Evet, ben de geldim,

Ekrana çok yakıştığını düşündüğüm, yaptığı işte şeffaf ve tarafsızlığına inandığım,

Aynı zamanda Mutlu Çocuklar Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneğimizin kurucu yönetim kurulunda bulunan,

Atilla Abimle güzel çalışmalar yapmaya geldim.

Çok ufak kendimi tanıtayım, sizleri çok sıkmadan:

Zonguldak’ımızın şirin bir beldesi olan kimileri tarafından sanat şehri diye adlandırılan Muslu’da yaşıyorum. Öküz Çarpması ve Çirkin Yazar Güzel Sever isimli iki tane basımı yapılan romanım var. “ Mutlu Çocuk Mutlu Birey “ parolasıyla kurduğumuz Mutlu Çocuklar Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği ( MuÇoDer ) kurucu başkanıyım.

Muslu, Kilimli ve Zonguldak Sevdalısı, Sait Faik’in  “ Yazmazsam Ölürüm “ dediği gibi hayata tutunmaya çalışan erken kaybedenlerden olan, kafayı bu şehrin değerleri, gençleri ile bozmuş biriyim.

Daha önceleri onlarca kez yazdım, milyon kere daha olsa yine yazacağım.

Bu şehrin gençlerini düşünen var mı?

Birileri bu sorumu muhatap alıp çözümler, fikirler sunana kadar yazacağım.

Bu şehir neden gençlerine, değerlerine sahip çıkmıyor,

Fikri olan var mı?

Ben sizlere gençlerden bahsedeyim biraz;

Çoğu liyakatsizlik çukurunda boğulmak üzere, umudunu kaybetmiş dememe bile gerek yok,

Biri de “ Sen ne yapıyorsun, var mı bir ihtiyacın ? “ deyip sırtını sıvazlayıp hâl hatır sormuyor.

Ama o gençler ufacık yanlış bir şey yaptığında yerden yere vurulup cüretkâr ve sonunun nereye gideceğini bilmediği okkalı sözler ediyor.

Arkadaş, bu çocuk elinde gitar beste yapmaya çalışırken, basket topuyla sahada üçlükler savururken, elinde kalemi koca koca paragraflar yazarken, fırçasıyla harikalar yaratırken neredesin?

O zaman nerede o cüretkarlığın…

Yanlış yapıyoruz, Atam’ın geleceğimizi emanet ettiği gençlere sahip çıkmıyoruz.

Açalım gözlerimizi, nerede bir genç görürseniz gidin halini hatrını sorun, sırtını sıvazlayın, iki kelam hoş sohbet edin.

Hadi beni boş verin Atam demiş ya, siz onun hiç yanıldığını gördünüz mü?

Beni kimse yanlış anlamasın, tabii büyüklerimiz başımızın tacıdır, bilgi ve birikimlere hürmet eder, sever, sayarız,

Ama bu şehri, bu cennet vatanımızı, cumhuriyeti,

Bu genç kardeşlerim güzelleştirecek.

Kapamayın gözlerinizi, tutun gençlerin ellerinden ve hatta teşvik edin, cesaretlendirin.

İş işten geçecek bakın, benim naçizane önerim bu.

Bugünlük bu kadar daha çok çemkireceğim bu konuda inşallah.

***

Bizimki Su Tabancası Mı?

Geçtiğimiz günlerde çok değer verdiğim 40’larının başında Kozlu Sevdalısı bir abimle sohbet ediyorduk, laf lafı açtı:

Mevzu tabii ki de “ Siyaset “ e geldi.

Kalıplaşmış, geleneksele bağlamış ve sanırsın bazılarının tekelinde bulunan siyaset.

Onlar hep daha iyi bilir, pek yenilikleri ve gençleri tercih etmezler, bildiğim/bildiğimiz gibi olsun; klasik – geleneksek yoldan devam edelim kafasında…

Bu konudan dert yanarken birden öfkelendim, tutamadım kendimi:

Dedim ki “ Abi, bazen öyle davranıyorlar ki sanırsın Rabbim bir onlara beyin vermiş, onlarınki maşallah otomatik – taramalı silah, bizimkisi de su tabancası. “

Sonrasında gülüştük tabii.

Büyüklerimiz çok değerli saygımızda kusurumuz olmaz da

Bizim de bizlerin de düşünme kabiliyeti var, idealleri, düşünceleri, felsefesi,

Ara sıra da olsa dinlemekte fayda var.

Bizler de bu şehri – cennet vatanımızı en az sizler kadar seviyoruz.

Sevgi ve Saygılarımla.