İktidar diyor ki;
“Ekonomik kriz dünyada yaşanan bir durum. Düzelteceğiz”
“Bizim de şu şu hatalarımız oldu” diyen yok.
Esnaf hızla kepenk kapatmaya.
İcralık olmaya.
Vatandaş bunalmaya, aileler parçalanmaya, çaresiz anneler ağlamaya devam ediyor.
Muhalefet diyor ki;
“Türkiye battı. Yandı. Bitti. Kül oldu. Esnaf, işçi, memur kan ağlıyor”
Bunların yanında; “Bu krizler önlenebilirdi. Bu krizler önlenemezdi” diyen yok.
Sadece yaşananların acı sonuçları üzerinden konuşarak seçmenin kalbine, aklına girmeye çalışan muhalefetin toplumu ikna edebilen ekonomik kurtuluş formülü yok.
Formül yok demiyorum toplumun ikna olduğu diyorum!
İktidarın getirdiği ekonomi çıkmazına tepki başka, muhalefetin sorunları çözme eğilimine destek başka.
Bu nedenle ki iktidar kanadı;
“Ekonomik krizi çözersek ancak biz çözeriz “ diyerek tabanı diri tutmaya, partiden vazgeçenlerin bir kısmını yeniden kazanmaya çalışıyor.
Sorunu herkes yaşıyor.
Biliyor.
Değişim olması gerektiğini düşünenlerin önemli bir kısmı bile ya muhalefet liderlerine inanmıyor ya da ortada ikna edici bir kurtuluş reçetesi göremiyor.
Sonuç olarak Zonguldak özelinden söyleyelim.
300- 500 kişi çalıştıran iş dünyası da, küçük esnaf da, emekli, işçi, işsiz de kara kara düşünüyor!
Bakmayın siz politik tartışmalara, mevkii koruma çabalarına.
Cilalı sözlere.
Tribün şovlarına.
Kesin olan bir durum var ki durum düzelme yoluna girmezse iflas ve icralarda patlamalar kaçınılmaz olacak!
Yusuf Yılmaz diyor ki!
Ekonomi çarkının keskin dişlileri kimseyi;
“Sen Ak Partilisin, sen MHP’lisin, sen CHP’lisin” diye ayırmadan herkesi doğruyor!
Milletvekili de fahiş fiyatlardan dertli sade vatandaş da!
Ak Parti kimliği ile de tanıdığımız, şehir ve siyasi yaşama dair notlarıyla dikkat çeken Sayın Yusuf Yılmaz ne diyor sosyal medya paylaşımında;
“Elektrik fiyatları çok fena.
Düzelmezse çok kepenk kapatır.
Çok can yakar.
İmalat sektörü sıkıntı yaşar…”
Muammer Avcı trajikomedisi!
Ak Parti’de Muammer Avcı krizi devam ediyor.
Kısaca yeniden söylemek gerekirse, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile babadan gelen dostluğu nedeniyle yönetimlere giren Sayın Avcı’nın yine Sayın Erdoğan’ın çok hassas olduğu teşkilat disiplini bozmaya hakkı yoktu.
Bunu geçen yıl yazmıştım.
Bir başka konu da Avcı’yı neredeyse Mithatpaşa (Prof. Dr. Teoman Turalı) tünellerini ve Kilimli Sahil Yolu’nun kendi parasıyla yaptırmış gibi bir hava estirmeye veya o olmasaymış yapılmıyormuş gibi gösterme çabası bu şehre, STK’lara, imza veren 40 bin vatandaşa, Ak Parti Milletvekillerine, ilgili bakanlar, kurumlara ve tabii ki Sayın Erdoğan’a küfür olur!
Sayın Avcı bu kadar hava atabiliyorsa benim heykelimin dikilmesi lazım!
Trajikomediye gerek yok!
Avcı, Sayın Erdoğan ile yaptığı görüşmelerle son dönem yaşanan tıkanıklığı aşan ve üreci hızlandıran isim olmakla birlikte, tevazuyu elden bırakmasaydı ve teşkilat mantığını esas kabul etseydi bugün – yarın bambaşka yerlerde olurdu.
Sayın Bülent Arınç başta olmak üzere bu güne kadar nicelerini çizmiş Sayın Erdoğan, rahmetli Talip Avcı hatırına Muammer Bey’e çıkarken; “Git kendini teşkilat yapısının üzerinde gör” demedi.
Belediye başkanlarının, milletvekillerinin üzerine görme gibi bir hastalığa kapıl demedi.
Süreçte herkesin hatası vardır.
Olabilir.
Onca konuşmaya rağmen tavır ve davranışlarına, teşkilat disiplinine kim ne kadar dikkat etmiş kim etmemiş!
Sayın milletvekillerine!
Onkolog işi ne oldu?
Sayın Ömer Selim Alan.
Sayın Polat Türkmen.
Sayın Hamdi Uçar.
Sayın Ahmet Çolakoğlu.
Sayın Zeki Tosun.
Sayın Mükerrem Ayçiçek.
Bakın soruyoruz işte.
Ne oldu?
Ne olacak onkolog meselesi?
Hastalar ne yapacak?
Bu perişanlık ne zaman sona erecek?
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da gelmedi.
Konuyu yine söyleyemedik.
Eyvah!
CHP’li Sayın Deniz Yavuzyılmaz hastaların yanına giderek, çektiği videolarla şov yapıyor!
Uzaktan küçümseyici bakışlarla vakit geçireceğinize neden gidip sorunu çözmüyorsunuz?
Biz gazetecilere; “Deniz Yavuzyılmaz şov yapıyor neden yazmıyorsunuz” diyerek aklınızca ve günahımızı alarak sınıflandırma - fişleme yapacağınıza neden sorunu çözüp şovunuzu yapmıyorsunuz?
Neden kendi ticari mekanlarınıza kafayı gömmek yerine yarım saatinizi ayırıp gidip hastalarla görüşmediniz?
Ki biz bu konuya hep sahip çıktık.
Siz ise işinize gelmeyen her haberle biz gazetecileri;
“Denizci, Selimci, Hamdici, Mükeremci, Saadetçi, Ahmetçi, Ünalcı, Bülentçi, Kamilci, paracı, avantacı” ilan ediyorsunuz!
Bizim görevimiz yapılanları da en doğru şekilde anlatmak, yapılmayanları da sizin elinizi güçlendirmek ve çözüme katkı sağlama adına en doğru şekilde yazmak.
Şu kafadan uzaklaşın lütfen!
Göreceksiniz siz kazanacaksınız!