SİYASET

Eylem Ertuğrul; "Bu teklifin amacı özgürlükleri kısıtlamak"

Siber Güvenlik Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. CHP Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğrul; “Bu teklifin amacı özgürlükleri kısıtlamak. Orwell’in 1984 romanındaki ‘Big Brother’ gibi bizde de Erdoğan vatandaşları tepeden izliyor” dedi.

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile 8 Ocak’ta kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı’nın tanım ve yetkilerinin belirlendiği Siber Güvenlik Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı.

Teklifin temel insan hakları, kişisel verilerin korunması ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi tehditler içerdiğini vurgulayan Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak Milletvekili ve TBMM Milli Savunma Komisyonu Üyesi Dr. Eylem Ertuğ Ertuğrul; “Bu teklifin amacı özgürlükleri kısıtlamak. Orwell’in 1984 romanındaki ‘Big Brother’ gibi bizde de Erdoğan vatandaşları tepeden izliyor. Sesinizi kısmazsanız soluğu Silivri’de alırsınız diyor” dedi.

BİR ÜLKEDE BAŞKANLIK BİNALARININ BOYU PARLAMENTO BİNALARININ BOYUNU AŞTIYSA BUNUN NE ANLAMA GELDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Ertuğrul konuşmasında, “Saray mutfağında hazırlanmış, usulen imzaları tamamlanıp önümüzde konmuş bir kanun teklifi ile yine karşı karşıyayız. Siber güvenliğin güçlendirilmesi hedefiyle sunulan bu teklif,  bireylerin hak ve özgürlüklerini doğrudan kısıtlayabilecek düzenlemeler içeriyor. Komisyon sürecinde de kanun içeriğindeki belirsiz kavramları giderelim, kurulacak Siber Güvenlik Başkanlığı’na verilen aşırı geniş ve denetimsiz yetkilere bir sınır çizelim, bu sınırsız yetkilerin kullanımı kapsamında kişi ve kuruluşlara verilecek orantısız yaptırımların önüne geçelim dedik. Temel hak ve özgürlüklerin korunması adına, teklifin mevcut haliyle kabul edilmesi mümkün değildir; derinlemesine gözden geçirilmesi ya da tamamen geri çekilmesi zorunludur dedik. Niye dedik tüm bunları?

Çünkü sizin iktidarınızda bu sınırsız yetkilerin kimlere ve ne şekilde verildiğini çok açıkça gördük. O kişilerin liyakatsizliğini, yaşadıkları güç zehirlenmesiyle yaptıklarını gördük. Anlayacağınızdan şüpheliyim ama size bir distopyadan örnek vereceğim. Orwell'in romanında Okyanusya'nın tüm vatandaşları tele ekranlarla izleniyor. Bu ekranlar hem yayın yapıyor hem de bulundukları yerdeki ses ve görüntüleri merkeze taşıyor. Hiç kimse hiçbir zaman bunların denetim alanından çıkamıyor.Bir düşünce polisliği kurulmuş. Devletin ya da devleti denetleyen partinin belirlediği düşüncelerin dışına çıkanlar, işlerin düzenini, gidişatını sorgulamaya çalışanlar bu polis tarafından izleniyor, yakalanıyor ve işkenceden geçirilerek düzeltiliyorlar. Halk hükümet tarafından uydurulmuş haberlerle besleniyor, big brother adlı efsanevi bir hükümet liderine tapınmaya zorlanıyor, saçma sapan ifadelere inanmaları için beyinleri yıkanıyor.  Vallahi sizi bilmem ama bana çok tanıdık geldi! Romandaki “Big Brother” gibi bizdeki “Erdoğan” da halkı tepeden izliyor. Sesinizi kısmazsanız soluğu Silivri'de alırsınız! İşte o big brother, bu ülkede gasp ettiği iradeyi, gösteriş olsun diye diktiği sarayları, bir ordu korumayla, araçla, uçakla gittiği ülkelerin vatandaşımıza yarattığı maliyeti, bu ülkedeki açlığı, bu ülkede üzerinden iş makinalarıyla geçtiğiniz doğayı, HES’lerle gasp ettiğiniz akarsularımızı, bu ülkedeki kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, gençlerin geleceksizliğini, beslenme barınma sorununu, eşitsizliği, hukuksuzluğu, temel hak ve özgürlüklerin böyle parlamento eliyle lağvedilmesini, seçildiği halde parlamentoda görev yapması engellenen milletvekillerini yani Anayasa ihlallerini, “Hani geleceğe yürütecekti ya bu ülkeyi 1960’lara geri götürdü” işte bu geriye götürdüğü ülkeden olan rahatsızlığı konuşmayalım diye vatandaşı hamasete her gün asıl gündemden uzak yeni bir gündeme boğuyor. İşte bir ülkede tırnak içerisinde “başkanlık binaları” parlamento binalarının boyunu aştıysa bunun ne anlama geldiğini hepimiz böylece yaşayarak görüyoruz. Parlamentonun boyunu aşan o binalarda hazırlanan kanunlarla vatandaşı cendere altına almaya devam ediyor hatta artık parlamento eliyle istibdat devri yaratıyorsunuz.

 

“HEM AÇIKLIK YOK HEM SINIRSIZ BİR YETKİ VAR”

Yasada Türk hukukunda daha önce tanımlanmamış olan “kritik altyapı” ve “kritik kamu hizmeti” gibi soyut kavramlar ilk kez kapsama alınıyor. Hem açıklık yok, hem sınırsız bir yetki devri var. Yasama yetkisini idareye devrediyorsunuz. Özerk olması gereken kurumları kritik altyapı ilan ederek kontrol altına almaya çalışıyorsunuz. Dolayısıyla da bu kurumlara da ağır yaptırımlar getiriyorsunuz. Siber Güvenlik Kanunu’ndaki belirsizlik sadece kurumsal yapı ve görevler açısından söz konusu değildir. Yasanın yeni ihdas ettiği suç ve cezalar da yasallık ilkesini ihlal etmektedir. Suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ihlalinin doğrudan kişi özgürlüğünü kısıtlama potansiyeli nedeniyle daha da ağır sonuçları vardır. İnsanlar düşünmekte, konuşmakta serbesttir. Eğer birine hakaret etmiyorsa düşündüklerini söylemekte serbesttir. Gazeteciler, halkın haber alma hakkı kapsamında bir konuyu haberleştirmekte özgürdür!

  “ÖNCE VATANDAŞIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNE SAYGI DUYACAKSINIZ”

Sürekli Türkiye Yüzyılı, kalkınmanın yüzyılı, devamlılığın yüzyılı, gücün yüzyılı, başarının yüzyılı, bir de demişsiniz haklının yüzyılı demişsiniz her hakka saygı demişsiniz.İnsan hayret ediyor! İşte en başta söylediğim, halkın hükümet tarafından uydurulmuş haberlerle beslenmesi saçma sapan ifadelere inanmaları için beyinlerinin yıkanması aynen böyle bir şey. Siz istiyorsunuz ki, halk sadece sizden taraf haberleri alsın, hiçbir yolsuzluktan haberi olmasın. Bu memleket nereye gidiyor? Sorusuna sadece sizin verdiğiniz cevaplarla yanıt bulsun ve bununla yetinsin. Sorgulamasın! Sizin büyük devlet olmakla ilgili bir iddianız olacaksa, her şeyden önce o topraklarda yaşayan vatandaşların temel hak ve özgürlüklerine saygı duyacaksınız, sosyal hizmetleri artıracaksınız, insanların barınma, yeme içme, yaşama hakkının ihlali gibi endişeleri olmayacak.

Düşüncemi, geçinemeyişimi dillendirirsem ertesi gün kendimi cezaevinde bulurum endişesi olmayacak. Gençlerinin gelecek endişesi olmayacak. Gençlerinin hayatlarını başka ülkelerde sürdürme hayali olmayacak.

Vazgeçin bu kendinizi büyük göstermek için yaptığınız tehditvari konuşmalardan, koca koca binalarınızdan, gösteriş merakınızdan, baskıcı zihniyetinizden ve bu zihniyetle önümüze koyduğunuz kanunlardan. Sarayları olan ama sosyal devletin gerekliliklerini karşılamayan bir iktidar her seçim dönemini kendine tehdit olarak görür. Ne zaman seçime bu kadar yaklaşılsa, Savaş tehdidini artırır. Kazanmak için birilerini öteki ilan etmek zorundadır. Muhafazakarlıkla, aza tamah kültürüyle, halkı konsolide etmeye çalışır. Ancak halk bunları artık yemiyor! Halkımız artık uyandı! Halkımız artık kendi yurdunda tedirgin insanca yaşamak istiyor. Ve sizin oyununuzu da çok net biçimde görüyor.” İfadelerini kullandı.

{ “vars”: { “account”: “G-PS7CWR0GE0” }, “triggers”: { “defaultPageview”: { “on”: “visible”, “request”: “pageview”, “vars”: { “title”: “Name of the Article” } }, “clickOnHeader”: { “on”: “click”, “selector”: “#header”, “request”: “event”, “vars”: { “eventCategory”: “examples”, “eventAction”: “clicked-header” } } } }