Zonguldak Nostalji sayfası editörü Yüksel Yıldırım, İran Şahı Pehlevi ve eşi Prenses Süreyya’nın iki günlük Zonguldak ziyareti ve o yıllara ait bilinmeyen hikayesini kaleme aldı. Yıldırım; “Süreyya, anne olabilmek ümidiyle Kokaksu’daki kaplıcadan şifa aramış. Prenses Süreyya’yı Çaydamar Mahallesi’ndeki Kokaksu Kaplıcası’na, o dönemin Zonguldak Valisi’nin şoförü Cemil Bey taşır” dedi.
Yıldırım’ın yazısının tamamı şu şekilde:
İran Şahı Pehlevi ve eşi Prenses Süreyya’nın iki günlük Zonguldak ziyareti ve o yıllara ait bilinmeyen hikayesi…
1950'li yıllarda Türkiye'de kömüre bağlı ağır sanayisi ile yıldızı parlayan Zonguldak, yerli ve yabancı birçok yöneticinin yanında, üst düzey devlet adamlarını da ağırladı. 1956 yılında Türkiye'ye gelen İran Şahı RızaPehlevi ve eşi Prenses Süreyya da, Zonguldak'ı ziyaret eden isimler arasında yer aldı. 20 Mayıs'ta geldikleri kentte 2 gün kalan Pehlevi ve Süreyya, bir gece Çatalağzı Termik Santrali’ne (ÇATES) ait o zaman köşk olarak hizmet veren misafirhanede, bir gece de Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) Fener A Tipi Misafirhanesi'nde konakladı. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın refakat ettiği geziye, Prenses Süreyya’nın şifa arayışı kayıtlara geçti.
PRENSES, ŞİFA ARAMAK İÇİN KOKAKSU KAPLICASI’NA UĞRAMIŞ…
Prenses Süreyya’nın Zonguldak’a geldiğine tanıklık edenlerden birisi de bugün Soğuksu semtinde esnaf Rıfat Çevikel, o günlere ilişkin su yüzüne çıkmamış ilginç ayrıntıları paylaşıyor. Rıfat Çevikel’in anlattığına göre, Şah’ın ailesine erkek çocuk doğuramadığı için zor günler geçiren ve Saray çevresinde “istenmeyen kadın” ilan edilen Süreyya, anne olabilmek ümidiyle Kokaksu’daki kaplıcadan şifa aramış. Prenses Süreyya’yı Çaydamar Mahallesi’ndeki Kokaksu Kaplıcası’na, o dönemin Zonguldak Valisi’nin şoförü Cemil Bey taşır. Cemil Bey, gizli tutulan bu ziyareti daha sonra yakın arkadaşı Rıfat Çevikel’e anlatır. Kendisine Prenses Süreyya’nın bulunduğu bir de fotoğraf hediye eder.
Rıfat Çevikel, bugün yaşamayan arkadaşı Cemil Bey’in tanıklık ettiği o günü şöyle anlatıyor: “Prenses Süreyya’yı yanındaki dostları ‘çocuğu olmuyor’ diye şifa bulması için Kokaksu Kaplıcası’na götürmüşler. Benim arkadaşım Cemil, o zamanlar Valinin şoförüydü. Süreyya Hanım, Zonguldak’a gelince, Vali Bey’in şoförü olarak benim arkadaşım onları gezdirmiş. Kokaksu’ya o arkadaşım götürmüş. O zamanlar Kokaksu böyle değildi. Çalılık ve ormanlık bir alandı. Orada ne yaptılar, tam olarak bilmiyorum. Ama herkes veliaht olarak bir çocuk yapmak istediğini ve buradaki kaplıcaya şifa aramak için geldiğini söylüyordu. Prenses Süreyya’ya buraya geldiğinde yanındakiler tavsiye etmişler. Sonra kaplıcaya götürmüşler. Ama Süreyya’nın çocuğu hiç olmadı. Hatta kısa bir süre sonra da Şah Muhammed Rıza Pehlevi ile ayrıldılar ve eşi bir başkasıyla evlendi. Prenses Süreyya, Zonguldak’a geldiğinde herkes sokaklara döküldü. Onu görebilmek için birbirini ezenler oldu. Buradan ayrıldıktan sonra da arkadaşım Cemil bana, ‘benden sana hatıra olsun’ dedi ve Süreyya Hanım’la arabada çekilen bir fotoğrafını hediye etti.”
Editör: Şeyma Kaya