2000 yıllarının başı.
Zonguldak’ta rahmetli Vali İsmet Metin döneminde memurların yürüyüşünün engellendiği, sendika temsilcilerinin gözaltına alındığı günlerin  sonunda  Zonguldak’a  gelmişti rahmetli  Vali Recep Yazıcıoğlu.
Bu olay hatırlatıldığında çok şaşırmış;  “Ben Erzincan’da yürüsünler haklarını arasınlar, bizden talep etsinler  diye meydan yol yapıyorum yürüyecek adam bulamıyorum” demişti.
*
Yazıcıoğlu daha sonra bir röportajında; 
“Mezarıma, hür demokrat bir ülkede adam gibi yaşayamadan gitti yazın” sözlerinin hatırlatılması üzerine de hiddetlenerek kendine has üslubuyla şunları söylemişti.
*
“Şahsiyet olarak kıvırma vaziyetlerinin olmadığı, hukukun özgür olduğu, faili meçhullerin olmadığı, eşkıyalığın olmadığı, çetelerin olmadığı, özgür bir ülkede yaşamak isterim. 
Ama bu özlem ile ölürsem ki öyle olacak; öyle görünüyor ki bu sevgili halkımızın bu anlamda ciddi bir talebi, ciddi bir dayatması yok. 
*
Ne demokratik sivil örgütlerin, ne sivil inisiyatifin  böyle bir derdi yok çok şükür!
*
Onların ne derdi var? 
Birileri bizi kurtarsın!
İşte kurtarıyorlar bizi.
Ben mezar taşıma bunu vasiyet edeceğim ve böyle bir ülkede yaşamadan gitti!
*
Çünkü bunları anlattığımız zaman batı standartları bize göre!
O zaman onlarla bir pakt imza edelim! 
Madem öyle yani tüketim tarzında hiçbir çekince koymuyoruz, daha yakışıklı daha güzel giyiniyoruz geliyoruz !
Çok güzel.
Ama onlar gibi üretemiyoruz!
Onlar gibi yönetilemiyoruz. 
*
Peki niye o zaman bir konuda ‘tamam’ deyip, ‘efendim bizim şartlarımız ülkenin milleti ile, ülkesi ile bölünmez bütünlüğü…’
Yaa bunlar boş laflar!
*
Adam gibi adam olmanın yollarını, yöntemlerini hep birlikte bulacağız.
Yazıktır günahtır. 
*
Gün hızla gidiyor aramızdaki mesafe hızlı açılıyor.
15 milyon genç okula başladı. 
Bu 15 milyon insan ne olacak? 
Ülkenin alt yapısı ne olacak? 
Enflasyon ne olacak? 
Bunlar kimi ilgilendiriyor?
Sizi!
*
Günün 24 saati kurtardık elhamdülillah!
Allah kolaylık versin!
*
Mekanı cennet olsun.


Pisliğin tekisin!
Bu başlığa bakıp yakıştırabileceğiniz elbet pek çok kişi var.
Fakat mesela biraz başka.
Yaz nedeniyle daha fazla göze batan bir tablo var.
Düzenli- düzensiz göçmenlerin gittikleri her yeri içine ettiği yerleri zaten görüyoruz.
Fakat öyle sosyal medyada mültecileri gösterip kendi insanımızın pisliklerine bakmazsak olmaz.
Pis milletiz!
Çok net!
Sokağını, denizini, piknik alanlarını böylesine pisleten, çöpünü, bebek bezini bilerek ve isteyerek bırakıp gidenler kimler!
Bizim insanımız! 
Yüzüne yarım kilo boya çalıp plaja gelen ablam da bırakıp gidiyor, tesettüre girip denize giren de!
Piknik alanında göbeğini şişiren abim de bırakıp gidiyor, sosyal medyasında insanlık – medeniyet dersi veren memur da!
Plajlardan, piknik alanlarından gelen manzaralar gerçekten (lafımız elbette yapanlara) milletimizin aslında neye layık olduğunun en güzel göstergesi!
Çok net!
Bu insanlar bu kıyıları, denizi, plajları, ormanları, dere kenarlarını, hak etmiyor!
O nedenle bu kardeşlerimize sesleniyoruz!
Sen pisliğin tekisin!
Ahıra kapatsak yeridir!
Sen ne Müslüman olabilirsin ne başka bir şey!
Belediye ve ilgili kurumlara da çağrımız var.
Lütfen sıkı denetim yapın ve geri zekalılara anlatır gibi anlattığınız bir kampanya başlatın!
Bu sözü tabela yapın her plaja, piknik alanına asın!

Listeler yapılıyor!
Bayram sürecinde Ankara’daydık.
Hem ailemiz hem de dostlarımız ile vakit geçirip hasret giderdik.
Bayram boyunca da kulisler hareketli.
Seçim sonrası kamuda beklenen değişim rüzgarlarına da tanık olduk.
Kamuda değişim sinyalleri çok güçlü.
Yakında sürpriz atamalar sürpriz isimleri duyabiliriz.
Zonguldak’tan çıkanlar genel de önemli yerlere gidiyor.
Bu trendin devam ettiğini göreceğiz.
Fakat gözden çıkan fişlenmiş, dinlenmeye çıkarılacak isimler de var!
Hayırlı olsun!