Zonguldaklı fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez, 1984 yılında Filyos’ta çektiği fotoğraflarının ardından süreci değerlendiren yazı kaleme aldı. Üzmez, yalnız kaldığı dönemlerde fotoğraf çektiğini ve mekan olarak Filyos’un kendisinin kurtarıcısı olduğunu ifade etti.

Üzmez’in yazısının tamamı şu şekilde:

“Filyos Rüyası ve Roger Waters'ın The Pros and Cons of Hitch Hiking albümü

Bu fotoğrafları 1984 yılında Filyos ta çekmiştim. Askerden dönmüştüm çevremde kimse kalmamıştı. Dostlarım,sevdiklerim hepsi başka başka yerlere gitmişti.

Kendimi çok yalnız hissediyordum. Bu girdaptan kurtulmak için fotoğrafa verdim kendimi.

İnsanlardan, şehirden kaçıp bir şeye sığınmak istediğimde Filyos benim kurtarıcım ve sığınağım olmuştu.

Buraya trenle birçok sefer gittim. Tren İstasyondan kalktığında harika bir demiryolu köprüsünden geçerek hemen tünele girerdi. Yaklaşık altı kilometre karanlığın içinde yol aldıktan sonra tren Kadir Ağa anıtının orada tünelden çıkar sonra hemen tünele girer Tersanede çıkar tekrar girer Kapuzda çıkar İnağzında girer tekrar Hisar arkasında çıkar girer Kilimli’de ilk İstasyonda durur. Sonra Göbü, Türkali doğuya doğru Karadeniz kıyısından pastoral bir manzarayla Rüya gibi bir yolculukla Filyos İstasyonuna ulaştırdı.

Aynı yıl çok sevdiğim Pink Floyd grubunun temel taşlarından Roger Waters ın 1985 yılında gruptan ayrılmadan önce  The Pros and Cons of Hitch Hiking adında solo bir albüm yayınlamıştı. Otostop yapmanın faydaları ve zararları olarak çevirebileceğimiz bu albüm benim ilacım olmuştu.

Hemen Rodim Plaktan plagını ve kasedini almıştım.

Walkmenimde kasedini dinleyerek fotoğraf çekiyordum.

 O zamanlar çok bakir olan bu sessiz kasabada antik Tios kenti kalıntıları arasında dolaşıyor kaleye tırmanıp Filyos nehrinin denize döküldüğü deltayı seyrediyordum.

Şimdi hala hizmet veriyor mu bilmiyorum Kalenin ilerisinde Natonun radar üstü vardı. Güvenlik nedeniyle pek fazla ileriye gidemiyordum.

Filyos deltasında doğanın yalnızlığını dinginliğini fotoğraflıyordum. Bir seferinde yağmura yakalandım. Deltanın oradan İstasyona kadar yürüdüm donuma kadar ıslanmıştım. İstasyondaki kömür sobasında tren saatine kadar üstümde buharlar tüte kurumaya çalıştım.

Deniz kenarında çamaşırlar asılıydı rüzgarda bayrak gibi dalgalanıyorlardı. Arasından güneş hüzmesi beliriyordu. Birkaç kare fotoğraf çektim. Sonra bu fotoğrafımla ilk ödülüm olan İSÜF İstanbul Üniversitesi fotoğraf yarışmasında üçüncülük ödülü kazandım.

Kaan Güçer hayatını kaybetti! Kaan Güçer hayatını kaybetti!

Yıllar içinde benim için çok anlamlı olan bu kasedi kaybettim. Ama bugün internette cd sini bulup hemen satın aldım.

Bu albüm güvensizlik, iletişim kopukluğu üstüne. Şarkı sözleri de bir anlamda şiirdir. Bu albümü uzun yıllardır dinliyorum, 40 yılın sonunda iyice anladım ki aslında bu bir orta yaş albümüymüş.

Bana göre Waters bu albümde The Wall,Final Cut dan sonra üçlemeyi tamamlamıştır. Öykü Roger Water ın rüyalarıyla sona ermiştir.

Çok dinlenen bilinen bir albüm değildir ama bana göre tüm zamanların en iyi albümlerinden biridir.

Mesela Eric Clapton ın en başarılı gitar performansının olduğu albümdür. Nedense kendi albümlerinde bu ruhu yakalayamazsınız. Gitar dile gelir bu albümde. Arada David Sanborn de saksafonunu konuşturur.

Metaforla örülü yer yer kabusa dönüşen rüyalarını anlatıyor bize Roger Waters. Başı sıkıştığında “o rüyaydı sadece” diyebilecek. İçiçe geçmiş rüyalarda, korkularla oluşmuş şiirler. Kabus içinde kabus.

 Ve uyandığın zaman aslında her şeyin sadece kafanın içinde olduğunu gösterir insana.

Filyos Deltasının bugün ki hali de keşke bir rüya olsaydı!”

Editör: Şeyma Kaya