Zonguldak Nostalji sayfası editörü Yüksel Yıldırım, eski bir hikaye olan “Rum Değirmencinin Kızları” adlı yazıyı sosyal medya hesabından paylaştı.
İşte o yazı:
“ESKİ BİR HİKAYE KIZLAR DERESİ (RUM DEĞİRMENCİNİN KIZLARI)
Geçmişi yüzyıllara dayanan, kanlı, heyecanlı ve sıra dışı bir efsanenin adıydı " Kızlar Deresi..."
Efsane, henüz Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü, Büyük Önder Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti henüz ilan etmediği 1900'lü yılların başlarında Kdz. Ereğli'den 45 km. uzaklıkta bulunan Güneşli Beldesi ile Devrek arasında kalan bölgede yaşanıyor.
Kimileri yıllarca Kızlar Deresi'nden geçmeye cesaret edememiş, kimileri yıllarca uykularından bile korkarak terler içinde uyanmış...
"Kızlar Deresi Efsanesi" hikayesi o dönemlerde Ereğli'den Osmanlı Sarayı'na kadar uzanıyor.
Rivayete göre 1900'lü yılların başında başlıyor Kızlar Deresi Efsanesinin hikayesi. Efsanenin baş kahramanları 3 genç kız...
Anlatılanlara göre o dönemlerde bölgede Rum asıllı bir değirmenci yaşamakta. Bu kişi değirmeni vasıtasıyla Türk köylülerinin kumanya ve gıda ihtiyaçlarını karşılamada yardımcı oluyor. Bu dönemlerde Osmanlı Devleti sınırları içinde başlatılan Türkleştirme çalışmaları sebebiyle Orta Asya'dan Anadolu'ya 3 Türk soyu göç ediyor.
Bu 3 soydan biri Konya'ya, diğeri Sinop'a ve sonuncusu ise Ereğli'ye yerleştiriliyor. Her birinin ünvanları "Çaylıoğlu" olan bu gruplar gittikleri ve yerleştikleri her yerde aynı ünvanla tanınıyor ve yaşıyorlar. Efsaneye göre bu Türk gruplarının kumanya ve erzak ihtiyaçlarını karşılayan Rum asıllı değirmenci bir gün bir köylü ile girdiği tartışmanın ardından bağıra çağıra "Bu Türkleri orakla biçeceğim" diyerek söylenir. Rum değirmencinin söylediklerini duyan bir Türk köylüsü duyduklarını diğer köylüler ile paylaşır ve köylüler arasında Rum değirmencinin öldürülmesi kararı alınır. İşte "Kızlar Deresi Efsanesi" de buradan başlar. Köylülerin erzak ihtiyaçları için haftanın belirli günleri at kervanı ile Kozlu'ya giden Rum değirmenci yolculuğunun birinde Türk köylüler tarafından pusuya düşürülüp öldürülür. Babalarının Türk köylüler tarafından öldürüldüğünü öğrenen Rum değirmencinin 3 kızı kendilerinin de öldürüleceğini düşünerek alabildikleri kadar erzak alarak dağa çıkarlar. Ölüm korkusu ile dağa çıkan kızların yaşam mücadelesi erzaklarının bitmesi ile eşkıya olmak zorunda kalmaları ile yeni bir boyut kazanıyor. Kervan yolu olarak bilinen Ereğli- Devrek yolu arasında efsanenin yaşandığı yerde yol kesmeye, adam soymaya başlayan kızların namı tüm bölgeye yayılıyor.
Kervan yolu olan Kızlar Deresi artık eşrafların korkulu rüyası haline gelir. Kızlar Deresi'nden geçende pişman geçmeyen de!...
Namları kısa sürede tüm bölgeye yayılan kızların oluşturduğu eşkıya çetesi gücüne her gün yeni bir güç katarak kısa zamanda 40-50 kişilik bir eşkıya çetesi haline gelir. Ancak eşkıya çetesinin başında bulunan 3 kişinin kız olduklarını kendilerinden başka hiç kimse bilmez. Kurdukları eşkıya çetesi ile adeta terör estiren çeteyi yok etmek için dönemin ünlü eşkiyalarından biri olan Devrekli Muharrem'den bile destek istenir, ancak çete bir türlü çökertilemez. Hatta rivayete göre Çaylıoğlu Jandarma Komutanlığı'nın da bu çete ile mücadele için kurulduğu iddia edilir...
Her geçen gün güçlerine güç katarak çoğalan eşkıya çetesi artık vatandaşların ve eşrafların korkulu rüyası haline gelir. Ancak kızların büyüsü bir gün bozuluyor ve eşkiyalardan biri çetenin başındakilerin kız olduğunu anlıyor. Ve eşkiyalar arasında çatışma çıkıyor. Çatışmada 3 kız eşkıya hayatını kaybederken çetenin diğer üyelerinden büyük bir kayıp yaşanıyor. Kızlar ölüyor, çete dağılıyor. Üç kızın cesedi öldükleri yere gömülüyor...
Kızlar deresi Efsanesi bitiyor belki ama mezar taşlarının bile günümüze kadar uzandığı bu efsanenin geçtiği bölgede hala barut ve kan kokuları ilk günkü tazeliği ile tüyleri diken diken ediyor...”
Editör: Şeyma Kaya