GÜNDEM

Şemsi Denizer öldürüldü!

6 Ağustos 1999... Genel Maden-İş sendika başkanı Şemsi Denizer'in ölüm yıldönümü...

Abone Ol

DENİZER CİNAYETİ...

Genel Maden İşçileri Sendikası’nda (GMİS) 30 yıl görev yapan GMİS Genel Başkan Danışmanı olarak emekli olan Gazeteci TURHAN ORAL, ‘Mücadele ediyorsak VARIZ’ isimli kitabında GMİS Genel Başkanlarını ve sendikal mücadelesi ve efsane işçi lideri Şemsi Denizer’in ölümünü yazdı.

1990-2020 arası GMİS'te çalıştığı 30 yıllık dönemi bölümler halinde yazdığı 500 sayfalık kitaptaki en çarpıcı bölüm ise Şemsi Denizer’in evinin önünde Cengiz Balık tarafından öldürülmesi olayı oldu. Kitapta, Şemsi Denizer Cinayet öncesi ve sonrasında çok ilginç isimler geziyor.

İşte kitapta Şemsi Denizer Cinayetinin anlatıldığı bölüm:
ŞEMSİ DENİZER ÖLDÜRÜLDÜ
Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Şemsi Denizer, Zonguldak’ta siyasetçilerle, özellikle iktidardaki siyasetçilerle sık sık karşı karşıya geldiklerinde; sendika olarak siyaset yapmadıklarını, ancak madencilerin, halkın, Zonguldak’ın ve bölgenin sorunlarının çözümü noktasında, siyasetçilerin yetersiz kaldığı ya da boş bıraktığı alanları doldurarak sorunlara çözüm üretme mücadelesi verdiklerini söyledi.
Denizer, Ankara’da Türk-İş Genel Sekreteri olarak görev yapmaya başladıktan kısa süre sonra DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller Başbakan oldu. Çiller, yeniden ve hızla, özelleştirmeci politikaları uygulamaya koydu. Demirel, bazı partili yöneticiler ile tartışmalara girdi.
Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Erdal İnönü, siyasetten ayrılınca parti içi çekişmeler arttı. SHP-CHP birleşme süreci başladı. Bu ortamda Çiller, koalisyon hükümeti değilmişçesine daha fazla inisiyatif kullandı.
1993 yılında başlayan ekonomik ve siyasi istikrarsızlık, 1995 seçimlerinde, TBMM’de çok partili bir yapının oluşması ve RP’nın birinci parti olmasına rağmen sistem dışında tutulmak istemesiyle çok yönlü bir krize dönüştü. Türkiye yönetilemez halde geldi. Her kriz döneminde olduğu gibi sık sık değişen hükümetler, faturayı işçilere, emekçilere ve yoksul halka kesmeye çalıştılar.
Zonguldak’ta siyasetin boşluğunu doldurmak, işçilerin, emekçilerin ve halkın çıkarlarını savunma noktasında sendikacı kimliğiyle mücadele vermek zorunda kalan Denizer, Ankara’da Türk-İş Genel Sekreteri olarak kendini çok daha büyük sorunların içinde buldu. Bu arada Zonguldak’ta, bölgede ve kendi sendikası GMİS’de sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Sendikal mücadelede ve siyasi mücadelede dostlar kazanırken düşmanları da hızla arttı. Ulusal ve mahalli basında saldırılar sürdü.

Denizer, Sarıyer Yapı Kooperatifi ve Zonguldakspor faaliyetleri içinde de dostlar ve düşmanlar kazandı.
Denizer, Türk-İş Genel Sekreteri olarak başta işçiler olmak üzere, Türkiye’de tüm emekçilerin birleşmesi mücadelesini her şart altında sürdürdü. Türkiye’de ilk defa, tüm işçi ve memur konfederasyonlarının birleştiği, meslek odalarının ve demokratik kitle örgütlerinin de katılımıyla oluşturulan Emek Platformu, Türkiye siyasetine yön verecek bir etkinliğe ulaştı.
Şemsi Denizer, Emek Platformu sözcüsü olarak, 4 Ağustos’ta Güvenpark’taki eylemde yerini aldı. 5 Ağustos’ta Türk-İş’te toplantıya katıldı ve genel eylemin ertelendiği açıklaması yapıldıktan sonra aynı akşam Zonguldak’a döndü. Çünkü 6 Ağustos 1999 tarihinde, Genel Maden İşçileri Sendikasının 6’ıncı Olağan Genel Kurulu vardı.

GMİS’in Şube Genel kurullarını sorunsuz olarak yapan Denizer, GMİS Genel Başkanı olarak kendi sendikasında yeniden ve rakipsiz olarak genel başkan adayıydı. Kendi sendikasında seçim sorunu olmadığı için, son ana kadar Türk-İş Genel Sekreteri sıfatıyla Ankara’daki mücadelesini sürdürdü ve Hükümetin geri adım atmasında büyük pay sahibi oldu.
5 Ağustos günü geç saatte Zonguldak’a geldiği için Genel Başkan Şemsi Denizer ile kongre sabahı, 6 Ağustos 1999 günü odasında görüştüm. Kongre hazırlıkları tamamdı. Konuşma metnini daha önce kendisine ulaştırmış ve son şeklini kartlara dökmüştüm. Divan Başkanlığını kimin yapacağını, Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral’in gelip gelmeyeceğini sordum. “Gelmez herhalde, anlasın artık, davetiyesini odacısıyla gönderdim” dedi. Tes-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile Tek Gıda-İş Genel Başkanı Hüseyin Karakoç’un Divan’da olacağını söyledi. Bu iki sendika, Türk-İş’in en büyük sendikaları arasındaydı.

Kongreye Türk-İş’e bağlı çok sayıda sendikanın yöneticileri katıldı. Kongrenin katılımcılarına bakıldığında, GMİS Genel Başkanı ve Türk-İş Genel Sekreteri Şemsi Denizer’in, Türk-İş Genel Başkanlığına bir adım kaldığı görüldü.
Açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Şemsi Denizer, metne bağlı kalarak konuşmasını yaptı. Sıcak havaya ve terlemesine rağmen yaklaşık yarım saatlik konuşmasını takım elbise ve kravat ile tamamladı.

Denizer, konuşmasında Uluslararası Tahkimi ve Çok Taraflı Yatırım Anlaşmasını (MAİ), Zonguldak tarihinden örnekler vererek emperyalizm, sömürgecilik ve özelleştirme kavramları ile ayrıntılı olarak anlattı. TTK’nın, Türkiye için önemini vurgulayıp, işçi açıklarının giderilmesini istedi. Kamu kuruluşlarının stratejik önemine ve ulusal çıkarlara vurgu yaptı. İşçilerin, memurların, emekçilerin ve toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına değindi, sosyal güvenliğin geliştirilmesini, örgütlenme önündeki engellerin kaldırılmasını, IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmalarına karşı çıkılmasını istedi. Konuşmasını şu cümlelerle bitirdi;

“Ülkemiz ve dünya emekçilerinin deneyimleri, mücadele tarihleri, vahşi kapitalizmi yeniden hâkim kılmak isteyenleri yola getirecek zenginliğe ve güce sahiptir.
Emek Platformu gerçekten önemli bir oluşumdur. Kararlı, tutarlı, ilkeli bir şekilde sürdürülmesi, birlikteliğin sağlanması önem taşımaktadır. Uluslararası platformda da dünyadaki sendikal hareketle dayanışma içinde olacağız.
Saydığım tüm olumsuzlukları değiştirmek bizim elimizdedir. Hep birlikte, bu olumsuz yapının değiştirilmesi için mücadele etmek görev ve sorumluluğunu yerine getireceğiz. Bu duygularla tekrar hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyor, mücadelemizde başarılar diliyorum.”

Kongre akşamı konuklarla beraber akşam yemeğine katılan Şemsi Denizer gece yarısı evine döndüğünde, kendi kullandığı araç ile park ettiği sırada, araçtan inmeden kurşunlanarak öldürüldü. Evinin yakınındaki Zonguldak Devlet Hastanesine kaldırılan Denizer’in cenazesi ertesi gün Çaycuma Gökçehatipler Köyü’nde toprağa verildi.

Denizer’in cenazesi, Devlet Hastanesi’nden GMİS Genel Merkezine, binlerce madencinin ve sendikacı arkadaşlarının omuzlarında taşındı. Cenaze törenine, Emek Platformunu oluşturan örgütlerin yöneticileri, çok sayıda sendikacı ve demokratik kitle örgütünün yöneticisi ile siyasetçiler katıldı.

Genel Başkanımız Şemsi Denizer’in öldürüldüğü haberini, basın bürosunda birlikte çalıştığımız arkadaşım Seyhan Baş’tan öğrendim. Araba kullanmak istemediğim için beni almasını istedim. Aklımdan, cinayetle ve son günlerde yaşananlarla ilgili binlerce soru ve bundan sonra ne yapmalıyız, sorusu geçiyordu. Olayın nasıl olduğunu yolda Seyhan’dan dinledim. Zanlı Cengiz Balık olayı sahiplenmiş ve teslim olmuş.

SSK Hastanesi (Atatürk Devlet) önüne geldiğimizde cenazenin Devlet Hastanesi’nde olduğunu öğrendik ve hemen oraya geçtik. Hastane önünde sendikacı arkadaşlar, Denizer’in ailesi ve yakın çevresi, madenciler ve gazeteciler vardı. Olay hakkında pek çok şey konuşuluyordu. Meseleyi, iki arkadaş arasında alacak verecek davası olarak anlatmaya çalışanların sesi daha fazla çıkıyordu. Ama söz konusu para, Denizer gibi bir adamı, hele hele bir arkadaşını öldürmeye değecek bir para değildi.

Sabah erkenden geldiğim sendikada, Şemsi Denizer’in halasının oğlu, aynı bölgeden yani Karadon Müessesi Gelik İşletmesi’nden beraber seçildikleri, eski Karadon Şube Başkanı ve halen Genel Eğitim Sekreteri Çetin Altun’un odasına gittim. Ona, bu saatten sonra bir Genel Başkan gibi davranması gerektiğini, sendika için en doğrusunun bu olacağını anlattım. Cenazenin omuzlarda sendika önüne getirilmesini önerdim. Karşı çıkmadı.

Hastaneye, morgun önüne gittiğimizde bazı arkadaşlar yürüyüş yapmadan araçla indirmeyi önerdiler, karşı çıktım. Morgun önünde hazırlıklar yapılırken, Şemsi Denizer’in yakın çevresinden maden işçisi Emin arkadaştan ve yanındakilerden slogan attırmalarını istedim. Sloganları söyledim. “Denizer ölmedi kalbimizde yaşıyor, Madenci feneri sönmeyecek, Zonguldak seninle gurur duyuyor” gibi sloganları verdim. Bu arada Türk-İş Yönetim Kurulu üyesi Salih Kılıç ile göz göze geldiğimi hatırlıyorum.

Cenaze sloganlarla yola çıktığında sloganları attıran Emin’in, Müftülük bölgesine geldiğimizde sustuğunu ve ağlayarak tabutu taşıdığını gördüm ve sloganları kendim attırmaya başladım. Bu arada kortejden başka arkadaşlar da ara sıra slogan attırmaya başladılar, çarşıya geldiğimizde artık herkes slogan atıyordu. Madenci Anıtı tıklım tıklım dolmuştu. Sonrasını zaten hatırlamıyorum.
Serdaroğlu Köyü’nde mezarlığa girdiğimizde, GMİS Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü ve Denizer’in yakın çalışanı olarak görevimin bittiğini, üzerime düşeni yaptığıma inanıyordum. Cenaze haberinden, köyündeki mezarlığa kadar gözümden bir damla yaş aktığını hatırlamıyorum.

DENİZER CİNAYETİ
Türk-İş Genel Sekreteri ve GMİS Genel Başkanı Şemsi Denizer, 1999 yılında 6 Ağustos gününün son saatlerinde evinin önünde aracını park ettiği sırada öldürüldü. Cinayet zanlısı Cengiz Balık’ın, olay yerinde, Denizer’i öldürdüğünü yüksek sesle bağırdıktan sonra yakında bulunan Zonguldak Emniyet Müdürlüğü’ne giderek teslim olduğu öğrenildi. Birlikte oldukları öğrenilen diğer sanık Engin Girgin de daha sonra gözaltına alındı. Yaz sıcağında balkonda oturan komşuların silah sesleri üzerine olay mahalline baktıkları, zanlıyı kaçarken gördükleri ve kısa süre sonra olay yerine gelen Cengiz Balık’ın bağırmaya başladığı mahalli basına yansıdı. Birçok iddianın dile getirildiği ilk günden itibaren, sarhoş olduğu belirtilen Cengiz Balık’ın iki silahın kullanıldığı bu cinayeti tek başına işlemediği iddiası uzun süre tartışıldı.

4 gün emniyette kalan sanıkların, 10 Ağustos’ta, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nazmi Mardinoğlu tarafından ifadelere alındı ve sanıklar nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. 13 Ağustos 1999 günü Zonguldak Valisi İsmet metin, olayın altında başka şeyler aranmaması gerektiğini ve tamamen şahsi olduğunu açıkladı. Ancak iddianamenin hazırlanması uzadı. İçişleri Bakanı olarak Saadettin Tantan, Adalet Bakanı olarak ise Hikmet Sami Türk görev yapıyordu.

Denizer cinayeti iddianame hazırlıkları sürerken 27 Ekim 1999 tarihli Sabah Gazetesi’nde İhsan Demir imzalı haberde; “Öldürülen sendikacı Şemsi Denizer’in, Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’a verdiği 465 bin dolarlık karşılıksız çek, Sedat Peker’in adamında çıktı” ifadelerine yer verildi. Haberin devamında ikinci başkan Atilla Yıldırım’ın 14 Aralık 1998 tarihinde polise verdiği ifade aynen şöyle; “Mehmet Ali Yılmaz bir ay kadar önce beni arayarak, Trabzonspor Kulübü’nün alacağı olduğunu, bu alacağın Şemsi Denizer’den olduğunu, tutarının 465 bin dolar olduğunu söyledi. Bu konuyu araştırarak çeki tahsil etmek için kendisine bilgi vermemi istedi. Konuyu Sedat’a açtım. Çek, Sarıyer de bir arsa satışı karşılığı verilmişti. Daha sonra bu arsa üzerine imar yasağı konulmuş. Bu nedenle, arsayı satın alan şahıs borcunu ödemeyeceğini söylüyordu. Sedat ta konuyu Mecnur ile görüşmemi söyledi. Mecnur’a konuyu anlattım, daha herhangi bir şey yapmadan yakalandık.”

Sanıklar, Balık ve Girgin’in güvenlik nedeniyle getirilmediği ilk duruşma, olaydan 111 gün sora 26 Kasım 1999 tarihinde Zonguldak 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Daha sonra, Mahkemenin başka bir ilde görüşülmesine karar verildi.

Burdur’da devam eden, benim de yakından izlediğim mahkeme süreci, 8 duruşma sonrasında 22 Haziran 2000 tarihinde karara bağlandı. Hakim Turgay Kaya, sanığa, kasten adam öldürmek suçundan 30 yıl ağır hapis cezası verildiğini ve suçun ikrarı nedeniyle 25 yıla indirildiğini, ruhsatsız silah nedeniyle de 2 yıl, 6 ay 1 gün olmak üzere toplam 27 yıl, 6 ay 1 gün hapis ve 50 milyon 331 bin 428 lira ağır para cezası verildiğini açıkladı. Sanık Engin Girgin beraat etti. Cengiz Balık 2019 yılında tahliye oldu.

25 Haziran 2000 tarihli Aydınlık Gazetesi, sanık avukatlarından Can Doğancan’ın, Alaaddin Çakıcı’nın da avukatlığını yaptığını yazdı. Diğer avukat ise Kemal Akbal’dı.
24 Mayıs 2002 tarihli Milliyet Gazetesi, “Reis’in aile fotoğrafı” manşetiyle çıktı. Sedat Peker’in internet sitesi açılışı için otele davet ettiği 1.500 kişi arasında bulunan Eski Bakan ve Trabzonspor Başkanı M.Ali Yılmaz, Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy ve Sedat Peker aynı fotoğraf karesinde yeraldılar.

KİTAP HAKKINDA
‘Mücadele Ediyorsak Varız’ kitabıyla GMİS’te 30 yıl süren görevi süresince yaşanan emek ve demokrasi olaylarını anlatan Turhan Oral, yeni kitabını duyurdu. 1990 yılında GMİS’in efsane Genel Başkanı Şemsi Denizer ile başlayan ve son Genel Başkan Hakan Yeşil’i de kapsayan 7 Genel Başkanı gördüğünü belirten Turhan Oral, “Şemsi Denizer'den Hakan Yeşil'e, 1990-2020 arası 30 yıl Genel Maden-İş Sendikası'nda görev yaptım. Danışman olarak emekli oldum. 7 Genel Başkandan Şemsi Denizer ve Çetin Altun 1992-2007 arası TÜRK-İŞ'te de görev yaptılar. Maden işçilerinin, Zonguldak halkının, ülkemiz emekçilerin ve demokrasi güçlerinin hak ve demokrasi mücadelesine tanıklık ettim ve kendimce katkı vermeye çalıştım. Demokrasi yolunda iz bırakan ve mücadeleye ışık tutacağına inandığım olayları damıtarak bölümler halinde yazdım” ifadelerini kullandı.

KİTAP NEREDEN TEMİN EDİLİR?
Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya'nın önsüzünü yazdığı ‘Mücadele Ediyorsak Varız’ kitabı Zonguldak'ta Özgün Kırtasiye (05075564856) ve Atlas Kırtasiye (03722516289) ile Ankara'da (03122291881)



Zonguldak Nostalji-31 Aralık 2021

{ “vars”: { “account”: “G-PS7CWR0GE0” }, “triggers”: { “defaultPageview”: { “on”: “visible”, “request”: “pageview”, “vars”: { “title”: “Name of the Article” } }, “clickOnHeader”: { “on”: “click”, “selector”: “#header”, “request”: “event”, “vars”: { “eventCategory”: “examples”, “eventAction”: “clicked-header” } } } }