkiye'yi yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşturmanın gayreti içerisinde olduk ve olmaya devam edeceğiz. Temel hak ve özgürlüklerin önünde engel koymak isteyenlerin karşısında yine biz olacağız. Yine hukukun üstünlüğünü ve adaleti savunmaya hep devam edeceğiz inşallah. Türkiye'yi huzurlu bir geleceğe kavuşturmanın gayreti içerisinde çalışmamızı sürdüreceğiz. Terörden arınmış, kadına şiddetin olmadığı, çocukların her türlü kötülükten, istismardan korunduğu huzurlu bir gelecek için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Dünyada hakkaniyeti, adaleti savunmaya devam edeceğiz. Hukuku insan haklarını savunmaya, mazlumun hakkını savunmaya devam edeceğiz. Hakkaniyetli ve dengeli dış politikamızla Türkiye eksenini oluşturmaya devam edeceğiz. Ve önümüzde 43 gün gibi kısa bir süre kaldı. Yerel seçimlere az bir zaman kaldı muhalefet partileri darmadağınık. Cumhurbaşkanımız geçen hafta Zonguldak'taydı. Hep beraber gördük. Zonguldak'ta o madenci meydanı, madenci anıtı sığmadı. Zonguldaklı hemşehrilerimiz. Cumhurbaşkanımızı bağırlarına bastılar ve yine 31 Mart'ta verecekleri kararı ona göstermiş oldular. Ve inşallah hem Zonguldak'ımız, hem tüm ilçelerimiz, Karadeniz, Ereğlimiz, Alaplımız, Gökçebeyimiz, Çaycuma'mız, Devreğimiz, Kozlu'muz, Kilimlimiz hepsi beldeleriyle beraber burada Ormanlı belediye başkanımız var, Kandilli'miz ve Gülüç Belediyemiz de inşallah AK belediyecilik vatandaşlarımızın hakkı olan belediyecilik anlayışıyla doğru adaylarla inşallah yolumuza devam edeceğiz.”
“Cumhurbaşkanımız günde iki, üç toplantı yapıyor. Nerede Türkiye'nin ana muhalefeti?”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her gün iki veya üç toplantı yaptığını söyleyen Bakan Tunç, “Cumhurbaşkanımız dün iki miting yaptı değil mi? Giresun, Ordu, bugün Trabzon Rize, geçen hafta Tekirdağ, Zonguldak kaç oldu, neredeyse yirmiye çıkacak. Bunun dışında aday tanıtım toplantıları, günde iki, üç tane toplantı, nerede Türkiye'nin ana muhalefeti? Hiç gören var mı bazen aday tanıtım toplantıları yapılıyor. Yanlış adayın adı anons ediliyor. Başka bir isim el kaldırılıyor falan. Böyle bir karışıklık. Şimdi tabii bir altılı masa vardı değil mi? Nerede altılı masa? Hani bunlar Türkiye'nin yönetimine taliplerdi. Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdikleri kişiyi kendi partilerine genel başkan olmaya bile layık görmediler. Şimdi aleyhinde konuşup duruyorlar. Ve sonrasında hani siz birbirilerinizin yardımcısı olacaktınız. Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak bir sürü kaç 9 tane miydi? 10 tane miydi? Yardımcı olacaklardı. Yani bunlar muhalefette birliktelik sağlayamayanlar iktidarda bunları eğer öyle bir ihtimal yoktu. Olsaydı ne olurdu Türkiye'nin hali? Nasıl bir kaosa sürüklenirdi? Daha 8-9 ay önce yapılan seçim ortada. Ereğli'de de yüzde 50'nin üzerinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a destek verildi. Bu ne demek? Ereğli, Karadeniz, Ereğli, Recep Tayyip Erdoğan'ı seviyor. Recep Tayyip Erdoğan da Ereğli'de gerçek belediyecilik istiyor. İşte onu da İbrahim Sezer'le gerçekleştireceğiz inşallah. Tabii nüfusa göre belediyelere gelir gönderiliyor değil mi? Toplanan ve vergiler ve nüfusa göre her belediyemizin eşit bir şekilde ne kadar nüfusu varsa merkezi hükümetten para gönderiliyor. O parayla o ilçelere yatırım yapılsın deniliyor. Bazı belediye başkanları bunu verimli kullanıyor. Şehre hizmet olarak aktarıyor. Bazıları da maalesef çarçur edebiliyor. Milletin parası, milletin hazinesinden çıkan o para burada Ereğli halkına hizmet olarak gitmesi gerekirken maalesef çarçur edilebiliyor, israf edilebiliyor. Şimdi tabii bunun dışında öyle belediye başkanları oluyor ki, proje üretiyor. Ve o projeyi ilinin milletvekilleriyle el ele veriyor, kol kola veriyor. Bakanlarına gidiyor. Hangi bakanlığı ilgilendiriyorsa o bakanlıksa o projenin hayata geçmesi için canla başla çalışıyor. O nedenle belediye başkanının Ankara'yla uyumu önemli. Bir parti ayrımı yapmıyoruz. Bu kesinlikle başka tarafa çekilmesin. Ama el ele olmak, kol kola olmak, aynı masanın etrafında toplanabilmek ve birlikte proje üretip o projeyi halkın faydasına, hayata geçirebilmek için de bu uyumun önemli olduğunu düşünüyoruz. 43 gün çok az bir zaman ve bu süre içerisinde inşallah tüm mahallelerimizde esnafımızla ve evlerde ev sohbetleriyle, özellikle kadın kol gençlik kollarımız zamanımızı çok iyi değerlendirerek inşallah bu başarıyı Ereğli'de rekor bir oyla inşallah gerçekleştireceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.
Bakan Tunç, düzenlenen etkinliğe katılanlar ile hatıra fotoğrafı çektirdi.