İlkokullarda yüz yüze eğitime geçilmeli mi?

Abone Ol

21 Eylül Pazartesi günü okul öncesi ve birinci sınıf öğrencilerimiz uyum eğitimine başladılar. Geçen beş günlük süre içerisinde öğrencilerin hijyen kurallarına uyarak okula oldukça kolay uyum sağlayabildiklerini gözlemledik.

Her insanın hayata harika bir başlangıç yapma hakkı vardır. Çocuklarımızın eğitim hayatının ilk basamağı olan okul öncesi ve birinci sınıf dönemine harika bir başlangıç yapmaları anne babaların, öğretmen ve okul yöneticilerinin en büyük arzusudur. Bu arzunun gerçekleşmesi için herkesin üstüne düşeni yapmak için gösterdiği çabayı görmüş olduk.

İnsanlık tarihinde eşi görülmemiş bir salgının yaşandığı şu günlerde eğitimin tüm paydaşlarının çocuklarımıza sağlıklı bir ortamda eğitim imkanı sunmak için yoğun çaba sarf ettiğine tanıklık ediyoruz. Gönül isterdi ki tüm çocuklar okulda yüz yüze eğitim imkanına kavuşsun. Ancak maalesef salgının ulaştığı boyut bizi bu haktan mahrum bıraktı. Çok söz söyleyebiliriz, eleştirebiliriz, suçlayabiliriz. Ama bunun sağlığımızı korumak açısından bir faydası olmayacağı şüphesiz. Eğer bir katkımız olmasını istiyorsak eleştiriyi önce kendimize yapıp kurallara uymaya çalışmalı, kendimizle ilgili tedbirleri eksiksiz almaya dikkat etmeliyiz.

Olumsuz davranışını değiştirme gücüne sahip olduğumuz tek kişinin kendimiz olduğunu unutmayalım. Burada unutulmaması gereken bir konu daha var; o da salgınla ilgili kuralları ihlal edenlerin aslında eleştiri hakkının olmadığıdır. Maske takmayan, sosyal mesafeye uymayan, temizlik kurallarını ihlal eden her bir ferdin gerçekleşen olumsuz tabloya katkısı söz konusudur.

Düğün düğün gezenlerin, amaçsızca sokakları dolduran yığınların, biraz daha fazla para kazanma hırsı ile sosyal mesafe kuralını ihlal eden işletme sahiplerinin, merdiven altı mekanlarda kendi sağlıklarıyla beraber onlarca masumun sağlığını riske atanların, çocuklarımızın ekran karşısına hapsolmasında sorumluluğu var… İçtiği sigara izmaritini rastgele yere atanların, standart dışı maske ve dezenfektan üretip satan emek ve para hırsızlarının, bu kötü tabloya inanılmaz katkısı var…

Sosyal problemlerin yanı sıra salgının neden olduğu aile içi problemler ve bu problemlerin neden olacağı başka sıkıntılar da kapımızda. Bu bağlamda salgının uzun süre devam etmesi neticesinde çok fazla medyaya maruz kalan, yetişkinlerin izlediği programlara mahkum edilen, sürekli aile büyüklerinin istediği şekilde davranmak zorunda bırakılan çocuklarda süreç sona erdiğinde; okulu, öğretmeni ve arkadaşlarıyla bağ kurma problemin yaşanabileceğini de anne babaların göz ardı etmemesi gerekiyor.

Bu sürecin sonunda okul olmadan da eğitim öğretimin sürdürülebildiğine inanan öğrenci ve veli gurubunun sayısının artacağı; okulsuz toplum söyleminin kendisine azımsanmayacak sayıda taraftar bulacağı öngörülmektedir. Ancak, şartlar ne denli zor olursa olsun, imkanlar ne kadar kısıtlı olursa olsun bu günlerin geçeceğine, çocuklarımıza her şartta eğitim aldırabileceğimize-eğitim hizmeti sunabileceğimize, velhasıl başarabileceğimize olan inancımızı kaybetmemeliyiz.

Başaracağına inanmış insanın üstesinden gelemeyeceği bir engel yoktur. Yeter ki karamsarlığa yahut ümitsizliğe kapılmayalım. Anne babaların endişelerini çocuklar çok daha fazla hissettiğinden öncelikli olarak velilerin soğukkanlılığını koruması gerekir. Bu salgının biteceğine (nitekim tarihte bunun örnekleri çoktur) ve çocuklarımızın akademik anlamdaki eksiklerinin telafisi en kolay olan kayıp olduğuna inanmak gerekiyor. Bu süreç içerisinde sosyal ve duygusal yönden desteklenen çocukların yarınları elbette daha güzel olacaktır.

Eğitimi önemseyen, bu işi hakkıyla yapmaya çalışan nitelikli bir eğitim ordumuz var. Bu zorlu süreç öğretmen veli işbirliği ile olumlu sonuçlar doğurabilir. Süreç içinde öğretmenlerin rehberliği ile sosyal uyum becerileri desteklenen, başarabileceği işlerin sorumluluğu verilen, maddi ödülden çok sosyal ödüllerle motive edilen, tercih etme şansı tanınan, hatalarıyla yüzleşmelerine fırsat verilen çocuklar bu süreci en az kayıpla atlatacaklardır.

Okul öncesi ve birinci sınıf öğrencilerimiz için oluşturulan hijyen ve eğitim ortamını sağlanmak kaydıyla özellikle ilkokullarda bir an önce yüz yüze eğitime geçilmesinin öğretmen ve öğrenciler başta olmak üzere toplumun büyük bir kısmının normalleşmesine olumlu katkılar sağlayacağını düşünüyorum.

Yüz yüze eğitimde öğrenciler öğretmenlere, öğretmenler de öğrencilerine iyi gelecek… Çalan zil sesi ile çocuk seslerinin okul bahçelerini şenlendirmesi ise hepimize…

{ “vars”: { “account”: “G-PS7CWR0GE0” }, “triggers”: { “defaultPageview”: { “on”: “visible”, “request”: “pageview”, “vars”: { “title”: “Name of the Article” } }, “clickOnHeader”: { “on”: “click”, “selector”: “#header”, “request”: “event”, “vars”: { “eventCategory”: “examples”, “eventAction”: “clicked-header” } } } }