Cumhuriyet kuruldu kurulalı hep umudumuz bu yönde.
Yerli olsun.
Milli olsun.
Büyük fırsatlarla dolu Türkiye’mizin bereketli toprakları insanımızın aklı, bilimin ışığı ve Türk’ün üstün zekası ile ışıl ışıl olsun.
Türkiye tarım ülkesi olsun.
Türkiye teknoloji ülkesi olsun.
İğneden – akıllı telefonlara, eşekten uçağa kadar yerli ve milli olalım.
Markalarımız olsun.
Stratejik üstünlük sağlayacak teknolojik yatırımlarımız olsun.
İnsanımızın karnını doyuracak, tahılımız, yağımız, samanımız da olsun.
Olsun da!
Ülkemiz insanlarını yağ kuyruğunda görünce, marketlerde izdiham yaşanınca üzülüyoruz. "Ukrayna’dan buğday, Rusya’dan yağ gelmez" endişesine kapılınca ülkemizde yağmalar başlıyor.
Altında bir milyonluk otomobili olan bir siyasetçimiz ile atadan – dededen zengin olan hemşehrimizi gelecek son zam öncesi uzun akar yakıt kuyruğunda görünce canımız sıkılıyor!
Köylüyü bin bir özenti ile İstanbul bataklığına sürükler, tarım politikalarını öteler ve ithal sevdalarınız (!) nedeniyle köylüyü tarımdan uzaklaştırır, milletin efendisi olmaktan kümeye düşürürseniz olacağı budur!
Anadolu’nun bereketli topraklarının korumaz, üreteni daha fazla teşvik etmez, devasa arazileri betoncuya, yalancıya, talancıya bırakırsanız en küçük krizde, en küçük haberde vatandaş da yağ sırasına girer!
Gaz sırasına girer!
Petrol sırasına girer!
Savaşın yaşandığı ülkelerde görülmeyen yağ izdihamını cennet vatan , bolluklar ülkesi Türkiye’de görebilirsiniz!
Ayrıca;
Şöyle Türk’üz böyle Türk’üz nidaları atan çok değerli vatandaşımızın doğru- yanlış veya abartılı her türlü haber sonrası kuyruğa girmek için hazır kıta beklemiş olduğunu da gördük!
Bu arada bizim de Gökçebey’de bir yağ fabrikamız vardı bir zamanlar!
Hatırlayanlar olacaktır!
Anladığınız dil hangisi!
Biz gazeteciler siyasetçi ve bürokratlar gibi bu şehir için kafa yoruyoruz.
Ama yaranamıyoruz.
Biz gazeteciler bu şehre hizmet etmek isteyen, doğru işler yapmak isteyen siyasetçi ve bürokratların elini güçlendiriyoruz.
Ama anlatamıyoruz.
Biz gazeteciler vatandaşın duygularına tercüman olmaya çalışıyor ve çoğu zaman da bunu başarıyoruz.
O sesi duymak istemeyen – korkan ne kadar siyasetçi ve bürokrat varsa her sesi kısmaya, her sözü abartılı bulmaya çalışıyor.
Kimi siyasetçi ve bürokrat her başarısızlığının veya hatasının altında gazetecileri hedef almaya çalışıyor.
Özellikle iktidar olan kim ise veya kimler iktidar olursa böylesi tripler ile yaşıyor!
Sanıyorlar ki böylece işler yolunda gidecek!
Olmaz!
Olmaz!
Basın toplumun müşterek sesidir.
Eksiklerimiz- hatalarımız olsa da genel doğrular ve amaçlarımızın değişmez.
Sizin başka hesaplarınız, korkularınız varsa o sizin bileceğiniz iş!
Tüm siyasetçilerimize ve yöneticilerimize tavsiyem.
Basının önemi ve yeri konusunda bence fikirlerinizi- takıntılarınızı komplekslerinizi gözden geçirin!
Emin olun siz kazanacaksnız.
En önemlisi şehir kazanacak.
Yoksa anladığınız dilden de konuşabiliriz!
Ama şehre bir faydası olmaz!
Bir ucube daha mı?
“Fevkani Köprüsü yıkılacak” deniliyor.
Ama yıkılacak olan Merkez Çarşısı’nın yerine 12 katlı bina yapılacak.
Resmiyette 7-8.
Gizli planda 12.
Nasıl olsa yanında 12 katlı bir ucube var.
Dedik ki geçen; “Buradaki hak sahipleri mağdur edilmeden buraya yapılacak iş merkezi başka bir noktaya yapılsın. Şehirde yeni bir planlama ve meydan için yeni bir fırsat”
Deniliyor ki; “Hak sahipleri istemez”
Adamlara dükkanları sattınız.
Şimdi de çoğunluğun kabul edeceği bir imkan ve fırsat – konum sağlanırsa neden olmasın.
Yoksa Fevkani’yi yıktığınızda ne değişecek?
Fırsat gelmiş.
Radikal bir adım daha atarak böylesi büyük ölçekli bir planlama yapılamaz mı?
Niye bu kadar sağıra yatıyorsunuz?
Yazık!
Bu şehirde gürültü bitmiyor.
Neye üzülüyoruz biliyor muzunuz?
Böylesine güzel, böylesine zenginliklerle dolu şehrimiz gündelik çıkar ilişkilerine ve siyasetçi - bürokratların egosuna – beceriksizliğine ve siyasi kimliklerine yenik düşüyor!
Olayların – kişilerin doğru mu değil mi olduğuna bakılmaksızın siyasi kimliğine veya memleketine göre hareket ediliyor!
Ve bu şehre ağabey olması gerekenler, önder olması gerekenler, ortak aklı çalıştırması gerekenler, bu şehri barıştırması gerekenler kendi çıkar hesaplarının peşinde koşmaya devam ediyor!
Yazık bu şehre.
Yazık demek bile yeterince anlatmıyor bu şehrin uğradığı haksızlıkları!
Rödevans!
Rödevans bedellerinin düşürülmesi veya sembolik rakamlara çekilmesi için haberler yaptık.
Kömürcülerin işine geliyor olabilir.
Onlar milyonlarına yeni milyonlar katabilir.
Bazı hırsız kömürcülere kızıp sorunu görmezden gelemeyiz.
Ama kömürcü yaşarsa işçi yaşar.
İşçi yaşarsa aile yaşar-kent yaşar.
Resmi ocaklar kapatırsa kaçak ocaklar hortlar.
Resmi ocaklar çalışırsa devletin vergi – SGK ve diğer alacakları olur.
Bu konuda bazı adımlar atıldı.
Ancak öğrendiğimiz kadarıyla artan maliyetler karşısında resmi ocaklarda işsiz kalanların sayısı 800 civarında.
Bu yüksek maliyetler karşısında kömür her ne kadar değer kazanmış olsa da pek çok rödevanslı saha sahibinin dayanma gücü kalmadı!
Bu işler öyle Gazipaşa’dan veya fecabook üzerinden konuşmakla olmuyor.
Bölgemizin maden mühendisi Milletvekili Sayın Polat Türkmen’in bu işi çözmeden Ankara’dan gelmemesi lazım!