-ÖZEL HABER-
Zonguldak’ta karın ağrısı nedeniyle evde rahatsızlanan İlyas Sezer (70) yakınları tarafından saat 07:30’da Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne getirildi. Gece 01:30 sıralarında vefat eden Sezer'in ailesi, sağlık sistemindeki aksaklıklar ve ihmalkârlıklar nedeniyle CİMER’e şikayette bulundu. İlyas Sezer’in kızı S.S., “Babamız zincirleme ihmaller sonucu vefat etmiştir. Şikayetimiz babamızı asla geri getirmeyecektir ama belki bizden sonrakilerin ölüme terk edilmesini engeller.” diye açıklama yaptı.
Olay, 27 Kasım 2023 tarihinde Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’ne meydana geldi. İlyas Sezer, evinde rahatsızlanması sonucu aile bireyleri tarafından hastaneye götürüldü. Sabah saat 07:30’da hastaneye giriş yapan İlyas Sezer, vücut ağrıları ve çeşitli semptomlar nedeniyle evde rahatsızlandığını belirtti. Ailenin iddiasına göre, doktorlar hastanın rahatsızlığına gerekli tedaviye bir türlü başlayamadı. Acilde bekletilen hasta saatler sonra böbrek yetmezliği yaşamaya başladığı gerekçesiyle saat 15:00’da diyalize alındı. Saat 22:00 sıralarında yapılan tahlillerde hastanın ciddiyeti anlaşıldı. Yoğun bakımda yer olmadığı için hasta yine bekletildi. Yoğun bakımda yer açılmasının ardından İlyas Sezer, yoğun bakıma alındı ancak o saatlerde yani 01:30 sıralarında hayatını kaybetti.
15 SAAT ACİLDE SÜREN BEKLEYİŞ
Yaklaşık 15 saat boyunca tanı konularak bir tedaviye başlanılmayan, ölümüyle ilgili de kesin tanı konulamayan İlyas Sezer’in ölümü, aile bireylerini yasa boğdu. Aile bireyleri, hastane doktorlarının tanı koymakta güçlük çektiğini, hastalarına ilgisiz, yetersiz bilgi ve donanıma sahip olduklarını iddia ederek konuyu CİMER’e taşıdı.
İlyas Sezer’in kızı S.S., hazırladığı dilekçeyi CİMER’e göndererek konunun araştırılmasını ve babasının ölümüyle ilgili sağlık çalışanlarının ihmallerinin araştırılmasını talep etti.
“Hemşirelere; ‘hastanın ağrısı fazla, birşey yapabilir miyiz? Ağrı kesici olur ya da doktora danışabilir miyiz?’ dediğimizde ‘cebimizden mi çıkaracağız!’, ‘Amcanın da canı çok tatlıymış’ cevabını duymak bizi ‘Allah kimseyi bunların eline düşürmesin’ demeye sevk etti.
ACİLE GİDİLDİĞİNDE NEYİN ACİL OLDUĞUNU ANLAMADILAR
Ölümle kalım arasında şavaş veren babamızın canı, en az ona bakan sağlıkçılar kadar tatlıdır. Hani sağlıkta devrim?
Sabah 7 gibi gittiğimiz acilde hastayı bir sonraki doktora sevketmenin acelesini yaşayan, mesleğinin bilgi ve bilincine ulaşamamış pratisyenlerden umut aramak mı sağlıkta devrim?
Acile gidildiğinde neyin acil olduğunu ayırt edemeyecek uzmanlarla mı yapıldı devrim. Konsültasyon sonrası ‘bu bizlik değil’ diyip giden uzmanlarla mı yapıldı bu devrim?
BEL AĞRISI İÇİN ‘MEKANİK AĞRI’ DEDİLER
Bizim yönlendirmemiz ve çabamızla biraz üzerinde durulmasını, ciddiye alınmasını ve doğru tanı konulmasını istediğimiz babamızın tanısı ne yazık ki akşam 22:00 dan sonra konulmuştur. O saate kadar gerek acilde, gerek konsültasyon ile gerekse hastane nöbetçisi dahiliye doktoru hastamızı biraz ciddiye alıp üzerinde düşmek yerine septik şoka hızla giren babamıza “bu bel ağrısı, mekanik ağrı bu” demekle yetinmiştir. Oysaki biz sabah 7 de hastane acile gelmiş şikâyetlerimizi söylemiştik ama ne gerekli tetkik yapıldı nede şüphelenilmesi gereken aciliyet durumları bertaraf edildi. Biz acilden saat 15:00 gibi diyalize girmek için çıkana kadar hastamız ile baş başa kaldık. Semptomları hafife alındığı ya da yeteri kadar mesleki bilgiye sahip olmadıkları için tanının konulması çok uzun sürdü. Babamız vefat edene kadar geçen 17,5 saatte bir sürü zincirleme ihmaller sonucu vefat etmiştir. Bu yazdıklarım babamı asla geri getirmeyecektir ama belki bizden sonrakilerin ölüme terk edilmesini engeller.
BAŞKALARININ CANI YANMASIN
Otopsi yapılıp babamızın vücudunu daha fazla yormak istemediğimiz için belki adli boyuta taşımayacağımız konunun nede olsa adli boyuta taşınmıyor diye sümen altı edilmesine de göz yumacak değiliz. Gerekli evraklar hastanın dosyasında var eğer içinden alınmış yok edilmişse sistemde ve makinelerin içinde mevcut. Bizim amacımız konuyla ilgili maddi beklenti asla değildir. Bizim amacımız bundan sonra başkalarının canının yanmasını istemememiz, bununla ilgili vicdanen kendimizi sorumlu hissetmemizdir. Sorumluları vicdanları ile baş başa bırakıyoruz.”