Şimdilerde Zonguldak’ın yerel markalarına sahip çıkmanın kent ekonomisi, istihdam ve üretim zincirinin devamı için katkılarına vurgu yapıyorum.
Zonguldak’ta mükemmel bir işletme, kaliteli bir marka var mesela.
Zonguldak’ta satamadığı malı Kastamonu’da satıyor.
Düzce’de satıyor.
Bolu’da satıyor.
Ama Zonguldak’ta satamıyor.
*
Mesela Zonguldak’ın kendi marketleri zorluk çıkarıyor.
Alıyormuş gibi yapsa da vitrinde pek göstermiyor.
Ama ulusal zincir marketler; “İstanbul’da satalım- Ankara’ya taşıyalım” diye teklif ediyor.
*
Mesela Zonguldak’ta yine birkaç marka.
Dünya’da 50 – 60 ülkeye mal satıyor.
Ama Zonguldak’ta hak ettiği karşılığı, saygıyı, güveni, desteği bulamıyor.
Başı sıkışan siyasetçi, idareci, STK’cı, odacı önce bu adamların kapısını çalıyor.
Ama iş bir ürüne – şehre - duyguya sahip çıkmaya gelince toz oluyor!
*
Zonguldak’ta ticaret yapan da, siyaset yapan da, bürokrasinin alım satım işlerine bakanlar da, belediye başkanları da Zonguldak markası denilince hep bir kötüleme, yok sayma, öteleme hastalığı içinde.
*
“O kazanmamalı”
“Bu üretmemeli”
“Falanca yapmamalı”
“O şuralı- bu buralı”
“Benim paramla onu mu zengin edeceğim”
“Kesin kötüdür”
“Kesin pahalıdır”
*
Sık sık buradan TSO başkanlarımıza, esnaf odalarımızın başkanlarına çağrıda bulunuyorum.
“Şu Zonguldak markalarını listeleyip her tarafa asın” diyorum ya.
Çok da umurlarında!
Onların başka işlerini yazmak lazım!
Öyle hoşlarına gidiyor!
Çünkü öyle dikkate alıyorlar.
*
Mesela TSO başkanı bir işletme kuruyor.
Falancanın lokantası var.
Filancanın oteli var.
Falancanın bilmem ne tesisi var.
Ve isimler para kazanıyor.
Bazıları sömürüyor.
Zengin oluyor.
Allah daha çok versin.
*
Ama iş Zonguldak markası olduğunda mutfağına bile sokmuyor.
İnşaatında Zonguldak markası diye o ürünü kullanmıyor.
Eeee sen böyle yaparsan Zonguldaklı ne yapsın?
Zonguldak’ın kendi markaları sürekli ötelenirse Türkiye ve dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Zonguldaklılar neden alsın?
Bilmem anlatabildim mi?

Poz verenlerde bugün!
Bizim siyasetçiler kestikçe kesiyor.
Ahkam kesiyor.
Söz kesiyor.
Poz kesiyor.
Din iman kesiyor.
Demokrasi kesiyor.
Laf kesiyor.
Kurban kesiyor.
Atıp tutan çok.
Maşallah!
Allah nazarlardan saklasın.
Ama!
Bir siyasetçinin kalibresini anlamak için önce ailesine bakmak lazım!
Onu bir de ailesinden dinlemek lazım.
Eşinden.
Çocuğundan.
Kardeşinden.
İşte o zaman söze gerek kalmaz.

GMİS ve Eyüp Alabaş!
GMİS seçime gidiyor.
Mevcut yönetim stresli.
Aralarında en rahat olan Tayfun Demir.
Kendi bölgesinde rakibi yok.
Delege seçimleri.
Liste pazarlıkları.
Bölgelerinde seçilecek isimlerin kimlere yakın olduğunun da pek önemi yok aslında.
Bunu geçmiş seçimlerde gördük.
Bu arada eski Genel Başkan Eyüp Alabaş’ı da kendi bölgesinden desteklediği isimlerle gördük.
Eyüp başkan çok önemli bir rahatsızlık geçirdi.
Tekrar geçmiş olsun diliyoruz.
Ancak sendika başkanlığı yapmış bir isim olarak görev sonrası kendi üstünü çizmiş bir isim.
Ben demiyorum.
Uzun yıllar birlikte mücadele ettiği hep yanında duran arkadaşları söylüyor!
Öyle değil mi Behzat başkan!