Yer bilimci Celal Şengör, katıldığı bir programda püsküren gazların Karadeniz’de patlama yaratacağını söylemişti. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi(ZBEÜ) Rektör Yardımcısı ve eski Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu da bu yöndeki haberleri eleştirerek sosyal medya hesabından “Karadenizin patlayacağı falan yok merak etmeyin. Celal hoca şöhretin verdiği saçmalama hakkını kullanıyor sadece. Bilim İnsanlarında ilerleyen yaşlarda çok görülen bir durumdur. Üretkenlik kalmayınca felaket tellallığı gündeme gelme arayışları olarak değerlendirilebilir. İtibar etmeyiniz” demişti.
Jeoloji Mühendisi Ali Baltaş, konuyla ilgili açıklama yaparak; “Son günlerde bilim adamları arasında yakışıksız ve hoş olmayan bir tartışma Karadeniz patlar mı? Patlamaz mı?” sorusunun cevabını sosyal medya hesabı üzerinden yanıtladı.
Baltaş’ın sosyal medya hesabındaki paylaşımı şu şekilde:
“Son günlerde bilim adamları arasında yakışıksız ve hoş olmayan bir tartışma Karadeniz patlar mı? Patlamaz mı?
Önceden bir tatlı su gölü olan Karadeniz jeolojik süreç içinde boğazların oluşmasıyla Akdeniz'e bağlanmıştır. Ekvatora daha yakın olduğu için Akdeniz’in tuzlu olan sularının karışmasıyla Karadeniz içinde olan canlı yaşamı sona ermiş ve tüm canlılar ölerek dipte birikmiştir. Dibe çöken canlıların çürümesiyle de hidrojen sülfür (H2S) denilen gaz Karadeniz’in dibinde birikmeye başlamıştır. Hidrojen sülfür sadece zehirli değil aynı zamanda yanıcı-patlayıcı bir gazdır. Özellikle kapalı ortamlarda biriktiği zaman, çakmak, kıvılcım gibi bir kaynak ile alev alarak patlayabilmektedir.
Yapılan ölçümlere göre akan nehirler ve çevre kirliliğinin de etkisiyle Karadeniz içinde bulunan hidrojen sülfür gazının seviyesi her 100 yılda yaklaşık 20 metre yükselmektedir. Yüz yıl önce 200 metre derinlikte olan hidrojen sülfürün seviyesinin günümüzde 180 metre derinliğe ulaştığı söyleniyor. Yapılan hesaplamalara göre eğer yükselme hızı değişmezse yaklaşık 900 yıl sonra hidrojen sülfürün yüzeye ulaşabilecektir. Ancak hidrojen sülfürün yüzeye ulaşması hemen patlayacağı anlamına gelmiyor. Buna karşın yüzeye ulaşması durumunda gazın patlama olasılığını arttığı bir gerçektir. Yani patlamanın hangi tarihte ve ne zaman olacağını kestirmek bugün için mümkün değildir.
Hidrojen sülfürün yanı sıra Karadeniz ileride enerji elde edilebilme potansiyeli taşıyan gaz hidrat rezervleri yüksek olan bir denizdir. Gaz hidratlar düşük sıcaklık ve yüksek basınç (termo-barik) koşulları altında oluşabilen buz görünümlü kristal yapıdaki katılardır. Bu yapılar, uygun termo-barik koşullar sağlandığında su moleküllerinin düşük molekül ağırlığındaki gaz moleküllerini hapsetmesiyle oluşurlar. Karadeniz’in güney kısmı fiziksel koşullar bakımından (derinlik, sıcaklı, metan gazı üretimi, rezervuar olabilecek kayaçların varlığı) gaz hidrat oluşumu için ideal koşullara sahiptir.
Denizel tortullar gaz hidrat oluşumu açısından oldukça uygun alanlardır. Gaz hidratların denizel tortullar içerisinde kolayca oluşabilir olmasının nedenleri; su kolonunun yarattığı yüksek hidrostatik basınç, suya doygun denizel tortulların düşük sıcaklıkta oluşu ve denizel tortullar içerisinde bulunan organik maddenin bakteriyel aktivite ile süratle bozuşması ve gaza dönüşmesidir. Böylelikle denizel tortullar içerisinde oluşan serbest gaz, su kolonunun yarattığı yüksek basınç ve suya doygun denizel tortulların soğuk oluşu ile gaz hidrat oluşturmaya başlar. Bütün bu bilgiler ışığında 200 m su derinliğinden daha derin kıta kenarları (continental margins) gaz hidrat oluşumu açısından potansiyel alanlar olarak değerlendirilmektedir.
Doğada bulunan gaz hidratlar yoğun olarak metan gazı içerdiklerinden dolayı “Metan Hidrat” ya da “Doğal Gaz Hidrat” adıyla da tanımlanırlar. Yapılan araştırmalar 1 m3 gaz hidratın 164 m3 doğal gaz içerebildiğini ortaya koymuştur. Kendi hacminden 164 kat daha büyük hacimdeki gazı bünyesi içerisine hapsedebilme özelliğinden dolayı gaz hidratlar yakın geleceğin enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Özellikle Karadeniz’ in anoksik bir havza olması ve 180 m su derinliğinin altında oksijen bulunmayışı nedeniyle, organik malzemeler ile bunlardan türeyen gazların çok iyi korunduğu bir ortamdır.”