Slow Food hareketi çerçevesinde Zonguldak, Karabük ve Bartın illerinden toplam 12 yerel gastronomi ürününün Ark of Taste Ağı'na dahil edilmesi için başvuruda bulunuldu. Çaycuma manda yoğurdu, Karadeniz Ereğli Osmanlı çileği, Alaplı fındığı, Yenice ıhlamur balı, Safranbolu çavuş üzümü, Bartın ağda tatlısı, Bartın kestane balı Ark of Taste Ağı'na dahil edilirken, Zonguldak malay yemeği, Safranbolu safranı, Safranbolu maniye domatesi ve Bartın incir dondurma tatlısının değerlendirme süreci devam ediyor. Yerel gastronomi değerlerinin uluslararası ağlarda tanıtılması amacıyla yürütülen bu çalışmalar, Zonguldak, Karabük ve Bartın'ın zengin gastronomi mirasının korunmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlayacak. Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) uhdesinde gerçekleştirilen bu çalışmalar, bölgedeki yerel ürünlerin daha geniş kitlelere tanıtılmasını ve yerel tarım ile gastronominin desteklenmesini amaçlıyor. Değerlendirme süreci tamamlandığında diğer ürünlerin de Ark of Taste Ağı'na dahil edilmesi bekleniyor.
Slow Food, 1986 yılında İtalya'nın Roma şehrinde Carlo Petrini tarafından kurulan bir kültürel hareket olarak biliniyor. Hareket, geleneksel yerel yemek kültürlerini korumayı, yerel tarımı desteklemeyi ve endüstriyel gıdaların olumsuz etkilerine karşı durmayı amaçlıyor. Ark of Taste Ağı ise gelecekte kaybolma riski taşıyan yerel gastronomi değerlerine yönelik bir kataloglama sistemi sunuyor.
"Bölgenin turizm ve kültürel değerlerini markalaştırıyoruz"
Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) Genel Sekreteri Dr. Lütfi Altunsu, bölgedeki kalkınma ve turizm faaliyetlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Dr. Altunsu, Safranbolu'nun UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde kalıcı bir yer edindiğini ve Amasra'nın geçici miras listesinde bulunduğunu belirterek, Ajansın Zonguldak Jeopark'ının ulusal ağlara dahil edilmesine önemli derecede katkıda bulunduğunu ve uluslararası ağlara dahil olması için de çaba sarf ettiğini söyledi. Benzer şekilde Zonguldak Maden Müzesi'nin Dünya Endüstri Mirası Ağı'na dahil edilmesine katkıda bulunduklarını dile getiren Altunsu, müzenin ülkemizde bu ağa dahil olan iki noktadan biri olduğunu vurguladı. Safranbolu Yörük köyünün Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) tarafından en iyi turizm köyleri ağına dahil edildiğini ifade eden Altunsu, "Cittaslow gibi bölgemizin marka değerine yönelik çalışmalarımız var. Slow Food hareketi adı altında yerel tarımı desteklemek ve lezzet kültürünü korumak amacıyla oluşturulan Ark Of Taste Ağı'na 12 ürünümüzle başvuru yaptık ve bunların 8 tanesi ağa katılmaya uygun bulundu. Diğer ürünlerin değerlendirilmesi ise devam ediyor" diye konuştu. Bölgedeki coğrafi işaret tescili başvuruları hakkında da bilgi veren Altunsu, Bartın'da 12, Zonguldak ve Karabük'te 8'er ürünün coğrafi işaret tescili aldığını belirtti.
Altunsu, ayrıca Safranbolu safranının Avrupa Birliği coğrafi işaret tescili aldığını ve Yenice ıhlamur balının başvurusunun da yapılacağını ekledi. Dr. Altunsu, "Ajansımızın desteğiyle bölgemizin hem yerleşkelerinin hem turizm değerlerinin ve kültürel değerlerinin markalaşması için gerekli çalışmaları, bölge planlarımız ve ulusal strateji belgelerimiz ışığında yapmaya devam edeceğiz" diyerek sözlerini tamamladı.
Manda yoğurdu dünyaya açıldı
Zonguldak yöresel ürünlerini tanıtmak amacıyla Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı ile birlikte çalışmalar yürüten Aynur Çakar, Zonguldak'ın değerli ürünlerinden olan manda yoğurdunu tanıtmak için büyük bir çaba gösterdiklerini belirtti. Çakar, "Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı ile beraber 7 vilayetimizi tır eşliğinde manda yoğurdu olmak üzere Zonguldak'ın bütün yöresel ürünlerini tanıtmıştık. Çok güzel de dönüşler almıştık" dedi.
Çakar, manda yoğurdunun sağlık açısından önemli faydalar sunduğuna dikkat çekti. Bağırsak ve kolon kanseri, şeker hastalığı ve kemik hastalıkları gibi çeşitli rahatsızlıklarda kullanıldığını belirten Çakar, "Mandalar sürekli ovada gezer. Doğal beslenen hayvanların sütünden bu yoğurdu yaptığınız takdirde içerisine herhangi bir karışım katmıyoruz. Saf manda sütünden yaptığınız zaman söz konusu hastalıklarda kullanılıyor. Manda yoğurdunun laktoz oranı düşüktür. İnek yoğurdu gibi değildir. Genellikle şeker hastaları çok kullanırlar" diye konuştu.
Zonguldak ve Çaycuma'da bu ürünü tanıtmaya çalıştıklarını belirten Çakar, Türkiye genelinde başarılı tanıtımlar gerçekleştirdiklerini ve asıl hedeflerinin ürünü yurt dışına tanıtmak olduğunu ifade etti. Çakar, "Hatta bir müşterimizin oğlu Kamerun'a kadar götürdü. Oradan da bize fotoğrafını gönderdi. Amacımız yurt dışına da bu ürünü yetiştirebilmek, tüm dünyaya takdim edebilmek. Devlet ile BAKKA ile elimizden gelen ne varsa, ne katkıda bulunabileceksek biz her zaman onların yanındayız" şeklinde konuştu.
Aroması ve tadı ile Osmanlı çileği tarlada alıcı buluyor
Karadeniz Ereğli'de kestane toprağında yerli kara çilekle etkileşime girerek özgün bir çeşit olarak üretilen Osmanlı çileğinin yaygınlaştırılması çalışmaları sürüyor. Her yıl mayıs ayında hasat edilen çilek, rengi ve aromasıyla tarlada alıcı buluyor. Osmanlı Çileğini Yaygınlaştırma ve Üreticiyi Koruma Derneği Başkanı Şaban Çetinkaya, kilosu 400 liradan satılan çileğe yurt dışından da yoğun talep olduğunu anlattı. Üçköy'de kurum ve kuruluşların destekleriyle beş dönüm araziye kurulan Osmanlı Çileği Fide Üretim Merkezi'yle birlikte üründe artış yaşandığını aktaran Çetinkaya, bu yıl 4 ton çilek hasat etmeyi hedeflediklerini aktardı. Çetinkaya, “Yaptığımız çalışmalar artık kendini göstermeye başladı. Bölgemizde üretim geçtiğimiz yıllara nazaran en az ikiye katlandı. Çevredeki üretim sayısı hızla artıyor. Burada yapılan çalışmalar, halkın bilgilendirilmesi, Osmanlı çileğinin yeniden anlaşılmış olması bunda büyük etken. Dolayısıyla Osmanlı çileği için insanlar yeniden üretime başladılar. Kaymakamlığımız, Osmanlı çileği ile ilgili çilek üreticileri kursları açmaya başladı" dedi.