Zonguldak Tarih sayfası editörü Hayati Yılmaz, “Sandraca” kelimesinin anlamı hakkında yazı kaleme aldı. Yılmaz; “Eski çağlarda Zonguldak’tan kehribar ticareti yapıldığı için adı “Sandraca” olarak konmuş olabilir. Zonguldak`ın tüm adları maden cevheri ile ilgili” dedi.
Yılmaz’ın yazısı şu şekilde:
“SANDRACA
Zonguldak’ın eski adı Sandaraca, (Σάνδρακα) Eski Rum/ Yunan dilinde “Reçine” anlamına denk geliyor.
Bugün kullandığımız Zonguldak adı ise; Zone Coal Dağ “Kömür Bölgesi” anlamına gelen, yabancıların söylemlerinden gelen isim olduğu düşünülüyor.
Zonguldaklı Yerel tarihçilerin çoğunlukla araştırdıkları zaman dilimi, kömürün bulunmasından sonraya denk geliyor. 1848 sonrası, Zonguldak`ın sadece kömür tarihinden oluşan bilgilerden ibaret aslında. Yaklaşık olarak 170 seneye tekabül ediyor.
Fakat Zonguldak’ın tarihi yaklaşık 3 bin yıla tekabül ediyor.
En eski tarihlerde “Sandarake ya da Sandaraca” şeklinde gösteriliyor. Daha sonra Neopoli (yeni şehir) anlamında kullanılıyor. İlk kömür ocakları açıldığında, kömür çıkaran Belçika ve Fransız şirketleri tarafından da bu bölge, Zone Coal dağ (Kömür Bölgesi) olarak tarif edildiğinden, isminin buradan geldiğine dair bir rivayet vardır.
Sandarake ismi, 1450 yıllarına kadar kutlanıldığı gözüküyor.
Sandarake ismi; bu yıllara kadar kullanılmasının nedeni, Yunan Şehri olduğu için değil bu tarihe kadar Zonguldak'ı yöneten devletlerin Yunan kültürünü ve dilini benimsemesinden kaynaklanıyor. Bunlar, Frigler, Lidyalılar, Makedonyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, vb.
Araştırmalarım sırasında “Sandarake” isminin iki anlamı olduğunu gördüm.
Birincisi;
Eski Rum/Yunan dilinde “Reçine” anlamına denk geliyor. Reçine bildiğiniz gibi bitkilerin içinden salgıladıkları akışkan sıvı bir madde.
Çam ağacı sakızlarını bilirsiniz.
Bu sakızlar toprağa düştüğünde de; toprak altında zamanla fosilleşmeye başlar. Fosilleşen reçineye de ”Kehribar“ denir.
Kehribar; o kadar değişik sektörlerde kullanılıyor ki süs eşyalarında, boyalarda, tıp alanında bile kullanılıyor.
Milattan önceki yıllarında “koku” olarak da kullanılmıştır.
Şurup, sakinleştirici ve ağrı kesici olarak kullanılıyormuş
Antik Roma’da ise; çeşitli hastalıklara karşı (akıl hastalıkları) koruyucu olarak kullanılmış.
Kehribar tozu ile bal karışımının boğaz, kulak ve göz rahatsızlıkları için, suyla içilen kehribar tozunun ise mide hastalıklarına iyi geldiği düşünülmekte. Türk bilim adamı İbn-i Sina, kehribarı birçok hastalığa ilaç olarak niteliyordu. Şaman inancına göre, kehribar dumanı ruhu güçlendiriyor ve cesaret veriyordu.
Altın sarısı, saydamlığı ile süslemede çok elverişli olmasından dolayı da çok tercih edilen bir madde olmuştur.
Eski çağlarda Zonguldak’tan kehribar ticareti yapıldığı için adı “Sandraca” olarak konmuş olabilir.
Zonguldak`ın tüm adları maden cevheri ile ilgili...
Bugünün Karaelmas‘ı, dünün Kehribarı imiş.
“Sandaraca” ismi aynı zamanda; İngilizce kum anlamına gelen, “Sand” kelimesine de yatkın bir isimdir. O dönemlere bakıldığında Zonguldak bir körfez ve bu körfez Üzülmez deresinin getirdiği kum ile kaplı bir sahildi.. Fakat o yüzyıllarda bölgede İngilizce konuşulmuyordu. Bölgemizde hiçbir İngilizce yer ismi yoktur.”