Mesajında maden kazalarının kader olmadığına vurgu yapan CHP’li Demirtaş; “ Maden ocaklarında yıllardır yaşanan maden kazaları asla kaderle açıklanamaz. Teknolojinin sürekli geliştiği, liyakatle yönetilen maden ocaklarında, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alındığı, denetimlerin göstermelik değil gerçek teftişler şeklinde yapıldığı bir çalışma ortamında maden kazalarının tamamı öngörülebilir ve önlenebilir. Buna rağmen, maden kazalarını kaderle açıklayan siyasi irade değişmedikçe maden kazalarının önüne geçmek de mümkün olmayacaktır” dedi.
CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, mesajında şunları ifade etti;
Türkiye’nin tek ve en geniş taş kömürü havzası Zonguldak’ta bulunmaktadır. 194 yıl önce Zonguldak’ın Kdz. Ereğli İlçesi’nde Uzun Mehmet tarafından bulunan taş kömürü, yıllar içinde Zonguldak ekonomisinin temeli haline gelmiştir. Zonguldak’ta pek çok aile geçimini, dünyanın en zor ve tehlikeli mesleği olan madencilikten kazanmaktadır. Bununla birlikte, geçmişten bugüne Zonguldak, bu kıymetli madeni çıkarırken iş güvenliği ve işçi sağlığı tedbirlerinin gerektiği gibi alınmaması nedeniyle büyük maden facialarını da yaşamıştır.
3 Mart 1992 yılında Kozlu’da, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na maden ocağında meydana gelen grizu faciasında 263 maden işçisi hayatını kaybetmiştir. Arama kurtarma çalışmaları yıllarca sürmüş, son maden şehidi faciadan ancak beş yıl sonra ocaktan çıkarılabilmiştir. 7 Mart 1983 yılında Armutçuk’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait maden ocağında meydana gelen grizu faciasında ise 103 maden işçisi hayatını kaybetmiştir. Her iki faciada yaşanan trajediler belleklerden silinmemiştir. Maalesef 14 Ekim 2022 tarihinde, Zonguldak’ın acı maden kazaları tarihine biri daha eklenmiş, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı Amasra Müessesinde meydana gelen faciada 42 madencimiz şehit olmuştur.
21’inci yüzyılda madenlerde, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri ile yaşanacak kazaların önüne geçmek mümkündür. Bugün madenlerimizi ölüm ocaklarına çeviren, likayatsız, beceriksiz yöneticilerin, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden taviz veren anlayışıdır. Türkiye Taşkömürü Kurumu gibi madencilikte adeta bir okul olmuş olan bir kurumun içi boşaltılmış, kurum siyasi atamalarla işlevsizleştirilmeye çalışılmış, işçi açıkları yıllardır kapatılmamış, norm kadrolu işçi sayısı düşürülmüştür. Dünyanın en zor ve tehlikeli mesleğini yapan, deprem bölgesinde sahip oldukları madencilik geçmişi ile yüzlerce vatandaşımızı enkazdan kurtaran madencilerimizin, iş cinayetlerine davetiye çıkaran çalışma koşullarına mahkum edilmesini kabul etmiyoruz. Bu nedenle Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun norm kadro sayısı arttırılmalı, işçi açıkları ivedilikle kapatılmalı, kurumu siyasetin gölgesinden kurtarılarak liyakatli bir yönetimle işletilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle 31 yıl önce Kozlu, 40 yıl önce Armutçuk faciasında kaybettiğimiz maden işçilerimiz başta olmak üzere şimdiye kadar iş kazalarında yaşamını yitiren tüm maden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum”