Şehirde ekonomi çöktükçe tefecilik saygın meslek haline geliyor.
Ekonomi çökünce her şey çöküyor.
Sayın tefecilerimizin sayısı artıyor
Her tefecinin kendi pazarı var.
Yıllardır biriken sorunlar, ekonomik açmazlar ve diğer genel etkenler insanları, ticaret yapanları, küçük esnafı çaresiz bıraktığı bir şehir Zonguldak.
Bir başka faktör daha var.
Hazırcılık.
Kolaycılık.
Tembellik.
Tüm çıkmaz yollar insanları çamurlaştırıyor.
Ayak oyunları hız kazanıyor.
Siyaset ve kurumlar ayak oyunlarının başını çekiyor.
Kimi açlığa sürükleniyor, kimi şükür bilmez bir şekilde doymak bilmiyor.
Şöyle uzaktan bakınca ne çok şey görüyoruz.
Yılların tutarsızlıkları kişiselleştirilerek atanmış ve seçilmişlere yük edilse de şehir bu tutarsızlıklardan beslenir olmuş.
Döneklik ve envanterinde olan tüm davranış şekilleri kısa vadede gecede yüzde 500 kazandırıyor gibi görünse de bu şehrin kurtuluşu ancak samimi insanlarla olabilir.
Nereye geleceğim.
Bir sürü uğultu.
Bir sürü gürültü.
Her alanda bir samimiyetsizlik.
Ve sürekli birbirini kandıran, sürekli dedikodu ile zaman kaybeden insanlar ve şehir.
Hep aynı şeyleri konuşuyoruz ama hala değişemiyoruz.
Yiye yiye bitiremedik birbirimizi.
Yazık!
Mithatpaşa tüneli!
Mithatpaşa Tüneli konusunda daha önce bir haber yaptık. 1973’den 2020’ye.
2009’da imza kampanyası başlatmışız.
4 sene de onun öncesi var.
Her güzel çabayı desteklemek lazım.
Vali Bey ve birkaç isim hariç ‘Işık görüldü’ törenine katılan değerli dostların önce düşünmesi gerekirdi.
Işık görüldü töreninde fotoğraf verenlerin arasında ne gariptir ki yıllardır mücadele eden STK temsilcileri, bizler yokuz. Dönemin Belediye Başkanı Secaattin Gonca yok.
Bizler o günlerde kampanyalar yapıp imza toplamaya çalışırken karşı kaldırımdan geçen çok değerli siyasetçilerimiz, siyaset üstü bu çabayı iktidara karşı bir eylemmiş gibi göstermeye çalışarak kampanyayı sabote etmeye çalışanlar bir baktık ki sıraya dizilmişler.
Hemen samimiyetle söyleyelim.
Türkiye’de çok daha zorlu tüneller kısa sürelerde açılırken Zonguldak’ta 2011’den bu güne ışığı yeni görebilmiş olmak büyük bir başarı.
Geç de olsa bu günleri görebilmek çok güzel.
Ama bu işin bu kadar gecikmesinin sorumlusu kesinlikle hükümet veya Cumhurbaşkanı Erdoğan değil.
Bu fotoğrafa giren çok değerli, birbirinden güzel siyasetçilerimiz.
Bizler ve duyarlı STK’lar sürekli çırpınırken durumun önem ve aciliyetini Ankara’ya yeterince anlatamayan, bakanların iki tatlı sözüne, genel müdürlerin iki pışpışlamasına inanıp Zonguldak’a dönen iktidar mensuplarımız.
Biz yine iyi tarafından bakalım ama gelecek planlamaları için eskisi gibi davranmaktan vazgeçin.
İçinizde görüyorum hem Zonguldak’a, hem partisine hem de hizmete ihanet etmişleriniz var!
Bir ayrılığın hatırlattıkları!
“Bana sorulsa Zonguldak'ın en has şairiydi; kentin kültür tarihinde, emek ve sosyalizm mücadelesinde adı en tepelerde yazardı hiç şüphesiz. Ama en önce "insan"dı; "insan insan"dı...” diye özetlemiş sevgili Taylan Özbay koronavirüse yakalandığı için aramızdan ayrılan şair yazar Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu için.
Sonra diyor ki;
“Bilmiyorum sesim gider mi, birileri el atar mı; o bitiremediği, hazırladığı dosyaları çıkarsa ortaya, tüm eski kitapları da dahil olmak üzere benim yayınevim, Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu'nun tüm kitaplarını yayımlamaya, yaymaya, her zaman hazırdır.
Ben de bunu not düşeyim.
Huzur içinde uyusun...”
Öncelikle Karya’da tanıştığım Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum.
Onun ölümü bu şehrin vefasızlığını tokat gibi yüzümüze çarptı.
Mehmet Abi önce insandı.
Ve bu şehrin kültürel zenginliğinde el üstünde tutulması gereken ama unutulan isimlerinden biriydi.
Kimsenin; “Bunlar bizim şairlerimiz, fikir işçilerimiz, hazinemiz” diyerek sahiplenmediği az- öz insanlardan biriydi.
Ne güzel şiirler bıraktı miras.
İmardan, betondan, ranttan, tezgahtan vakit bulabilirseniz bir göz atarsınız!
Öyle değil mi Mehmet Abi?