Türk’üz, Aşılıyız, Isırmayız
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu demişti: “Turistlerin gördüğü herkes aşı olacak.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı da bir video paylaştı. Pilotundan hostesine, garsonundan resepsiyon ekibine herkes aynı maskeyle görünüyordu. “Enjoy, I’m vaccinated.”
Yani diyor ki “Keyfinize bakın, aşılıyım.”
Evet; yabancı turist, döviz girdisi açısından önemli, önemli de vatandaşın onurundan daha mı önemli?
Videoda diyor ki güvenli bir tatil yeri arıyorsanız, Türkiye’ye gelin. Geçen sene arındırılmış/dezenfekte edilmiş tesislerimizde milyonlarca misafirimiz vardı. Bu sene temizliğin yanında tüm turizm personeli aşılandı. Biz buna turizm için çifte güvenlik diyoruz. Misafirlerimiz kafamız rahat diyor. Gelin, güvenli olan Türk tatil bölgelerinde keyfinize bakın.
İyi, güzel; turist gelsin, gelmeli de ancak bu Türk vatandaşının onurunu aşağılamak değil mi?
Bak bu çalışanların aşıları tam, içiniz rahat olsun ısırmazlar gibi bir anlam çıkıyor. Ben kendi adıma üzüldüm, biraz da kırıldım. Yazıktır, bu halka ayıptır. Biz bunu hak etmiyoruz.
Bunun yanında turizm sektöründe çalışanlara aşı önceliği verilmesi de sosyal medyanın ilgisini çekmişti ve çok geyiği döndü. “E-devlet’te açıklanmış, aşı için turistlere şempanze taklidi yapacağım.” “Bu sene de yerleşemedik…” gibi yorumlar yapıldı.
İzah yoksa mizahı olur mantığında bir yaklaşım gibi geldi bana. E-devlet’ten açıklanan böyle bir şey elbette yok. Diğer yorumun önemi ise gençlerin durumunu tekrar ortaya koyuyor. Acı ama gerçek, yerleşememek…
İşe Gitmek de Parayla
Bir KPSS sonucunda, bir üniversite sınavı sonucunda, bir iş başvurusu sonucunda… İstihdamı destekleyecek bir eğitim programı olmadan, diplomalı işsizler ordusuna yeni neferler eklenecektir. Eğitim sorunumuza bu yazıda girmeyeceğim.
Ancak bu hayal kırıklıkları, bizlere gerçekten büyük acılar yaşatmakta… Yıllarca uğraşıyoruz. At gibi koşuyoruz… Sonuç yok. Yerleşemediniz. Başkan Erdoğan demişti, kamu kaynaklarıyla bu kadar istihdam sağlayamayız. Gençlerimiz özel sektöre yönelsinler.
Yöneldik yönelmesine de özel sektörü bile bir torpil furyası sarmış. İyi bir şirket, iyi bir pozisyon binlerce başvuru… Dönüş yok. Demeyin siz de çıtayı düşük tutun diye. Asgari ücretle, bu hayat pahalılığı içinde büyükşehirde nasıl geçinebilir bir insan?
Ne yazık ki işe gitmek de parayla…
Git gurbete, evini kur – PARA
Hadi kurdun, bir ay gelirin olmayacak; cepten… - PARA
Kurumsal kültürde bir firmaysa bunun en hafifi kanvas/kumaş pantolon, gömlek… - PARA
Ev ihtiyaçlarını, yeme-içmeyi geçiyorum, borç harç ilk ay tamamlandı diyelim.
Evet, maaş günü geldi: Kira, faturalar… Bildiğimiz ev geçimi… Sonra bir de bu borçlar ödenecek, ödenebilecek mi?
Halimiz ortada, sistem diyor ki paran yoksa çalışamazsın kardeşim.
“töresi batası dünya / kahpe kalır şahan gider.”