Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Vilayeti Zonguldak’ın Mülki İdare Yapılanması
Giriş
Zonguldak; Karadeniz sahilinde, Ereğli'den Cide'ye kadar uzayan, on bin kilometrekare bir alanı kapsayan Ereğli Kömür Havzasının yönetim merkezi olarak yapılanmış ve sonradan il unvanı almış bir yerleşim alanıdır. Havzada en çok işçi çalıştıran ve en çok kömür üretimi yapılan işletmelerin bulunduğu alanda kurulan il merkezi ve yakın çevresinde sosyal ve endüstriyel yapılar iç içe geçmiş durumdadır. Kömür üretiminin başlaması ve giderek artmasıyla iç ve dış göç almaya başlayan bölgede nüfus, 1900-1990 yılları arasında giderek artmıştır. Dünyada birincil fosil yakıt olarak petrolün kullanılması, giderek daha derin kotlardan kömür üretmenin getirdiği maliyet artışı, fosil yakıtlar içerisinde kömürün çevre kirliliğine neden olması vb. nedenlerle havza kömürlerine duyulan ihtiyacın giderek azalması, 1990’lı yıllardan itibaren Zonguldak’ın hem nüfus ve hem de ekonomik olarak küçülmesine neden olmuştur. Zonguldak ilinin, çağın gereği olarak kömüre olan gereksinim nedeniyle önem kazandığı yıllardan başlayarak günümüze dek süren sosyal ve ekonomik yapısındaki değişimini de göz önünde bulunduran bu çalışma, 1800’lü yıllardan
itibaren günümüze kadar geçen süreçte ildeki mülki idare yapılanmasını ele almaktadır.
1324’te Osmanlı topraklarına katılan Bolu, sonrasında kurulan sancağın merkezi oldu. Bir dönem Candaroğulları Beyliği yönetilen bölge 1393 yılında kurulan Anadolu Eyaleti'ne bağlandı. Dönemin yönetim düzenlemesinde, Rumeli ve Anadolu beylerbeylikleri vardı. 1692'den itibaren sancak beyleri yerine voyvodalar tarafından yönetilmeye başlandı. (Konrapa, 1960).
1811 yılında Bolu voyvodası İbrahim Ağa'ya gönderilen fermanda fukaranın ezilmesine yol açtığı için voyvodalık yönetiminin kaldırıldığı bildirildi. Bolu Voyvodalığına dahil topraklarda Bolu ve Viranşehir adları altında iki ayrı sancak kuruldu. Taş kömürünün varlığı belirlenen Ereğli, Bolu Sancağına bağlıydı. (Konrapa, 1960). 1836 yılında Hüdavendigar (Bursa), Kocaeli, Karesi (Balıkesir), Eskişehir ve Bolu, sancakları Hüdavendigar müşirliği (valiliği) adı altında birleştirildi. Bolu sancağı, Hüdȃvendigȃr müşirliğine, Viranşehir (Safranbolu) sancağı da Ankara merkez olmak üzere Çankırı, Kastamonu ve Çorum sancaklarıyla birlikte, ”Ankara Müşirliğine bağlandı.[i]
Bolu, Kastamonu, Safranbolu ve Kocaeli sancaklarının birleştirilmesiyle 1842 yılında “Bolu Müşirliği (Valiliği)” kurulmuşsa da 1846 yılında yapılan idarî düzenlemelerle Kastamonu’nun, eyalet haline getirilmesi nedeniyle bu düzenleme kısa ömürlü oldu. 1842 yılında kurulan Bolu vilayeti bağlanmış olan Safranbolu (Viranşehir) Sancağı, bugünkü Karabük, Bartın illeriyle Çarşamba (Çaycuma merkez) havalisini de kapsıyordu. (Gözübek, 2016:21-22). Bolu vilayeti, Viranşehir Sancağına bağlı, günümüzdeki (Ereğli hariç) Zonguldak ilinin büyük bir bölümünü kapsayan Çarşamba kazasının 1842-1846 yılları arasında varlığı görülüyordu. (Efiloğlu, 2023)
Kastamonu Eyaletinin Kastamonu Merkez ile birlikte Kocaeli, Bolu, Viranşehir ve Sinop olmak üzere beş sancağı bulunuyordu. Filyos Çayının batısı Bolu Sancağına, doğusu ise Viranşehir Sancağına bağlıydı. (Baykara, 1988: 645-650). Bolu ve Viranşehir sancaklarına bağlı olan Ereğli ve Amasra’da kömür sınırları, 7 Eylül 1848 tarihli bir fermanla köy adları verilerek belirlenmişti.
Karadeniz Ereğlisi ile İnebolu arasında uzanan taş kömürü havzası jeolojik bakımdan çok karmaşık bir durum göstermektedir. Sahayı kaplamış olan dağ silsilesi pek çok faylar ve kıvrılmaları kapsamaktadır. Kömür havzası kuzey- güney istikametinde Filyos vadisinden geçen bir depresyonla bağlı olarak iki kısma ayrılmıştır. Bu nedenle kimi araştırmacılar tarafından, Filyos vadisinin doğusunda kalan kısım için 'Doğu kömür havzası,' batısında kalan kısım için de 'Batı kömür havzası' ismi kullanılmıştır. Taş kömürü havzası Jeolojik açıdan bölümlendirilmiş olsa da, havza sınırları ve işletme imtiyazı açısından ‘Ereğli Kömür Havzası’ olarak tanımlanmıştır. (Zaman, 2021:358).
Bolu vilayeti, Viranşehir Sancağına bağlı Çarşamba Kazası (Çaycuma ve çevresi) Temettuat defterlerinde, 1842-1846 yılları arasında kereste ticareti ve kömür ameleliği nedeniyle 150-300 kuruş arasına vergi verildiği görülmektedir. (Efiloğlu, 2023) Kömür madenlerinin 1840’lı yılların başında işletilmeye başlamasıyla işçi ihtiyacı artmış ve 1850'den önce bölgede bir kömür yönetim merkezi oluşturulmuştur. Bölge kömür üretiminin artmasına bağlı olarak gelen göçlerle önce bir yerleşim alanı ve daha sonra kent haline gelmiş, giderek büyümüş ve gelişmiştir. ‘Yeraltı Ormanlarının’ faaliyete girmesiyle, havzaya yerli ve yabancı sermaye girişi olmuştur.
Havzada çok geniş bir alanda çok sayıda işletmeci tarafından gerçekleştirilen madencilik faaliyetleri nedeniyle, ocaklarda olduğu kadar yer üstünde de çok sayıda insan gücüne ihtiyaç duyulmuş, sosyal ve endüstriyel tesislerle kapsamlı bir yapılanmaya gidilmiştir. Yeraltında hazırlık ve kazı faaliyetlerinin yanı sıra; bakım merkezi, depo, ulaşım hatları vb. tesislerle uzunlukları kilometreleri bulabilen galeri açıklıkları kullanılarak kömür üretilmekte ve yeryüzüne ulaştırılmaktadır. Yeryüzüne ulaştırılan kömürler ilk aşamada üretim hatlarıyla oluşturulan tesislere ulaştırılmakta ve kullanım amacına göre boyutlarına ayrılmakta ve zenginleştirilmektedir. Bu nedenle yeryüzünde de çok geniş bir alanda yapılaşmaya gidilmiş, liman ve yükleme tesislerinin yanı sıra kara ve demir yolları, bunlara imkân tanımayan yerlerde havai hatlar, bantlar; oluklar kurulmuştur. Ayrıca; lavuarlar, depolar, harmanlar; kömür üretiminde ve yapılanmada ihtiyaç duyulan malzemenin temini için kurulan işlikler, atölyeler ve termik santrallarla Zonguldak ve yakın çevresi bir açık hava fabrikasına dönüşmüştür.
Cumhuriyet Öncesi Zonguldak Sancağının İdari Gelişimi
1864’te yeni yapılan idârî taksimat gereği Avrupa örneğine uygun olarak eyâletler, vilâyete dönüştürülmüştür. Bu düzenlemeyle Kastamonu idari merkezinde de Kastamonu vilayeti kurulmuştur. Bolu livası yeni kurulan Kastamonu vilayetine bağlı bir mutasarrıflık haline getirilmiş, yönetimi de mutasarrıflara verilmiştir. Bu nizamnameye göre düzenlenen mülki yapılanmada Kastamonu vilayeti; Kastamonu, Sinop, Çankırı ve Bolu livalarını içine almakta, günümüzdeki Kastamonu, Bolu, Çankırı, Sinop, Düzce, Bartın, Karabük ve Zonguldak illerini kapsamaktadır. (Evcin, 2011:12).
Osmanlı İmparatorluğu’nda sanayileşme hamlesi özellikle ordunun modernleşmesi ile eş zamanlı gelişmiştir. İhtiyaç duyulan kömürün Batı Karadeniz sahillerinden temin edilmesi için devlet direk olarak kömür üretimine dahil olmuştur. Osmanlı Donanmasının modernleşmesinden sonra Ereğli Kömür Havzası, Bahriye Nezareti tarafından yönetilmiştir. Kastamonu vilayeti, Bolu sancağı sınırları içinde varlığı belirlenen taş kömürü havzasının yönetim merkezi ise 1865 yılında Ereğli Kazası olmuştur. ‘Ereğli Kaymakamı ve Maden-i Hümâyun Nazırı’ görevi, bahriye emekli miralaylarından Dilaver Paşa’ya verilmiştir. 1866 yılında Dilaver Paşa’nın Ereğli Kaymakamlığı ile birleştirilmiş maden idaresi görevine getirilmesiyle yeni bir dönem başlamıştır. Ereğli Kaymakamlığı’nın 1887 yılına kadar Ereğli Madenleri Müdürlüğü ile birlikte yürütüldüğü anlaşılmaktadır. (Zaman, 2021:105).
Bartın ve Amasra'nın Ereğli Kömür Madeni Hümayunu İdaresinin Nizamnamesi ve havza sınırları gereği Ereğli Kaymakamlığı'na bağlılığı aşağıdaki belgeden anlaşılır: Ereğli kömür madenlerinin daha verimli olarak işletilmesi, ihtiyaç duyulan amele ve hayvanların daha kolay bir şekilde naklinin sağlanması amacıyla Ereğli kaymakamlık haline getirilmiş olduğundan, Viranşehir kaymakamlığından Bolu'ya ilave edilmiş bulunan Çarşamba kazasıyla, Bartın ve Devrek kazalarının da bağlı olduğu köylerle birlikte 5 Ocak 1886 tarihinden itibaren Ereğli kazasına bağlandıkları bildirilmektedir. (BOA, MVL_00717_00076_001_001)
Ereğli Kömür Havzasının, Ereğli ve Bartın kazalarını içine alması nedeniyle Bartın kazasının Viranşehir sancağı ile ilişkisi kesilmiştir. Gölpazarı, Amasra, Çarşamba, Perşembe, Filyos, Tefen ve Yenice de Bartın kazası gibi Ereğli'ye bağlanmıştır. (Öğreten, 2007: 139–178).
Orman ve kömürde çalışma Mükellefiyeti (yükümlülüğü) uygulanan havza sınırları içindeki köylülerin maden ocaklarına uzak, köylerin dağınık bir durumda bulunmalarından ve coğrafyanın da son derece sıkıntılı olması nedeniyle düzenli bir şekilde İşgücü arzı sağlanamamıştır. Bunda en büyük pay aslında köylülerin madenlerde çalışmak için çok da gönüllü olmaması olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun mülki yapısında 1867 yılına kadar devam etmiş olan eyalet, sancak, kaza yerine yenileri kabul edilmiş ve vilayet, mutasarrıflık, kaza; nahiye yapısı uygulamaya sokulmuştur. 1867 yılında 12 vilayetten biri olan Kastamonu vilayeti Kastamonu Merkez, Sinop, Çankırı, Bolu olmak üzere dört sancak, yirmi bir kaza ile otuz nahiyeden oluşmaktadır. Kastamonu vilayetine bağlı Bolu mutasarrıflığının, 1869 yılında Merkez, Göynük, Düzce, Ereğli, Bartın ve Gerede olmak üzere altı kazası ve otuz bir nahiyesi bulunmaktadır. Bu düzenleme ile Ereğli'ye bağlı olan Filyos, Çarşamba'nın (Çaycuma) ve Amasra’nın , 58 köyü bulunan Bartın kazasına bağlı olduğu görülmektedir. (Baykara, 1988: 645-650.).
1871 tarihli vilayet düzenlemesiyle ülke idari olarak vilayet, liva, kaza, nahiye ve köy olarak bölümlenmiş olup sırasıyla yöneticileri vali, mutasarrıf, kaymakam, nahiye müdürü ve muhtar olarak belirlenmiştir. Nahiye teşkilat ve idaresinde birtakım değişikliklere yol açan 1876 tarihli ‘Dare-i Nevahi Nizamnamesi’ ile Merkez kazada Kıbrıscık ve Gökçesu, Gerede’de Mengen, Bartın’da Çarşamba ve Amasra, Ereğli’de Devrek, Düzce’de Akçaşehir, Göynük’te Mudurnu ve Mihalgazi nahiyeleri kurulur. (Evcin, 2011:15).
Bolu 1879 yılı salnamesinde, Bolu livasının; Merkez (Kıbrıscık, Gökçesu, Seben), Gerede (Mengen, Dörtdivan, Çağa), Düzce (Üskübi, Gümüş, Akçaşehir), Göynük (Mudurnu, Mihalgazi), Ereğli (Alaplı, Devrek, Yılanlıca, Dirgine ya da Sekizdivan nahiyeleri), Bartın (Çarşamba, Ulus, Gişnos ya da Keçnos, Ovayüzü, Filyos, Amasra) kaza ve nahiyeleri bulunmaktadır.(Konrapa, 1960:35).
Havza sınırlarının işlendiği, 1879 tarihinde basılmış olduğu bilinen Osmanlıca Bahriye haritasında Ereğli, Bartın, Alaplı, Amasra, Devrek, Çaycuma, Kayıkçılar, Yenice, Beycuma, Filyos, Kozlu, Kilimli, Zonguldak ve Gaca adları okunmaktadır.
Ereğli'ye bağlı Devrek ve Bartın'a bağlı Çharşembe (Çarşamba) nahiyeleri 5 Eylül 1887 tarihinde birleştirilerek, yönetsel örgütlenmesinden doğan Bolu sancağının yeni kazasına, II. Abdülhamit'in isminden dolayı Hamidiye adı verilmiştir.(Zaman, 2021:31).
Devrek, 30 Haziran 1899’da, Hamidiye kazasının merkez (kasabası) nahiyesi oldu. (Karauğuz,2011:453). Hamidiye kazasına 172 köy ve mahalle bağlıdır. Hamidiye (30 Mayıs 1910’da kazanın geneline, kazanın merkez kasabası olan Devrek ismi verilen) kazasını oluşturan diğer nahiye olan Çarşamba'nın merkezi Çaycuma kasabasıdır. 11 Aralık 1911 tarihinde Çarşamba nahiyesi isminin, Çaycuma'ya dönüştürülmesine karar verilir. Şimdiki Zonguldak kent merkezinin de Devrek'in, Hamidiye adıyla kaza olmasından sonra, Devrek'in Çharşembe müdüriyetine (Çaycuma nahiyesine) bağlanmış olduğu anlaşılmaktadır. 1888 salnamesinde Bolu'nun kazaları Merkez, Ereğli, Bartın, Hamidiye, Düzce, Mudurnu, Göynük, Gerede olarak belirtilmektedir. (Genç, 2005).
Kastamonu Vilâyetinin 1894’te sancaklarını merkez Kastamonu sancağı ile Bolu, Sinop ve Çankırı teşkil etmekteydi. (Zaman, 2021:31). Kastamonu vilayeti 1890 yılı Salnamesinde, yukarıda anlatılanların kanıtı olarak Zonguldak için şu bilgiler verilir:
Zonguldak namı ile bir mevki ve iskele vardır ki, derununda bir çarşı ve kömür Maden-i Hümayunu idaresi mevcut olup birkaç seneden beri tarf-ı hükümetten emr-i muhafazası Çarşamba nahiyesi ile mezkûr (adı geçen) mahalde ikame edilen dört nefer ve bir zabitiyle memuruna ihale olunmuştur ki burası mukaddema (önce, eskiden) yalnızca kömür madenleri imalat ve ihracatına mahsus bir iskele idi. (Tuğlacı, 1985: S.82).
Kozlu, Zonguldak ve Kilimli sahillerindeki kömür yükleme iskeleleri çevresinde başlayan madencilik faaliyetlerine yönelik yapılanma ile Virancık (Kozlu çevresi), Pazarcık (Üzülmez ve Çaydamar çevresi) Acem (Bağlık çevresi) ve Kilimli (Kilimli çevresi) karyelerinde işletmecilik faaliyetlerinin varlığı Zonguldak limanı, yükleme tesisleri ile sanayi ve sosyal tesislerin yapımını zorunlu hale getirir. 1896’dan sonra kömürün yönetim merkezindeki Zonguldak, giderek gelişir. Maden sahaları, kara ve demir yolu ile sahillerdeki yükleme iskelelerine bağlanır. Zonguldak, bu gelişmelerden sonra maden şirketlerinin de varlığıyla göç alarak büyük bir yerleşim alanına dönüşür. Bu nedenle, ilçe ve belediye teşkilatının kurulması kaçınılmaz olur. Kömüre dayalı gelişme süreci sonucunda Devlet, Zonguldak'taki iktisadi ve siyasi menfaatlerini korumak amacıyla Zonguldak'ı kaza haline getirir.
Kastamonu vilayeti, Bolu sancağı, Hamidiye kazasının Çarşamba nahiyesine bağlı limanı ve çevresindeki madenciliğe dayalı yerleşim merkezi olan Zonguldak'ta, 24 Mayıs 1899’da Fransız konsolosluğu kuruldu. (Karauğuz, 2011: 457). Bu gelişmelere bağlı olarak Zonguldak’ta 1 Eylül 1899 (24. Rebiyülahır 1317) tarihinde Kaza (ilçe) teşkilatı oluşturuldu. Hamidiye, 1 Haziran 1910’dan sonra yeniden Devrek adının kullanılmasına devam edilmeye başlanmıştır. (Karauğuz, 2011: 458).
Zonguldak'ın kaza olmasıyla birlikte, Dâhiliye ve Maliye Nezaretlerinin taşra teşkilatı ile jandarma biriminin oluşturulması gerekiyordu. Kazada idari teşkilatın bir an önce oluşturulması için Sadaret Makamının (Sadrazam tarafından), nezaretlere (bakanlıklara) gönderdiği yazılarda kazaya gönderilecek memurların hemen tayin edilmesi istenilmişti. Yazışmalardan kısa bir süre sonra Zonguldak kazası için gerekli olan memurlar tayin edildi. (Genç, 2007: 324).
Zonguldak’ın, kaza yapıldığı tarihte, 42.031 nüfus ve 5.395 hane sayısına sahip Ereğli, 55.394 nüfus ve 8.711 hane sayılı Bartın, 51.363 nüfus ile 8.631 hane sayısına sahip Hamidiye kazalarının bünyesinden çıktığı ve kaza olmasından sonra da sorunların çözümü ve kazanın teşkilatlanmasının 1902 yılına kadar sürdüğü yazışmalardan anlaşılmaktadır. (Konrapa, 1960).
Vilayet salnamesine göre 1903 yılında Kastamonu vilayeti: Kastamonu (merkez), Bolu, Sinop, Kengiri (Çankırı) livalarını (sancaklarını) kapsamıştır. Bolu Sancağı ise Bolu (merkez), Ereğli, Bartın, Düzce, Hamidiye (Devrek), Zonguldak, Gerede, Göynük ve Mudurnu kazalarından oluşturulmuştur. Zonguldak kazası, doğudan Filyos Çayı ve Bartın kazası, batıdan Danaağzı Deresi ve Ereğli kazası, kuzeyden Karadeniz, güneyden de Devrek kazası ile çevrili olarak Bolu bağımsız sancağı salnamesinde tanımlanmıştır.
Bolu sancağı kazası olan Zonguldak'ta kaza olduğu tarihte belediye teşkilatı kurulmuştur. (Vilayet Yıllığı 1967). İlk Belediye Başkanı (1899-1903, 1908-1911, 1919-1920 yıllarında başkanlık yapan) madenci Elbasanlı Mehmet Lütfi Efendi (Ulusoy) ve ilk Kaymakam 24 Mayıs 1899’da atana ve 6 Haziran 1899 tarihinde göreve başlayan Süleyman Hakkı (Nafihi) Bey olmuştur. (Karauğuz, 2011: 456).
Tablo1’de 1899-1920 yılları arasına görev yapan Zonguldak kaza kaymakamları ve görev süreleri görülmektedir. (Nehir, 2022)
Dâhiliye Nezareti’nce kazaya ait olan köyler belirlenmiş ve Zonguldak kaza haritası çizilmiştir. (Harita3) 1899’da Zonguldak kazası, yirmisi Ereğli'den, kırk dokuzu ise Hamidiye kazasının Çarşamba nahiyesinden ayrılan atmış dokuz köyle oluşturulur. (Genç, 2005).
İkinci Meşrutiyetin 1908’de ilanı ile Bolu Mutasarrıflığı, Kastamonu vilayetinden ayrılarak müstakil (bağımsız) mutasarrıflık (vilayet) haline getirilmiştir. 1913-1919 yılları arasında Bolu bağımsız mutasarrıflığı Ereğli, Bartın, Devrek, Düzce, Zonguldak, Gerede, Göynük, Mudurnu olmak üzere 8 kazadan; Amasra, Akçaşehir, Tefen, Çarşamba, Kıbrıscık, Kurucaşile, Mengen, Yığılca adlarıyla da dokuz nahiyeden ve 1320 köyden oluşturulmuştur. Devrek’in nahiyesi olan Çarşamba, 30 Eylül 1910’da Zonguldak’a bağlanır ve 28 Kasım 1911’de de adı Çaycuma’ya dönüştürülür. (Karauğuz, 2011: 459). 1926’da Zonguldak vilayetine dahil olacak olan Safranbolu ise o dönemde Kastamonu vilayeti merkez sancağının kazasıdır. (Genç, 2005).
Harita3- 1899 Yılı Zonguldak Kaza Haritası. (Genç, 2005).
Zonguldak Kömür Havzası
Ereğli Kömür Havzasının merkezi durumundaki Zonguldak’ın kaza olmasından sonra şehirde yüzlerce kömür ocağı açılırken, ona yakın dilin konuşulduğu, farklı yapılara sahip bir madenci topluluğu ve yeni toplumsal ilişkiler oluşur. İşletmecilik faaliyetleri için gerekli sanayi tesisleri çevresinde yapılarla eşzamanlı olarak amele barakaları, amele bakkalları ve kahvehaneler doluşur. 1900’den sonra Zonguldak’ın kentsel yerleşimi şekillenirken önce kömür üretimine dayalı sanayi ve ardından hizmet sektörü gelişir. Kentsel yerleşme kademesi küçük kasaba iken kömür madeni kentleşme sürecini başlatır ve geliştirir. (Zaman, 2021:527).
Yerli yabancı şirketlerin havzada işletmeciliğe başlamasının yarattığı gelişim sonucu, işçi ihtiyacının havza sınırları dışından da sağlanmaya başlanmasıyla, Zonguldak kent merkezine göç başlar. Bu gelişmenin sonucunda Zonguldak, göç alan kent olmanın yarattığı sıkıntılarla boğuşur. Kentleşme sürecinin yaratacağı sıkıntılar düşünülerek çıkarılan, 30 Ocak 1911 tarih ve 289 sayılı ‘Tezkere-i Samiye’ ile kömür üzerindeki yapılaşmanın önüne geçilmeye çalışılır. Bu Tezkere ile kömür havzası içinde 1900 öncesinde alınmış tapular hariç olmak üzere özel mülkiyete sınırlama getirilir ve bina yapımı yasaklanır. Havza sınırları içinde özel mülkiyet dışında kalan yerlerde ev yapan ve tarla açan insanlar, mülkiyet iddiasında ve tapu talebinde bulunamazlar. (Zaman, 2021:527).
Aynı zamanda ‘Tezkere-i Samiye’nin bir kopyası da Bolu Mutasarrıflığına gönderilerek, belirlenen havza sınırları içinde başlatılan kadastro çalışmalarının kısa zamanda bitirilmesinin mümkün olmayacağı belirtilir. Bu nedenle, Havza sınırları içinde Tezkere-i Samiye’ye uygun davranılması istenir. Yapılması istenen kadastro çalışmaları sonuçlanmaz ve sorunlar giderek büyür. Harita2’de görülen havza-i fahmiye (kömür havzası) sınır haritası varlığını, Tezkere -i Samiye 1986’da kaldırılıncaya kadar sürdürür. (Zaman, 2021:533).
Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Sonrasında Zonguldak
Zonguldak, Birinci Dünya Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında Ereğli Kömür Havzasının merkezi konumunda olması nedeniyle önemli olaylara tanık olur. Zonguldak’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ili olması da bölgede yaşanan kısa süreli işgallerin, kömür madeni ve istiklal için verilen mücadelelerin bir sonucudur. Zonguldak, işletme imtiyaz sahası elde etmiş Fransızların ve havzada kömür işletmeciliği yapan İtalyanların, Millî Mücadele yıllarında denetim altında tutmak için, Mondros hükümlerinden yararlanarak yoğun çaba harcadıkları bir bölgedir.
Kömür havzasında Fransız ve İtalyan sermayesinin varlığı 1900 öncesine dayanıyordu. Birinci Dünya savaşı yıllarında kömür üretimi ve ulaşımı Almanların kontroluna girer. Savaş sonrasında önceki yatırımlarını kısa sürede düzenleyen Fransız ve İtalyan şirketleri tekrar havza kömür iletiminin %80’ini sağlar hale gelirler. Bu hakimiyeti sağlarken, güvenlik gerekçesiyle askeri güç de kullanırlar.
Zonguldak’a, 8 Mart 1919 tarihinde asker çıkararak önce yörede temsili birlik bulundurmakla yetinen Fransızlar, Sevr Anlaşması’na temel oluşturan San Remo Konferansı sonrasında asker sayısını arttırdılar ve tutumlarını sertleştirdiler. Yaşadıkları ve işletmecilik yaptıkları bölgelerde geniş güvenlik önlemleri aldılar. 8 Haziran 1920’de, iki Fransız gambotu ile Ereğli ‘Bababurnu’ bölgesine asker çıkardılar. İki gün sonra da kenti top ateşine tuttular. Milli güçler tarafından yapılan girişimlerin sonucunda, o günlerde Zonguldak'ta 800 kadar piyade askeri ve 2 savaş gemisi bulunduran Fransızlar, 18 Haziran 1920'de Ereğli'yi terk ettiler. (Yurt Ansiklopedisi, 1984) Anadolu'da başlatılan 'Ulusal Özgürlük ve Bağımsızlık Eylemi’ Fransa ile Türkiye'yi anlaşmaya yöneltir. Fransa ile TBMM Hükümeti arasında Ankara Antlaşması'nın imzalanmasından önce Fransız kuvvetleri, 21 Haziran 1921 tarihinde Zonguldak'tan ayrılırlar. (Zaman, 2021: 222).
Bu dönemde böylesine önemli ulusal sorunlar yaşanırken, Nisan 1920’de Bolu-Gerede ayaklanmasının uzantısı olarak çıkan ve kısa sürede bastırılan Safranbolu ayaklanmasının da sonucu olarak Zonguldak livasının bağımsız olarak yönetilmesine karar verilir. 20 Nisan 1336 (1920) Devrek, Ereğli, Mudurnu, Bartın, Göynük ve Zonguldak kaymakamlıklarına ve Kastamonu vilayetine, “Bu telgrafı aldığınız dakikadan itibaren Kastamonu vilayetine bağlısınız.” emri verilir ve Devrek, Ereğli, Mudurnu, Bartın, Göynük ve Zonguldak kazaları Bolu bağımsız livasından ayırılarak Kastamonu vilayetine bağlanır. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 2002: 339).
13 Kasım 1918’de müttefik donanmasının İstanbul’a gelmesiyle fiili işgal dönemini başlar. 16 Mart 1920 notası ile müttefikler İstanbul’u resmen işgal altına alarak bütün devlet dairelerine el konması ve Osmanlı Mebusan Meclisi üyelerine de yönelen Malta’ya sürgün uygulamaları Parlamentonun çalışamaz hale gelmesi Ankara’da yeni bir meclis kurulmasını kolaylaştırıyordu. Mebusan Meclisi seçimlerinde Erzurum mebusu seçilmesine rağmen İstanbul’a gitmeyip; 27 Aralık 1919’da Ankara’ya giden Müdafaa-ı Hukuk Heyet-i Temsiliyle Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mart 1920 tarihli “Ankara’da salahiyet-i fevkaladeye malik bir Meclis umur-ı milleti tedvir ve murakabe etmek üzere içtima edecektir” çağrısı Türkiye Büyük Milet Meclisi’ne giden yolu açıyordu.
Mustafa Kemal Paşa, tüm yurda ve Kastamonu vilayetinden, Zonguldak kaymakamlığına gönderdiği 22 Nisan 1920 tarihli telgrafla, “23 Nisan'dan itibaren ulusal bir kongrenin toplanması ve faaliyete geçmesi gerektiği, yukarıda belirtilen tarihten itibaren tüm sivil ve askeri birimlerin ve genel olarak tüm halkın bu Kongreye hitap etmesi gerektiği konusunda kamuoyu bilgilendirilmektedir” emri verildiği, Zonguldak kaymakamlığından Fransız Şirketine de bildirilir.
İstanbul’dan gizlice kaçmayı başaran Meclisi Mebusan’ın 69 mebusu ve Türkiye’nin her yerinden gelen mebusların Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanmasıyla Büyük Millet Meclisi (BMM) açılır ve kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılır.
Büyük Millet Meclisi, 2 Mayıs 1920’de İcra Vekilleri Heyeti seçildi ve Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyet'in ilanına kadar İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı görevini yürüttü. (AKIN R, 2014: 91).
Kastamonu vilayetine bağlı Zonguldak kaza kaymakamlığı görevini Ahmet Cevdet Bey (5.1.1916 tarihinden itibaren) tarafından sürdürülmekteyken, 1 Nisan 1920’de İstanbul Hükümeti, Zonguldak kazası, müstakil mutasarrıflık haline getirildi ve Kadri Bey’i, mutasarrıf vekili olarak görevlendirdi. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 2002: 229).
Büyük Millet Meclisinin, 17 Mayıs 1920 tarihli gizli oturumda BMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, “Tarafımızdan idareten bağımsız liva yapılmış ve kaymakam da bağımsız mutasarrıflık vekaletine tayin edilmişti. İstanbul hükümeti namına Zonguldak’a gelen mutasarrıf vekili idareyi ele aldı.” bilgisini vermektedir. Kadri Bey Zonguldak'taki görevine başlamadan önce Büyük Millet Meclisi tarafından 12 Mayıs 1920’de Zonguldak livasının kurulmasına karar verilir (Karauğuz, 2011:460), kaza kaymakamı Ahmet Cevdet Bey mutasarrıf vekili olarak görevlendirilerek görevine devam etmesi istenir. (Zonguldak gazetesi, 1938), (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 2002)
Büyük Millet Meclisinin gizli oturumundaki konuşmasında, Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği emir şu şekilde aktarılır:
İstanbul tarafından, Zonguldak bağımsız liva haline sokulmak istenmiş ve daha evvelce tarafımdan idareten bağımsız liva yapılmış ve kaymakam da mutasarrıf vekili olarak tayin edilmişti. Kendisine emir verilmişti ki, İstanbul’dan mutasarrıf gelirse engel olunuz. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 2002: 229).
Kadri Bey, 2 Haziran 1920’de Kuvayı Milliye tarafından İstanbul’a gönderilir. Böylece İstanbul Hükümetinin Zonguldak’taki yönetimi son bulur. Kadri Bey’in İstanbul’a gönderilmesinden sonra mutasarrıf vekili Ahmet Cevdet Bey görevine devam etmiştir. Böylece Zonguldak, İstanbul Hükümeti'nin ve BMM'nin mutasarrıflık yaptığı ilk ilçe olarak tarihteki yerini almıştır.
BMM’nin 1. Dönem (23 Nisan 1920-16 Nisan 1923) Milletvekilleri Abdullah Sabri Aytaç, Cevat Abbas Gürer, Fuat Umay, Abdulvahap Öner, Nuri Aksu, Mehmet Şükrü Gülez, Tunalı Hilmi, Yusuf İzzet Met Kurucu Mecliste Bolu vilayeti mebusları (milletvekilleri) olarak görev alırlar.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve Millî Mücadele yıllarında, Ereğli kömür havzasında kömür üretimi ve ulaşımının büyük bir bölümü yabancı şirketlerin elindedir. İş ve işçi güvenliği, işçi sağlığı gibi konularda umursamaz davranan yabancı işletmecilerin tersine Millî Hükümet, havzada çalışan işçilerin temel sorunlarına çözüm getirmek adına Cumhuriyet öncesinde birtakım yasalar çıkarır. Tek enerji kaynağı olan kömürün daha düzenli ve istenilen miktarda çıkarılması hedefiyle Millî Hükümet, Zonguldak’ın sorunlarına daha fazla eğilmeye başlar. Şehrin sorunlarını tam olarak gündeme getirmenin ilk koşulu ise şehrin Büyük Millet meclisindeki temsiliyetidir.
İlk İcra Vekilleri Heyeti (ilk Bakanlar Kurulu) 18 Haziran 1336 (1920) tarih ve 64 karar nolu (C.No: 1, S.No: 31) kararı ile Dahiliye Vekaletine, “Zonguldak’ın müstakil (bağımsız) liva halinde idaresi esasının kabulü hakkındaki yüksek teklifleri Vekiller Heyeti’nce görüşüldükten sonra uygun görüldüğünden, icabının icrası Vekiller Heyeti kararıyla tebliğ olunur” emrinden sonra Zonguldak bağımsız (müstakil) liva haline getirilir. Zonguldak müstakil livasının Ereğli, Devrek ve Bartın ilçeleri bulunmaktadır. (BCA:30..18.1.1 /1.4..6/73-6.), Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt:8, S:335).
1920- 1921 yılları arasında Zonguldak, Aksaray, Giresun, Ordu, Ardahan, Artvin, Kars müstakil liva haline getirilir. Müstakil (bağımsız) livalar, doğrudan doğruya Dâhiliye Nezareti’ne bağlıdır. Liva mutasarrıfları da vali yetkisine benzer bir statüdedir. Genel ve yerel idare bakımından vilayetle eşdeğer kılınan yönetim birimidir. (Çolak Ç ve Çolak D 2023).
Zonguldak’ın (18 Haziran 1920) bağımsız mutasarrıflık yapılmasından kısa bir süre sonra Mutasarrıf Vekili Ahmet Cevdet Bey, görevini terk eder; 2 Ağustos 1920’de gemiyle Zonguldak’tan ayrılır ve İstanbul’a gider. (Zonguldak gazetesi, 1938) Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Zonguldak’a sırasıyla Nusret Bey, Mustafa Asım Bey, İhsan Bey’in Mutasarrıf ataması yapılır.
Celal Bayar, 9 Aralık 1920’de, TBMM’de yaptığı konuşmada, Zonguldak’ın sorunlarını şu şekilde meclise taşır;
Ehemmiyet-i ticariye ve iktisadiyesi her gün tezayüt eden [artan] Zonguldak’ın bir amele ve bir fabrika memleketi olduğu müstağni-i arzdır [söylemeye gerek yoktur]. Mebani (yapılar) ve müessesatı şirketlere ve bütün faaliyeti madenciliğe münhasır (bağlı) olan bu memleketin livaya kalbedilmesi [sancağa dönüştürülmesi] üzerine her şubeyi idare için müteahhit ve memurların izamı [gönderilmesi] ve memurlar için öteden beri azim [büyük] olan mesken buhranı tezayüt etmiş [artmış] ve esasen Memalik-i Osmaniye’nin hiçbir tarafıyla kabil-ı kıyas olmayan galâyı es’ar [fiyat artışı] tahammülfersa (dayanılmaz) bir raddeye (seviyeye) varmıştır. (T.B.M.M. Tutanak Dergisi 1920).
İcra Vekilleri Heyetinde, 1 Mayıs 1921’de Zonguldak Mutasarrıfının değiştirilmesi için talepte bulunulması konusunda 825 sayılı karar çıkarılır. (BCA: 30..18.1.1/ 3.18..13.). Bu kararın ardından 1 Haziran 1921’de Cebel-i Bereket (Osmaniye) Mutasarrıflığına Nusret Bey tayin edilir. Zonguldak Mutasarrıflığına ise Osmanlı Meclisi Başkatibi Asım Bey (TURGUT) tayin edilir. (BCA: 30..18.1.1/ 3.23..16./ 71-2). Zonguldak Mutasarrıfları ve Görev süreleri (Tablo3’te) görülmektedir.
Ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşullar nedeniyle idari yapılanmada olduğu gibi, pek çok sorun çözüm bekliyordu. Cumhuriyet dönemi idari bölünüşünün hukuki temeli, 20 Ocak 1921 tarihli 85 numaralı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yer almaktadır. Kanunla Osmanlı’nın müstakil sancakları ve vilayetlere bağlı sancakları, birer vilayet haline getirilir. Sancak ya da mutasarrıflık ise ortadan kaldırılır. Vilayet ve vali, kaza ve kaymakam, nahiye ve nahiye müdürü tanımlanır[i] (Kararlar Daire Başkanlığı 1923).
Zonguldak’ın Vilayet Olması ve Valileri
Kanun gereğince liva kademesinin esas alınmasının ardından, müstakil liva yöneticilerine (mutasarrıflara) vali yetkisi verilmesine ilişkin 10 Mart 1337 (1921), 728 karar numaralı ‘Müstakil Mutasarrıfların Sureti Tayinleri Hakkında Kararname’ çıkarılmıştır. Kararnameyle valilerin ‘İdarei Umumiyei Vilayat Kanunu’nda’ gösterilen bütün yetkilerini, müstakil mutasarrıfların da kullanacakları ve valiler gibi atanacakları belirtilmiştir. Müstakil mutasarrıfların valiler gibi İcra Vekilleri Heyetince tayin edilmesine karar verilmiş; böylelikle, müstakil mutasarrıflara vali yetkisi verilmiştir. (Keskin, 2007: 132).
Zonguldak, bağımsız liva yapılmış ve 1923 yılı seçimleri öncesinde vilayet statüsüne getirilmiş olması nedeniyle 23 Haziran 1923 tarihinde yetmiş bir seçim merkezinde yapılan seçim sonucunda 287 milletvekili içinde Zonguldak Müstakil Livası Milletvekilleri bu nedenle bulunmaktadır. 11 Ağustos 1923’te toplanan ve Cumhuriyeti ilan edecek olan İkinci mecliste, Zonguldak Bağımsız Livasının Mebusları Halil Türkmen, Tunalı Hilmi, Ragıp Özdemiroğlu, Yusuf Ziya Özenci de yer almaktadır.
Zonguldak Mutasarrıfı İhsan Bey’in yerine 19.8.1923 tarihinde, altı bin kuruş maaş ile eski Tekfurdağı (Tekirdağ) mutasarrıfı İbrahim Paşa’nın tayini uygun görülmüştür. (BCA:30..18.1.1/ 7.28..11.; 7.28..12.; 7.28..13.). “Bağımsız mutasarrıfların valiler gibi Bakanlar Kurulu’nca tayini”, gereği, Bakanlar Kurulu tarafından tayin edilen ilk Zonguldak Valisi İbrahim Paşadır. (BCA:30.18.1.1/2.38.15/71-77.).
Milli Mücadelenin ilk yıllarında (28.12.1918 – 07.08.1919) Kastamonu Valisi olarak görev yapan İbrahim Hakkı Paşa, Zonguldak Mutasarrıflığına atanmadan önce 29 Mart 1921 – 12 Ocak 1923 tarihleri arasında ikinci dönem Zonguldak Ticaret Odası Başkanı olarak görev yapar. İbrahim Hakkı Paşa ile birlikte Zonguldak Ticaret Odası kurucu başkanı Maksut Çivi’nin, Zonguldak madenlerini temsilen Birinci İktisat Kongresine (17 Şubat-4 Mart 1923, İzmir İktisat Kongresine) katılmış olduklarını 29 Mart 1339 (1924) tarihli Zonguldak Gazetesi haberinde görüyoruz. (Karauğuz, 1959: 38). (Doğu Dergisi 64,65,66. Sayısı).
Zonguldak Gazetesi (4 Haziran 1923 tarih ve 11 sayılı), Zonguldak’ı, “Zonguldak livası ki baştan başa kömür havzası demektir” şeklinde, Zonguldak vilayeti olarak tanımlanmıştır. (Harita4).
Birinci İktisat Kongresi sonrasında Zonguldak Mutasarrıflığına atanan ve Zonguldak’ta 13 Eylül 1923 tarihinde göreve başlayan İbrahim Paşa Cumhuriyetin ilanından önce ‘Vali’ olmuş ve görevden alındığı 13 Mayıs 1924 tarihine kadar Zonguldak Valisi olarak (15 Ağustos 1936 tarih ve 511 sayılı Zonguldak Gazetesi haberine göre 11 Haziran 1924’e kadar) yedi-sekiz ay görevde kalmıştır.
Yerine Vali Hüseyin Hüsnü Bey, 9 Haziran 1924 tarihinde göreve atandıktan sonra, önceki Zonguldak Valisi İbrahim Paşa’nın görevden alınışı ve yeniden atanmasına izin verilmesi, “Geçici olarak görevden alınan Zonguldak eski valisi İbrahim Paşa’nın kanunen atanmasında engel bir durum olmadığı Dahiliye Vekaletinin 4 Haziran 1340 (1924) tarih ve Memurin Müdüriyeti Umumiyesi 18816/3595 numaralı yazıyla yapılan teklif üzerine İcra Vekilleri Heyetinin 15 Ağustos 1924 tarihli toplantısında kabul edilmiştir” şeklinde açıklanmaktadır.
85 numaralı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun (1, 2, 4, 10, 11 ve 12.) maddelerinde 29 Ekim 1923 tarihinde 364 sayılı kanunla değişiklik yapılmış, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olarak kabul edilerek Cumhuriyet ilan edilmiştir. 18 Haziran 1920 tarihinde Zonguldak bağımsız livası yapılması kararı nedeniyle 23 Haziran 1923’te yapılan seçimlerde milletvekili çıkaran Zonguldak, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti vilayetlerinden biri olmuştur.
Zonguldak’ın Cumhuriyetin ilanı ile vilayet olduğu konusunda bir diğer belge de 1950 öncesinde Zonguldak’ta yayımlanan Doğu Dergisidir. Zonguldak’ın kaza oluşundan sonra, 1950 yılına kadar kaymakam, mutasarrıf ve valileri ve görev süreleriyle sıralanarak, “1 Kasım 1923 tarihinde mutasarrıflıkların, valiliklere çevrilmesi üzerine valilik olmuştur” bilgisi verilmektedir. (Doğu Dergisi, 1950:82-96).
Cumhuriyet’in ilânından sonra vilâyet teşkilâtına dair yapılan düzenlemelerle mutasarrıf ve mutasarrıflık deyimlerinin idarî anlamda kullanımına son verilir, vilayet ve vali kullanılır. Bu nedenle Cumhuriyet’ten sonra yerel basında Zonguldak vilayeti ve Zonguldak Valisi tanımlamalarıyla karşılaşılmaktadır. 31 Kanunuevvel 1339 (31 Aralık 1923) Zonguldak gazetesinin 23. sayısı haberine göre ‘Vali Paşa başkanlığında’ yapılan toplantıdan (Karauğuz, 1959: 62) ve daha sonra 13 Mart 1340 (1924) tarihli Zonguldak gazetesinin 32. sayısının haberine göre de ‘Vali Paşa’ başkanlığında, Ticaret Odasında yapılan toplantıdan söz edilmektedir. (Karauğuz, 1959: 79).
Zonguldak Valileri ve görev süreleri Tablo4’te görülmektedir. Zonguldak vilayetine vali olarak atanan (ikinci Zonguldak Valisi) Hüseyin Hüsnü (BERKER), İstanbul’dan Samsun Vapuruyla Celal Bayar beraberinde, 9 Haziran 1924 tarihinde gelmişlerdir. Haberin notunda, dönemin ‘Mübadele, İmar ve İskân vekilli’ Sayın Celal Bayar ile “Vali Bey de o gün gelip göreve başlamış bulunuyordu” bilgisi verilmektedir. Söz konusu gazetenin, “Vilayet erkanı, Belediye, Ticaret Odası… rıhtımda beklemekteydi” şeklindeki bilgilendirmeden, 1924 yılı haziran ayı öncesinde vilayet teşkilatlanmasının oluşturulmuş olduğu anlaşılmaktadır. (Karauğuz, 1959: 95) Zonguldak Maden Teknik Okulu’nun açılışı 20 Ekim 1924 tarihinde, Orta okulun açılışı da 12 Kasım 1924’te (Karauğuz, 1959: 111) Zonguldak ikinci valisi Hüseyin Hüsnü Bey tarafından yapılmıştır. Hüseyin Hüsnü Bey’in ilk görev süresinin beş ay olduğu görülmektedir.
Üçüncü Zonguldak Valisi Mustafa Reşat Mimaroğlu’dur. Hüseyin Hüsnü Bey, dördüncü vali, 13 Eylül 1925-13 Ekim 1927 tarihleri arasında (ikinci dönemi) görev yapmıştır. Beşinci valisi Akif Behzat İyidoğan’dır. Atatürk’ü Zonguldak’ta karşılayan altıncı Vali Mehmet Arif Baytuş ise 22.08.1930-07.08.1932 tarihleri arasında görev yapmışlardır. Atatürk’ün Zonguldak’a ayak bastığı 26 Ağustos 1931 tarihinde Mehmet Arif (BAYTUŞ) Zonguldak valisidir. Oysa vilayetin yazılı kaynaklarında ‘Akif Bey’ adı görülmektedir.
1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Türkiye’nin nüfusu 13.648.270, Zonguldak ilinin nüfusu 267.965 olarak tespit edilmiş ve Zonguldak il nüfus büyüklüğü açısından atmış üç il arasında on beşinci sırada yer almıştır. (DİE, 2000).
Türkiye Mülki İdare Bölümleri kitabında Zonguldak, kuruluş tarihi Cumhuriyetten önce olan elli beş vilayetten biri olarak görülmektedir. Cumhuriyetten önce yetmiş bir seçim merkezi (vilayet) ve 326 kaza bulunuyordu. Cumhuriyet ilan edildiğinde yetmiş dört vilayet bulunuyordu. On bir seçim merkezinin kaza yapılmasıyla vilayet sayısı atmış üçe düşmüştür. (İller İdaresi Genel Müdürlüğü, 1976).
Cumhuriyetten sonra idari sistem gereği isim, il ve ilçe değişimi üzerine günümüze kadar yapılan düzenlemeler Tablo5’te görülmektedir.
Türkiye’de, 1945 yılında atmış üç il bulunuyordu. (Devlet Yıllığı (1945). 1953 yılında Uşak’ın, 1954 yılında Adıyaman, Nevşehir ve Sakarya’nın il yapılmasıyla 1954 yılında il sayısı atmış yediye ulaştı. Birden atmış yediye kadar vilayetler plaka numaralarıyla sıralanırken Çoruh vilayeti adı Artvin olarak, Seyhan vilayeti ise Adana olarak değiştirildi. 1989 yılına kadar il sayısında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. 1989-1999 yılları arasında oluşturulan illerin eklenmesiyle 2023 yılı sonu itibariyle sayı seksen bir ile ulaşmıştır.[i]
Türkiye’de il plaka kodu uygulaması 27 Eylül 1962 tarihinde yayımlanan yönetmelik uyarınca başladı. Yönetmelikle il isimleri alfabetik olarak (ilk rakamı 01’den başlayıp tamamı 2 rakamlı liste halinde olacak şekilde) sıralanarak Kasım 1962’den itibaren taşıtlara takılmaya başlandı. Bu sıralamaya göre 1989’a kadar alfabetik sıradaki atmış yedinci ve son il olan Zonguldak 67 il koduna sahipti. Bu tarihten sonra il olan on dört ilçenin il oldukları tarih ve kendi aralarındaki alfabetik sıraya göre atmış yediden sonraki il numaraları aldılar.
Kanunu Esasi (1293 tarihli) ile 1921 Tarih ve 85 Sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanunu ve düzeltmelerini yürürlükten kaldıran 20 Nisan 1340 (1924) Tarih ve 491 Sayılı Kanun’un (1924 Anayasası) ‘Altıncı Bölüm, Çeşitli Maddeler, Vilâyat’ başlığı altında, vilayetler doğrudan kazalara taksim edilerek tanımlanmıştır. Anayasa, ülkedeki vilayet, kaza, nahiye bölünmesini aynen kabul etmiş; nahiyelerin kasaba ve köylerden oluşacağını belirtmiştir. 1921 tarihli Teşkilâtı Esasiye Kanunu 10. maddesi ile 491 Sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu 89. maddesi arasında vilayet tanımlaması açısından bir fark yoktur. Bu ayrımda yine coğrafi durum ve ekonomik şartlar göz önünde bulundurulmuştur.
Teşkilatı Esasiye Kanunu (491 Sayılı) ve düzeltmeleri, 10 Ocak 1945 Tarih ve 4695 Sayılı Kanun’la Türkçeleştirilerek, Anayasa haline getirilmiştir. 1945 anayasasında Türkiye, idari ve coğrafi şartlar göz önünde bulundurularak çeşitli idari bölümlere ayrılmıştır. Merkezi idare kuruluşu bakımından vilayet, kaza ve nahiye isimleri il, ilçe, bucak olarak değiştirilmiş, bunlar ‘Mülki İdare Bölümleri’ olarak tanımlanmıştır.
Cumhuriyet Döneminde Zonguldak İlinin Gelişimi
Büyük Millet Meclisi tarafından il statüsüne getirilen Zonguldak’ın bundan sonraki gelişimi, Cumhuriyet’in ‘Kömüre Giden Demiryolu’ öyküsünde gizlidir. Başkent’ten, Zonguldak’a uzanan demiryolunun rayları döşenirken, aynı zamanda kömürü, demiri, elektriği ile endüstrinin ve ülke kalkınmasının temelleri atılır. Yıllar öncesine dayanan, kömür sanayisine dayalı gelişimin ardından, demiryolunun da bağlanmasıyla Zonguldak ili, Türkiye’nin önemli sanayi bölgelerinden biri olur.
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde sanayileşme ve demiryolu projelerinin temel nedeni hedeflenen kömür üretim seviyesine ulaşmaktır. Bu nedenle özellikle daha önceki yıllarda olduğu gibi işgücü arzındaki devamlılığı sağlamak ve işgücünü nitelik olarak daha iyi bir noktaya getirmek için bazı projeler sunulduysa da işçilere yeni bir zorunlu çalıştırma şart koşularak havza köyleri ile maden ocakları arasında ulaşımı kolaylaştırmayı hedefleyen yeni yollar inşa edilir. Osmanlı’da var olan, kırsal yapının korunması ve küçük köylü üreticiliğinin bozulmaması yaklaşımı da devam ettirilir. Kömür ve demir sanayine yapılan büyük yatırımların sonunda Zonguldak, istihdam sağlayan bir il olur ve giderek gelişir. İşin kötüsü, kömürün üzerinde yerleşim istenmemesine karşın, özellikle merkez ilçede çok sayıda lojman yapılmış olmakla birlikte çarpık kentleşme önlenemez.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, Safranbolu kazasının da (30 Mayıs 1926 tarih ve 877 sayılı kanunla) Zonguldak’a bağlanmasıyla kaza sayısı beşe, nahiye sayısı da dokuza yükseldi. Kazaları, başta merkez kaza olmak üzere Ereğli, Devrek, Bartın ve Safranbolu’ydu. Nahiyeleri ise Beycuma nahiyesi Merkez’e, Başviran ve Alaplı Ereğli’ye Çaycuma nahiyeleri Devrek’e, Amasra ve Kurucaşile nahiyeleri Bartın’a, Ulus (Kaldırım), Eflâni (Çelebiler) ve Aktaş (Toprak) nahiyeleri de Safranbolu kazasına bağlıydı. 1928 yılında merkez kaza Zonguldak’ın yetmiş bir, Ereğli’nin yüz yirmi bir, Bartın’ın iki yüz on , Devrek’in yüz yirmi beş ve Safranbolu’nun da iki yüz beş köyü vardı. (Genç, 2010: 137–152).
Zonguldak vilayetinde, 6 Ekim 1930 tarihinde dört nahiye kurulmasına ilişkin karar yayımlandı. Zonguldak vilayeti merkez kazasının Kozlu, Kilimli, Hisarönü köyleri ve Devrek kazasının Yenice köyünde bu adlarla birer nahiye kurulmasıyla Zonguldak’ın bucak sayısı on üçe, köy sayısı da yedi yüz yirmi altıya çıktı. Bu oluşum sonucu nüfusu 280.170’e ulaştı. (Yönetim Zaman dizini, 203)
Zonguldak ilinin, 1935 yılında ilçeleri Merkez (67.872), Bartın (72.311), Devrek (66.241), Ereğli (50.291) ve Safranbolu (64.531) olmak üzere; 321.246 olan toplam nüfusu ve 7610 kilometrekare yüzölçümü ile Zonguldak ili, Türkiye (atmış yedi il içinde), nüfus sayısına göre on yedinci sırada yer alır.
Devrek'in yetmiş yedi köyü ve 38604 nüfuslu nahiyesi Çaycuma (Altıok) ile Safranbolu'nun Ulus nahiyesinin Resmî Gazete’de (8.8.1944 tarih ve 5777 sayılı) yayınlanan 4642 sayılı yasayla ilçe yapılmasından sonra Zonguldak ilinin ilçe sayısı (Merkez, Ereğli, Bartın, Çaycuma, Safranbolu, Devrek ve Ulus ile) yedi olur. 1945 yıllığında Zonguldak, 349.783 nüfusa ve 7.610 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. (Devlet Yıllığı, 1945).
Safranbolu'nun bucağı olan Karabük, 3.3.1953'te 6068 sayılı yasa ile Zonguldak iline bağlı bir ilçe haline getirilir. Aynı yasa ile Eflani'nin de ilçe yapılmasıyla Zonguldak'ın ilçe sayısı dokuza ulaşır. (Harita 6)
Kabul tarihi 19.6.1957 olan 7033 sayılı yasa ile Bartın ilçesine bağlı bucak olan Kurucaşile, Zonguldak'ın onuncu ilçesi olur. Zonguldak'ın on İlçesi, on altı bucağı (nahiyesi) ve 742 köyü bulunmaktadır. Nüfusu 569.255, yüz ölçümü 8.629 kilometrekaredir. 1976 yılında Zonguldak ili, ilçeleri, bucakları ve köy sayıları Tablo6’da görülmektedir.
Hisarönü, Filyos'un merkez köyünün adıyken, 1963'de Filyos adı Hisarönü'ne dönüştürülür. Zonguldak İl’inin Çaycuma İlçesine bağlı Hisarönü Belediyesi’nin adı Filyos olarak değiştirilmesinin onayı; İç işleri Bakanlığı’nın 20.4.1999 tarih ve 57499 sayılı yazısı üzerine 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 9. maddesine göre Bakanlar Kurulu’nca 26.4.1999 tarihinde kararlaştırılır. Tefen ise Gökçebey olarak değiştirilir. (Zaman, 2021:42).
Zonguldak’ın, 1976 verilerine göre (merkez dahil) ilçe sayısı on, bucak sayısı on altı, köy sayısı yedi yüz atmış dörttür. 1980 yılında nüfusu 972.856’dır. Taşkömürü işletmeciliğinin merkezi olması nedeniyle hızlı büyüyen şehirlerden biridir. 1927 yılında 11.634 olan şehir nüfusu 1980 yılında 109.000’e ulaşmıştır. Bu yıllara kadar en fazla göç alan kentler arasında yer alır.
Harita 6- Zonguldak il Haritası 1967.
Resmî Gazete’de (4 Temmuz 1987 tarih ve 19507 sayılı) yayımlanarak yürürlüğe giren ‘103 İlçe Kurulması Hakkında 3392 Sayılı Yasa’ ile Alaplı, Amasra, Yenice ilçe yapılır. Böylece Zonguldak'ın ilçe sayısı on üçe çıkar. Ardından 20 Mayıs 1990 tarih ve 20523 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 3760 sayılı yasayla Gökçebey’in ilçe haline getirilmesinden sonra, Zonguldak ilinin ilçe sayısı on dörde yükselir. 1990 nüfus sayımına göre (Zonguldak’ta ilçe merkezi nüfusu 117.879, bucak ve köy nüfusu 132.285 olmak üzere merkez ilçe nüfusu 249.610’a ulaşırken) il nüfusu 1.073.560 olur. Bu yıllara kadar en fazla göç alan kentler arasında yer alır.
1980'li yıllardan sonra ülke ekonomisinde yaşanan krizden en fazla etkilenen illerin başında Zonguldak gelir. Uygulanan ekonomik küçülme politikalarından, yönetsel olarak da payını alır. 1900’lerden sonra 1980'lere kadar göç alan kent olmanın sıkıntılarını yaşayan Zonguldak, kent ve kırsal alanından göç vermeyen nadir iller arasındayken, işçi çıkarılması ve erken emeklilik uygulamaları gibi herhangi bir sosyal programa dayanmadan özelleştirme ve küçültme yoluna gidilmesi, ilde işsiz sayısını artırırken kentiyle köyüyle göç olayını da beraberinde getirir.
1980'lere kadar 100 yıl göç alan il olmanın sıkıntılarını yaşayan Zonguldak’ta, 1990'lı yıllarda her şey tersine döner. Bir dönem uygulanan yasa ile düzenlenerek, ceza içeren yaptırımlarla donatılmış zorunlu çalışma (mükellefiyet) yerine, yasa ile düzenlenmiş 'Resen Emeklilik' (zorunlu emeklilik) adı altında 'zorunlu işten çıkarma' uygulanmaya başlanır. Devlet işletmesinin küçültülmesi yolunda işçi çıkarılması ve erken emeklilik uygulamaları ülke genelinde, herhangi bir sosyal programa dayandırılmadan yürütülür.
Sanayi tesislerinin tarihsel, teknolojik, sosyal, mimari ya da bilimsel değere sahip kalıntılarından oluşan ve bir zamanlar endüstriyel alanda hizmet veren yapıların yani endüstri mirasının günümüze aktarılarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu çılgın plansızlığın sonunda, ona da olanak sağlanamaz. Türkiye Taşkömürü Kurumunun (TTK'nin) kimi ocakları kapatılır, işçi sayısı azaltılır. Dolayısıyla iş ve ekmek kapısı olan, yukarıda tarihi özetlenen o dev Zonguldak bu özelliğini yitirir. Göç alan bir kent olmanın sorunlarıyla boğuşurken, 'göç veren' kent konumuna gerileyen Zonguldak'a, alternatif projelerle çareler aranır. (Zaman, 2021: 533).
Yaklaşık yüz elli yıldan beri göç alan ve göç almasının yarattığı kaçak yapılaşma sorunlarını yaşayan Zonguldak, zamanla geçmişteki ekonomik potansiyelini büyük ölçüde yitirir. İl merkezi giderek küçülürken Zonguldak ili bünyesinden iki il çıkar. 28.08.1991 tarih ve 3760 sayılı 'Bartın İlinin Kurulması Hakkında Yasa' ile Bartın il olur. Amasra, Kurucaşile ve Ulus ilçeleri, Bartın iline bağlanır. Zonguldak'ın dört ilçesinin ayrılmasıyla ilçe sayısı ona, nüfus 867.726'ya düşer.
Karabük İlinin Kurulması Hakkında 6.6.1995 tarih ve 550 sayılı yasa ile Karabük il yapılır. Eflani, Safranbolu, Yenice ilçeleri, Karabük iline bağlanır. Böylece Zonguldak ilinin ilçelerinden ikinci bir ilin çıkması ve Karabük dahil dört ilçesinin ayrılmasından sonra; Ereğli, Devrek, Çaycuma, Gökçebey ve Alaplı, Zonguldak'ın kalan mevcut ilçeler olmuştur. Zonguldak, yönetsel bakımdan Merkezle birlikte altı ilçe, sekiz bucak, otuz iki belediye ve 372 köyden ibarettir. (Harita7)
Bartın ve Karabük’ün, Zonguldak ilinden ayrılarak il olmaları nedeniyle Zonguldak ilinin idari bölünüşü değişir. 1927 yılında Zonguldak’ta kilometrekareye düşen kişi sayısı 35’ kişiyken, 2000 yılında 198 kişiye yükselmiş olması bunun bir sonucudur. (DİE, 2000).
Zonguldak’ın beldeleri Kozlu ve Kilimli, 12.11.2012 tarih ve 28489 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 6360 sayılı yasa ile ilçe statüsüne kavuşur. Zonguldak ili nüfusu: 599.698'dir. 2018 yılı sonunda nüfusun %71,31'i şehirlerde yaşamaktadır. (Harita8) İlin yüz ölçümü 3.342 kilometrekaredir. İlde km2’ye 179 kişi düşmektedir. (Bu sayı merkezde 461’dir.) İlde yıllık nüfus artışı %0,47 olur. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 1 Şubat 2019 tarihli verilerine göre Zonguldak ilinde 8 ilçe, yirmi beş belediye, bu belediyelerde 176 mahalle, ayrıca 380 köy bulunmaktadır. (Zaman, 2021: 43).
Zonguldak’ın 1899’da kaza yapılmasından önce 1867’de kaza olan Ereğli, 1869’da kaza olan Bartın ve 1887 yılında Hamidiye adıyla kaza olan Devrek, 18 Haziran 1920’de Zonguldak müstakil livasına bağlanır; Cumhuriyetin ilanıyla Zonguldak vilayetinin kazaları olur. Günümüzde Zonguldak ili ve ilçelerinin kuruluş tarihleri Tablo6’da görülmektedir.
Sonuç yerine
Buharlı makinelerin insan yaşamındaki önemi ve buna bağlı olarak yakıt gereksinimi dünyada kömürü, vazgeçilmez ve stratejik öneme sahip bir ürün haline getirmiştir. Bu nedenle Karadeniz sahilinde varlığı belirlenen kömür, Osmanlı Devleti’nin de bu konudaki önceliği olmuştur. Uzun yıllar süren savaş koşulları, kesintiye uğramaksızın Ereğli Kömür Havzasından en yüksek derecede yararlanmanın zorunluluğunu yaratmıştır.
Kastamonu vilayeti Bolu sancağı içinde yer alan Ereğli kömür Havzasındaki yerleşim yerlerinin idari yapılanmasında değişim, 19. yüzyılda başlayarak devam etmiştir. Yirminci yüzyılın başında kömürün merkezindeki Zonguldak, kömür işletmeciliğine dayalı faaliyetlerin etkisiyle uluslararası bir yerleşim birimi haline gelmiş ve bu gelişmenin sonucu olarak ilçe yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı ve Milli, Mücadele yıllarındaki stratejik konumu ve artan önemi nedeniyle Zonguldak, önce bağımsız liva yapılarak il statüsüne getirilmiş ve Cumhuriyetin ilanıyla da il olmuştur.
Zonguldak ilinde, yerli yabancı kömür işletmecilerini teşvik etmek ve gerekli üretimi sağlamak amacıyla iki dünya savaşı arasındaki dünya ekonomik bunalımı yıllarında Ülke kalkınmasına yönelik büyük sanayi yatırımlarının olduğu, üretime yönelik teşviklerin uygulandığı bir dönem yaşanmıştır. Zonguldak’ta, zaman zaman değişik üretim zorlamaları yaşanmış olmakla birlikte çalışanların barınma, beslenme ve sağlık hizmetlerinin düzenlenmesine de Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında başlanmıştır.
Yüz yıl önce il olan Zonguldak’ın, 1800’lerden 2023’e kadarki idari gelişimi ve yüz yıllık yapılanması, sosyal ve ekonomik yapısındaki değişimi bu makalenin ana konusunu oluşturmuştur. Bugün Zonguldak ili ve ilçeleri sınırlarının çok ötesinde Bolu, Düzce, Bartın, Karabük, Çankırı ve Kastamonu illeriyle coğrafi olarak kesişen tarihi kesitleri bulunmaktadır. Kastamonu vilayeti ile Bolu sancağının coğrafi sınırlarından nasıl ve hangi zaman sürecinde Zonguldak ilinin ve ilçelerinin doğduğu konusu incelenirken, idari sınıflandırmasının ve yeni sınırlarının izini süren bu çalışmada, doğru bilinen yanlışlar düzeltilmiştir.
Zonguldak’ın ilk valisinin İbrahim Paşa olduğu kabul edilmekle birlikte, İbrahim Paşa’nın kısa sürede görevden alınma nedeni konularında bir bilgiye ulaşılamamıştır. İbrahim Paşa’nın Zonguldak öncesi ve sonrası görevleri hakkında bilgi sınırlıdır.
Cumhuriyetin İlanı ve vilayetin kurulması ile şehrin geçirdiği idari sınıflandırma, kronolojik süreç ve ilin mülki amirleri yüz yıl sonra il hakkında bilgiye ihtiyaç duyan araştırmacılar ve kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır. Bu makale, Zonguldak’a bağlı ya da geçmişte ortak tarihin parçası olmuş İl, ilçe ve köy gibi yerleşimlerin resmi yıllıkları ile internet siteleri ve sosyal medya kanallarında, şehir tarihi yazınında kullanım sağlayabilecektir.
Kaynakça
AKIN R (2014). İttihat ve Terakki Hükümetlerinin Divan-ı Harb-i Örfi’de Yargılanması ve Malta Sürgünleri (1918–1921) Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2014/1, ss.59-120.
Atatürk’ün Bütün Eserleri (2002). Cilt:7, S:339. İstanbul: Kaynak Yayınları.
Atatürk’ün Bütün Eserleri (2002). Cilt:8, S:229. İstanbul: Kaynak Yayınları.
Atatürk’ün Bütün Eserleri (2002). Cilt:8, S:335), İstanbul: Kaynak Yayınları.
Baykara T (1988). Anadolu'nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını.
Çolak Ç ve Çolak D (2023). Cumhuriyet Tarih Araştırmaları Dergisi. İçinde Türkiye Cumhuriyeti Mülki İdare Tarihinde İlçeye Dönüştürülen İller, Cilt 19, S 37, SS 1-35, (ESCI).
Devlet Yıllığı (1945). 1944-1945 Ankara: Başbakanlık Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü Yayını:10.
Devlet İstatistik Enstitüsü (2000). Genel Nüfus Sayımı, 67-ZONGULDAK, Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası.
Doğu Dergisi (1950). Cilt 15, Yıl 8, Eylül-Aralık 1949, Ocak-Şubat 1950 tarihli, S 82-96
Evcin E (2011). Birinci Dünya Savaşı’ndan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşuna Bolu ve Çevresi ve İz Bırakanları. Doktora Tezi. 1. Cilt. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Efiloğlu, A (2023). Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları N:49 Zonguldak
Genç H (2005). Kent Kültürü Bienali 1 içinde Zonguldak Kazası, S 317-323, Zonguldak: Ezgi matbaası.
Genç H (2007). Ereğli Kömür Madenleri (1840-1920), Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi
Genç H (2010). ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 6, Sayı 12, 2010, S 137–152 Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Zonguldak’ta Nüfus, Ticaret ve Sanayi (1920–1932)
İller İdaresi Genel Müdürlüğü. (1976). Seri 1, Sayı 11, Türkiye Mülki İdare Bölümleri. Ankara: Güneş Matbaacılık.
Kararlar Daire Başkanlığı (1923). 1920-1928, Yer 7- 28 – 13, 19.08.1923, Dosya Ek: 71-146 /
Karauğuz T (1959). Türkiye’de Kömür. Zonguldak: Karaelmas Basımevi.
Karauğuz G (2011) Devrek ve Çevresi Tarihi. Konya: Çizgi Kitapevi.
Keskin, N E (2007) Cumhuriyet Döneminde Toprağa Dayalı Örgütlenme: İl Yönetimi Sisteminin Kuruluşu. Memleket Siyaset Yönetim, Cilt: 2, Sayı: 5, 2007/5, s. 119-174.
Konrapa M Z (1960). Bolu'yu Tanıyalım. Geçmişte Bolu, Bolu: Vilayet Matbaası.
Öğreten A (2007). Ereğli Kömür Havzasında Bahriye Nezareti Döneminde Madenler ve Madenciler (1865-1908): ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 5, 2007, ss. 139–178. Kastamonu Üniversitesi.
Plaka Kodlarına Göre İller Listesi. https://www.ucretliogretmenlik.net/plaka-kodlari-iller-listesi/. Son erişim tarihi, 15.10.2023.
T.B.M.M. Tutanak Dergisi (2020). Zabıt Ceridesi, Devre I, Cilt 6, S. 288-289. III İçtima, 9/XII/1336, Perşembe, II. Celse.
Tuğlacı P (1985). Osmanlı Şehirleri. İstanbul: Milliyet Gazetesi Yayını.
Türkiye Cumhuriyeti İller Kronolojisi. https://www.topragizbiz.com/konular/turkiye-cumhuriyeti-iller-kronolojisi.11546/. Son erişim tarihi, 17.11.2023.
Vilayeti Yıllığı (1967). 1967 Zonguldak Vilayeti Yıllığı, Ankara: Ajans Türk Matbaacılık.
Yurt Ansiklopedisi (1984). Zonguldak, İstanbul: Anadolu Yayıncılık.
Yönetim Zaman dizini. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1929-1939, Ankara, 2007.
Zaman E M (2021). Zonguldak İnsan Mekan Zaman. İstanbul: Tilki Kitap Yayınları.
Zonguldak Gazetesi (1938). Takvim Köşesi, 10 Haziran 1938, S 548. Zonguldak: Karaelmas Basımevi.
1921: Savaş Yönetimi ve Yönetimin merkezîleşmesi. https://o.ogren-sen.com/oyku/2396/index.html. Son erişim tarihi, 7.11.2023.