Daha önce 1927 yılında meydana gelen olayı hatırlatan Zonguldak Tarih Editörü Hayati Yılmaz "Karadeniz Patlar mı?" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:

"Biz Zonguldaklılar Dünya'nın en tehlikeli coğrafyasında yaşıyoruz. Dünya'nın en ilginç ve kendine has karakteristik özeliği ile olan Karadeniz, öyle bildiğimiz denizlerden değil.

Geçtiğimiz günlerde bu konuyu Celal Şengör., katıldığı bir programda da dile getirmişti. Fakat ayrıntılarına girmemişti.

Aslında Celal Şengör'ün bahsettiği olay bir bilimsel araştırmaya dayanıyor. Karadeniz Teknik Üniversitesinin araştırmasına dayalı bu bilgiyi ben de 2018'de yazmıştım. Fakat AKP`nin Karadeniz'de gaz kuyuları araştırmaları ile konu iyice sarpa sardı. Çünkü o gaz bu gaz değil.

AKP`nin seçim vaatlerinde yer alan kuyularda bulunan gaz, kayalıkların arasında sıkışmış, 2200 metre deniz tabanının da altında bulunan doğalgaz. Celal Şengör'ün bahsettiği gaz ise; deniz seviyesinin 200 metre aşağısında bulunan hidrojen sülfür gazı. Karadeniz'de 200 metre derinlikten sonra hiç bir canlının yaşamasını mümkün kılmayan gaz, işte bu gaz. Ama Karadeniz'de çıkarılacağı söylenen gaz, bu gaz değil.

Celal Şengör., balıkların yaşam alanı olan ve oksijenli suyun 100 sene içinde 20 metre daraldığını söylüyor. Yani Hidrojen sülfür (H2S) gazı Karadeniz’de giderek çoğalıyor. Bunun da nedenini uzmanlar Karadeniz'e akan 6 büyük nehrin ( Dinyeper, Dinyester, Don Nehri, Kuban Nehri , Tuna nehri ve Kızılırmak ) getirdiği pisliklerden kaynaklandığı , özellikle Avrupa'nın sanayi şehirlerinden geçen Tuna nehrinin bu hacmi daha fazla çoğaltıldığını söylüyor. Ayrıca nehirler üzerinde kullanılan son zamanlardaki HES ve santrallerin atıkları da bu gazı besleyen faktörler arasında .

PEKİ, BU GAZ BAŞLARDA NASIL OLUŞTU?

Araştırmalar , MÖ 8 bin yıllarında Karadeniz'in tatlı su gölü olduğu ve Nuh Tufanı olarak bildiğimiz ama aslında buzulların erimesi ile başlayan süreçten sonra İstanbul Boğazının açılması ve suyun tuzlu suya karışımasıyla, milyonlarca tatlı su balığın ölümüne yol açmasından kaynaklandığı yönde.

Bu gazın yüzeye çıkması halinde patlamasının imkansız olduğu ama insanların soluması halinde mutlak ölüme yol açacağı da bir gerçek. Çünkü hidrojen sülfür (H2S) oldukça zehirli bir gaz. Hidrojen sülfür, solunum yoluyla belli bir düzey ve sürede maruz kalınması durumunda zehir etkisi göstererek ani bir ölüme yol açıyor.

Celal Şengör.'ün ' Karadeniz patlayacak , 60 km çapında tek canlı bile kalmayacak' sözleri aslında bu gazın yüzeye çıkması halinde insanlara etkisini anlatmaya çalışıyor.

Çağlayan belgelerle konuştu! "Çamurlarını bize sıçratmak istiyorlar" Çağlayan belgelerle konuştu! "Çamurlarını bize sıçratmak istiyorlar"

Fakat Celal Şengör.'ün atlatmadığı bir durum daha var. Karadeniz'in patlaması bu gaz ile olmayacak .

Karadeniz'de başka bir gaz daha var.

Metan Gazı.

Bizim grizu patlamasından bildiğimiz bu gaz , Karadeniz'de de var.

1927'DE GERÇEKLEŞEN OLAY

12 Eylül 1927 Saat 00:15 sıralarında Kırım Yarımadasında bulunan Yalta şehrinde büyüklüğü: 6.7 olan bir deprem meydana gelmiş ve bu deprem sırasında denizde alevler yükselmiş. Denizdeki bu alevler deniz seviyesinden 500 metre yükseğe fırlamış. Normalde hidrojen sülfürün yanmadığı ama bu alevlerin deprem esnasında metan gazının karışması ile gerçekleştiği söyleniyor. Depremi yaşayanların anlatımı ile havada çürük yumurta kokusunun da hissedildiği söylenmiş.

Celal Şengör.'ün hesaplaması ile hidrojen sülfürün yüzeye çıkması 200 sene sonra gerçekleşecek. Bunu nasıl hesaplıyor ?

100 sene de 20 metre oksijenli kütle azaldığına göre , 200 sene sonra 40 metre daha azalır. Şu an 180 metre mevcut ise 200 sene sonra 140 metreye düşer. Ama sanırım Celal Şengör. iklim değişikliği ve küresel ısınma ile insanlığın çevreye verdiği zararın daha da artarak sürdüreceğinden emin. Bu yüzden zamanı daha da kısaltıyor.

ŞU AN TEHLİKE VAR MI?

Yine araştırmalar gösteriyor ki ; deniz yüzeyinden 180 metre aşağı doğru yer alan deniz katmanı tuzlu suya ve oksijene doyması nedeni ile hidrojen sülfürü Karadeniz'e hapsediyor. Hidrojen sülfürün üst katmanı geçerek yüzeye çıkması şu an için imkansız. Bunun olması için 1927'de olduğu gibi bir takım olağan dışı jeolojik olayların gerçekleşmesi gerek. Yani şu an telaşlanmaya gerek yok.

Fakat Karadeniz'de tehlikeler bitmez.

Bu denizin çok daha başka özellikleri var ki, bunu her gün insanların boğulma vakaları ile anlıyoruz. Özelikle kıyıdaki ''çeken akıntı'' gibi bazı hakaretler insanları açığa çekiyor.

Yine yüzme bilmeyenler için Filyos Nehri'nin batı tarafında kalan sahilleri, dalga seviyesinden 1 metre sonra insan boyunu aşması , tehlikeye yol açıyor. Filyos Nehri'nin doğu tarafında kalan sahillerin ise ince nehir kumu ile kaplı olması, sahilden 50 ile 100 metreye kadar kum tepeciklerinin sürekli hareketi ile yer değiştirmesi insanları yanıltabiliyor."

Editör: U. G.