Kiev’den Türkiye’ye…

Abone Ol

İki yıldır pandeminin kasıp kavurduğu dünya şimdi de Ukrayna Savaşı felaketini yaşıyor.

Evet, savaş bir felakettir.

Merkez üssü kuzey komşumuz Ukrayna olan bir savaş…

Rus ordusunun saldırısıyla başlayan savaş, tüm ülkelerin fay hatlarında ışık hızıyla kırılmalara neden oluyor.

Avrupa başta olmak üzere tüm ülkeler, BM ve NATO gibi uluslararası kuruluşlar art arda kararlar alıyor.

Rusya ve Ukrayna ile iyi ilişkiler kurabilen, NATO’nun en büyük ikinci gücüne sahip Türkiye ise bölgede barış ve istikrarın tesisi için tüm imkânlarını seferber etmiş durumda.

Şehirlerin bombalanarak yerle yeksan edildiği, kan ve gözyaşının oluk oluk aktığı Ukrayna’da yaşanan savaşın yarından tezi yok bir an evvel bitirilmesi en büyük temennimizdir.

Kiev’de Gördü, Türkiye’de Yaptı

Üç koldan Ukrayna’ya girip saldıran Rus ordusunun hedefinde başkent Kiev var.

Bu şehirde patlayan bombalar, yıkılan binalar ve korku ve endişe içinde sığınaklara mecbur bırakılan hayatlar, ajanslar ve yeni nesil iletişim araçlarıyla tüm dünyaya aktarılıyor.

Savaş başlamadan önce Ukrayna’nın başkenti Kiev adını ilk kez 80’li yıllarda futbolla duymuştum.

Dinamo Kiev takımı, dünya futbolunda tam anlamıyla bir efsaneydi.

Ülkesinde müzesine en çok kupa kazandıran takım olarak tarihe geçmişti.

Futbolun dışında Kiev’in adını ile 2012 yılında yollarımız yeniden kesişiyordu.

“TBMM Üstün Hizmet Ödülü” sahibi, ömrünü eğitime, sağlığa, spora ve yardıma muhtaç insanlara adayan bölgemizin en eski eczacılarından Hikmet Derman Şeyhoğlu ile Kardelen dergisi adına bir söyleşi gerçekleştirmiştik.

Söyleşi sırasında “1975 yılında Türkiye-Rusya milli futbol maçını izlemek üzere Kiev’e gittim.” dediğinde duyduklarıma inanmamıştım.

Öyle ya!

70’li yıllarda köyünden kasabasından dışarı çıkamayan benim gibi birisi için Kiev’e gitmek hayal ötesi bi’şeydi.

Tarihe not düşen söz konusu söyleşimizde, izlediği futbol maçından başka Kiev’le ilgili başka bir konuyu aktardı Hikmet Hanım.

Sokakların ileri yaştakiler tarafından temizlendiği Kiev’de çocuk ve gençlerin spor yapmak ve tedrisat görmek üzere gençlik merkezlerine gittiğini öğreniyor.

Bizzat gidip gençlik merkezini yerinde tetkik ettikten sonra çok beğeniyor ve bir benzerini Karabük’te de yapmayı hayal ediyor.

Bu düşüncesini 1999-2003 yılları arasında Karabük Valisi olarak görev yapan Nafiz Kayalı’ya aktardığını anlatan Hikmet Hanım, Vali’nin de ‘tamam’ deyip kampanya açtığını ifade ederek, kampanyaya ilk katkıyı kendisinin verdiğini, gerisinin de devlet imkânlarıyla tamamlandığını kaydetti.

Hikmet Hanım’ın öncülüğünde Karabük’te inşa edilen gençlik merkezinin Türkiye’ye de örnek oluşturduğunu belirtmek hiç mübalağa olmaz.

Zira gençlik merkezlerinin 2002 yılından itibaren Bakanlık, Yerel Yönetimler ve STK’lar eliyle ülkemizin her yanında yaygınlaştığını görmekteyiz.

Kiev’i de içine alan savaşın bitmesini dilerken, Kiev’i örnek alarak ülkemize ilk gençlik merkezini kazandıran merhum Eczacı Hikmet Derman Şeyhoğlu’nu rahmet ve şükranla anıyorum.

KAYNAKÇA

Kekeç İbrahim, Ecz. Hikmet Derman Şeyhoğlu ile söyleşi, Kardelen dergisi, Sayı: 78, Ankara 2012

Bir Bakışta Gençlik Merkezleri: Türkiye’deki Gençlik Merkezlerinde İyi Uygulamalar, Toplum Gönüllüleri Vakfı yayınları, İstanbul, Aralık 2016

{ “vars”: { “account”: “G-PS7CWR0GE0” }, “triggers”: { “defaultPageview”: { “on”: “visible”, “request”: “pageview”, “vars”: { “title”: “Name of the Article” } }, “clickOnHeader”: { “on”: “click”, “selector”: “#header”, “request”: “event”, “vars”: { “eventCategory”: “examples”, “eventAction”: “clicked-header” } } } }