Sevgili okuyucular, bugün yazıma bir kitaptan bahsederek başlamak istiyorum. Çok fazla kitap okumayan pek kitaplarla haşır neşir olmayanların dahi okumasa da mutlaka adını duydukları kitap “Suç ve Ceza."
Rus yazar Dostoyevski’nin eseri olan bu kitap psikolojik ve dram türünde bir kitaptır. Bu kitapta iki kadını öldüren yoksul bir hukuk öğrencisinin bu cinayetlerden suçluluk duyması ve suçunu itiraf etmesi anlatılır. Bol bol manevi ıstırap ve pişmanlık barındırır kitap.
Velhasılıkelam kitap okumayı sevenlerin yüzde doksanının okuduğu bir kitaptır. Kitap 19. yüzyılda yazılmıştır bu arada.
“Şimdi ne alaka, nereden çıktı bu kitap durup dururken diyor?“ olabilirsiniz. Az biraz daha sabrederseniz sorunuzun cevabını alacaksınız. Çok az kaldı, iki gizem yaratmak isterdim ama mevzunun vahameti çok üzücü ve zerre şaka - espri kaldırır türden değil.
Neyse arkadaşlar “Suç ve Ceza" kitabının yazılmasında 150 - 160 yıl geçti ve devamı nitelikte olan yeni bir kitap yazıldı bu memlekette. Yalnız bu kitap öyle basımı yapılmış, elle dokunulan bir kitap değildir.
Vicdanı olanların hissettiği, görmek isteyenlerin gördüğü kitaptır. Bencil olmayan, vatan memleket sevdalıları ve tabii ki de Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Askerleri bilmem kaç kilometre öteden bu kitabı fark eder.
Ve ne yazıkki bu tarihe elim bir şekilde yazılan bu kitabı, çok merak ediyorsunuz biliyorum. Bu vatana - millete - geleceğe - gençliğe zarar veren kitabın adı “Suç ve Sefa."
İnanın bu kitabın yazarlarında- sebep olanların da ne zerre kadar manevi - vicdanı rahatsızlık vardır, ne pişmanlık ne de insanlık. Tüm arzularıyla şatafatlı hayatlarında yüzde yüz enerjileriyle Suç ve Sefa’yı yaşamaktadırlar.
Bu Suç ve Sefa’ya öyle insanlar göz yumar, görmezden gelir, nemalanır ki…
Neyse çok da uzatmayayım; her kim bu cennet vatanımızın malına zerre zarar veriyor, devletin malını- parasını çalıyor ve milletimizin hakkına giriyorsa Allah’a havale ediyorum.
He unutmadan söyleyeyim:
Mustafa Kemal’in tabii ki de askerleriyiz.
Sevgi ve Saygılarımla.