Eğitim Sen Zonguldak Şubesi Yürütme Kurulu, Köy Enstitülerinin 84. kuruluş yıl dönümünü kutladıkları açıklama yayınlayarak; “Köy Enstitülerinde olduğu gibi, toplumcu eğitim felsefesinin, aklın, bilimin, demokratik öğrenme ve öğretme ortamlarının eğitim sistemimizde egemen olması için mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz” dedi.
Eğitim Sen Zonguldak Şubesi Yürütme Kurulu’nun konuyla ilgili açıklaması şu şekilde:
“Türkiye’ nin Aydınlanma Işığı Olan Köy Enstitülerinin 84. Kuruluş Yıl Dönümünü Kutluyoruz!
Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişiminde belirleyici roller oynayan ve 17 Nisan 1940 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan Köy Enstitüleri, aradan geçen 83 yıla rağmen Türkiye’nin en temel aydınlanma ışığı olmayı sürdürmektedir.
Köy Enstitüleri nüfusun yüzde 80’inden fazlasının köyde yaşadığı, halkın büyük bölümünün okuma yazma bilmediği bir dönemde kurulmuştur. ‘Eğitim üretim içindedir’ şiarını ilke edinen Köy Enstitüleri, üretime ve kalkınmaya yönelik öğrenimi temel alan önemli ve tarihsel bir deneyim olarak ülkemizin tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli insan gücünü yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur. Köy Enstitüleri deneyiminin ülkenin öğretmen yetiştirme sistemine yaptığı somut katkılar, aradan geçen zamana rağmen günümüzde de hatırlanmaktadır.
Bugünün siyasi iktidarı tarafından hedef haline getirilen ve eğitim biliminin temeli olan laik ve karma eğitim sistemine dayanan Köy Enstitülerinde okutulan derslerin yüzde 50’si kültür, yüzde 25’i tarım ve yüzde 25’i de teknik derslerden oluşmuştur. Her mezunun öğretmenlik diplomasında bir ‘iş’ ve bir de ‘tarım’ faaliyeti ek branş olarak belirtilmiştir. Türkiye’de uzun yıllardır uygulanan eğitim müfredatları ve ders programlarının Köy Enstitüleri zamanının çok gerisinde kaldığı açıktır.
Köy enstitüsünü bitiren öğretmenler sadece bir ilkokul öğretmeni olmamış, aynı zamanda ziraat, sağlık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularında uygulamalı olarak öğrendiklerini öğrencilerine aktarma olanağı bulmuştur.
Köy Enstitüleri sayesinde 1940 ve 1946 yılları arasında, 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretime başlanmıştır. Aynı dönemde 750 bin fidan dikilmiş, 1200 dönüm bağ oluşturulmuş, 150 büyük çaplı inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 100 km yol, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 20 uygulama okulu ve 12 elektrik santrali yapılmıştır.
Köy Enstitüleri, sadece uygulandığı kısa dönem içinde değil, eğitim sitemimizin tarihsel bütünlüğü içerisinde iz bırakmış en önemli eğitim kurumlarıdır. Köy Enstitüleri aracılığıyla, öğrencilerin bilgi ve yeteneklerinin geliştirilmesi amaçlanırken aynı zamanda okul içinde kazanılan bilgi ve deneyimlerin günlük hayata aktarımı da önemli ve gerekli görülmüştür. Eğitim öğretim sürecinin hem teorik hem de uygulamalı olarak planlandığı bu okullar ile köylerin öğretmen ihtiyacının karşılanması temel amaç olmuştur. Kurulduğu dönemde kendi öğretim programını kendileri düzenleyen Köy Enstitülerinde temel öğrenme ilkesi yaparak, yaşayarak ve keşfederek öğrenmedir.
Eğitim açısından bakıldığında, çocukların öğrenmeyi sevmesi, hem birer köy öğretmeni olarak yaşadıkları köylere ışık olması, hem de ufuklarının açılması açısından bu okullar birer dönüm noktası olmuştur. Başarılı öğrencilerin bilgi ve yetenekleri doğrultusunda değerlendirilerek seçildiği bu okullar günümüz açısından da önemli bir model olmayı sürdürmektedir.
Köy Enstitülerinin, kurulduğu dönemin siyasi atmosferi içinde, eğitim öğretim çalışmaları açısından yapılmış en kapsamlı ve etkin uygulama olduğu açıktır. Köy Enstitüleri, öğretmenlerin tarım, eğitim, sağlık, kültür gibi köyün ihtiyacını karşılayacak pek çok konuda donanımlı birer birey olmalarını hedeflemiştir. Genel itibariyle Köy Enstitüleri bu özellikleri bakımından kurulduğu yıllarda dünyaya örnek olabilecek yeni bir model olarak görülmüş ve gösterilmiştir.
Türkiye’nin o dönem ekonomik siyasal yönelimi ve politikalarında yaşanan değişim, benimsenen eğitim politikalarını da doğrudan etkileyerek Köy Enstitülerinin kaldırılması fikri gündeme gelmiş, ezberci olmayan, analitik düşünen, bilimsel, demokratik, laik ve karma eğitim anlayışı benimsendiği için kapatılmıştır. Köy Enstitülerinin kapatılmasını takip eden süreçte, özellikle 1950’li yıllarda bu önemli eğitim deneyimi önce yatılı öğretmen okullarına, ardından yatılı okullara, sonra da normal lise eğitimine yayılarak zaman içinde işlevsiz hale getirilmiş ve hızla etkisizleştirilmiştir.
Köy Enstitülerinin zengin ders içeriği, benimsediği öğretmen yetiştirme ve eğitim modelinin ne kadar önemli ve değerli olduğu günümüzde daha iyi anlaşılmaktadır. Türkiye’de laik ve bilimsel eğitime yönelik tehditler her geçen gün artmakta, okullar dini vakıf ve derneklerin kuşatması altına alınırken, öğrencilerimiz bizzat Millî Eğitim Bakanlığı eliyle cemaat ve tarikatların kuşatması altına çekilmektedir. Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal yapısının oluşumuna çok değerli katkıları olan Köy Enstitüleri pratiğinin eksikliği, eğitim sisteminin büyük bir çöküşün eşiğinde olduğu günümüzde çok daha yakından hissedilmektedir.
Köy Enstitülerinin en ayırt edici özelliklerinden birisi, bugün olduğu gibi eleştirmeyen, sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli bir eğitim sistemini değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmayı hedeflemiş olmasıdır.
Geçmişte Köy Enstitülerini kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışan karanlık zihniyet ile bugün laik bilimsel eğitime savaş açarak, karma eğitim uygulamalarına aykırı uygulamalara göz yumarak eğitim sistemini iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek isteyenler aynı kaynaktan beslenmektedir.
Eğitim Sen olarak, 84. yılını kutladığımız Köy Enstitülerinin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıktığımızı ifade ediyor, Köy Enstitülerinde olduğu gibi, toplumcu eğitim felsefesinin, aklın, bilimin, demokratik öğrenme ve öğretme ortamlarının eğitim sistemimizde egemen olması için mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.”
Editör: Şeyma Kaya