Yaprakların rüzgârın önünde savrulduğu gibi hayatın keşmekeşliği içinde bizim de savrulduğumuz, değerlerimizi unuttuğumuz vakidir.
Uzun Mehmet, kara elmas ve Zonguldak gibi…
Zaman zaman kıymetini unuttuğumuz bu değerlerin var oluş hikâyesi, bir coğrafyanın var oluş ve ihya oluş hikâyesidir aynı zamanda.
Bu var oluş hikâyesi, 1829 yılında Karadeniz Ereğli’nin Kestaneci köyünden Uzun Mehmet’in taş kömürünü bulmasıyla başladı.
Askerde komutanlarının taş kömürüyle ilgili açıklamalarını can kulağıyla dinledi Uzun Mehmet.
Askerlik dönüşü Ereğli’nin Neyren Deresi yatağında bulduğu siyah taşları torbaya koyarak İstanbul’un yolunu tuttu.
Dereleri geçip dağları aşarak ilerleyebildiği meşakkatli İstanbul yolunda attığı her adım aslında tarihe atılan birer imzaydı.
Taş kömürünün bulunuşunun ardından geniş bir havzada işletmeciliğe geçildi.
Gemiler, trenler ve fabrikaların bacalarından Uzun Mehmet’in bulduğu Zonguldak taş kömürünün dumanı tüter oldu.
Tüten bacalar, dönen tekerler Ereğli’den Amasra’ya, Zonguldak’tan Karabük’e uzanan bir coğrafyanın da kaderi değişiyordu.
Bizim kuşağın “EKİ” diye yazıp “EKAYİ” diye okuduğu Ereğli Kömürleri İşletmesi binlerce insanımıza iş ve aş kapısı oldu.
Zonguldak başta olmak üzere Kozlu, Kilimli, Çatalağzı önemli yerleşim merkezlerine dönüştü.
Kömür İşletmesinin faaliyetleri sadece üretimle sınırlı kalmadı.
Zonguldak ve çevresinin ekonomik, sosyal, kültürel her alanda gelişmesinde amiral gemisi oldu.
Madeniyle iş aş kapısı, hastanesiyle şifa kapısı, spor, eğitim ve sosyal tesisleriyle de hacet kapısı oldu.
EKİ ile gelen medeniyet
Yetmedi medeniyetin en önemli aracı yolların inşasına da el attı.
“Ereğli’nin Kıvrımlı Yolları” başlıklı bir önceki yazımızda paylaştığımız belgelerden birisi de EKİ’ye aitti.
Yeni İstanbul gazetesinin 7 Mayıs 1950 tarihli haberinde, Zonguldak-Çaycuma ile Kozlu-Kandilli ve Ereğli-Devrek yollarının EKİ tarafından ihale edildiği bilgisi yer alıyordu.
Bölgede bir medeniyetin inşası da bizzat EKİ eliyle gerçekleştirilmiş oluyordu.
Kömürün varlığı bölgede kelebek etkisi oluşturdu.
Önce “Kömüre giden demiryolu” adıyla Ankara-Zonguldak demiryolu yapıldı.
Bu demiryolu hattı boyunca da çok sayıda sanayi kuruluşu kümelendi.
ERDEMİR, ÇATES, Filyos Ateş Tuğla, SEKA, ORÜS…
Demiryolu hattı ve demir çelik fabrikasıyla birlikte Karabük’te sıfırdan bir şehir kuruldu.
Kömür İşletmelerinin yanı sıra bu tesisler de iş ve aş kapısı oldu.
Çalışanlar oradan kazandıklarıyla çocuklarını okuttular evlendirdiler,
Sinemalarına gittiler, kulüplerinde spor yaptılar.
Revirlerinde şifa buldular.
Tüketim kooperatiflerinde ucuza alış veriş yapmanın keyfini çıkardılar.
Bu halde, söz konusu tesislerde çalışanların işyerlerine aidiyet duygusuyla bağlı olmaları gayet doğaldır.
Ancak bacaları tüten fabrikaların, dönen tekerin Uzun Mehmet ve onun bulduğu taş kömürüne borçlu olduğu, Zonguldak’ın da ülkemizin ve bölgemizin kalkınmasına liderlik ettiği unutulmamalıdır.
Uzun Mehmet ve onun nezdinde tüm madencilere olan vefa borcumuz, saygı ve muhabbetimiz hafızalarda daima diri tutulmalı, hayırla yâd edilmelidir.
Hatırlatalım istedik.
Geçmiş olsun
Covid-19 testi pozitif çıkan Cumhurbaşkanımız Sn. R. Tayyip Erdoğan ve eşi Sn. Emine Erdoğan ile Milli Savunma Bakanımız Sn. Hulusi Akar’a geçmiş olsun der, Allah’tan şifa dilerim.