Nedenini hemen söyleyeyim: Bu köprü hiç kimsenin şahsi malı değil, herhangi bir kişiye veya gruba da ait değil, hatta sadece tüm Zonguldaklıların bile değil; peki ya kimin?
Bu köprü kimin biliyor musunuz? Tüm bir ulusun yani bu ülkeye bağlı olan yurttaşların tümünün. Yani bu ülke için endişelenen ve gerektiğinde canını ortaya koyacak olan 85 milyonluk toplumun her bir bireyinin hakkı var o eserde.
Çünkü o yapı sıradan bir bayındırlık yapısı değil; bir ulusun yoktan var olma savaşımında ülkenin kıt kaynaklarından kuruş kuruş artırarak biriktirilen paraların gelecek kuşaklara aş olsun, ekmek olsun, eğitim olsun, yaşam olsun diye girişilen ve nihayet ülkenin bağımsızlığının en temel dayanağı olarak başlatılmış olan ulusal endüstri hamlesinin en güçlü simgelerinden biridir, belgesidir, mührüdür.
İşte o nedenle yıkamazsınız Fevkani Köprü’yü.
Hayır kardeşim, bu iş olmaz, olamaz. Böyle bir kültürel ve endüstriyel mirasın yok edilmesine asla izin verilemez ve verilmeyecektir.
Farklı alanlarda uzmanlaşmış konuya duyarlı birçok kişi tarafından Köprü’müzü korumaya yönelik olarak son 4 yılda defalarca uyarılar yapıldı, yazılar yazıldı, Fevkani’nin tarihsel, endüstriyel ve kentsel önemi anlatılmaya çalışıldı. Ben de bu bağlamda konunun teknik yönüne vakıf bir mühendis olarak bilgi ve görüşlerimi basın yolu ile kamuoyuna zaman zaman aktardım. Hatta; işlemeyin bu cinayeti, yapmayın bu kötülüğü, aklı selime dönün diye adeta yalvardım.
Ancak ne yazık ki; akla, mantığa, bilime, tarihe, şehirciliğe, vefaya ve geçmişe saygıya asla uygun olmayan bir bakış açısını yansıtan çok hatalı bir tutumla bu eşsiz kentsel miras yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldı.
Burada şunu da itiraf etmeliyim ki bizler, yani Fevkani Köprü’yü yaşatarak gelecek kuşaklara aktarmanın en doğru tutum olduğuna inananlar olarak da çok daha güçlü ve organize bir yapı oluşturarak konunun bu noktaya gelmesini çok önceden önleyebilirdik. Şu an zararın neresinden dönersek kârdır noktasındayız. Bu da bizlerin ayıbıdır.
Ek olarak bu yıkım projesi sadece Zonguldak Belediyesi’ne aittir, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise projenin uygulayıcısı konumundadır. Yani bakanlık şimşekleri üzerine çekme görevini almıştır.
Köprü kesinlikle riskli yapı değil!
Bakanlığın yıkım gerekçesinin dayanağı olarak gösterilen teknik raporların hiçbirinde köprünün riskli yapı olduğu ve yıkılması gerektiğine dair net bir ifade yoktur.
Aksine bakım ve onarımının yapılarak kullanılması en önemli seçenek olarak ifade edilmektedir. Elbette bu raporlar konunun sadece teknik yönüne yönelik sonuçları verir, köprünün endüstriyel miras oluşu veya tarihi önemi bu raporların alanına girmez.
Yine bu raporlarda sarahatle yer aldığı gibi, Fevkani Köprü’nün yıkılmasına yol açacak depremin ancak 2475 yılda bir olma ihtimali vardır. Yani ancak kıyamete yakın bir doğal afetle yıkılabilir bu köprü. Hem de 70 yıllık ihmal ve bakımsızlığına rağmen.
Gayet açık ve net olarak ifade ediyorum ki, Köprü’müzün tek bir ihtiyacı vardır, o da tam olarak bakım, kısmen onarım ve restorasyon.
Ondan sonra şehrimizin kültürel ve sosyal alanda eksikliğini giderecek tam 5 bin metrekare kapalı alan etrafı ile birlikte elimizde olacak. Bu yapı yepyeni bir bakışla değerlendirildiğinde inanın Türkiye’nin en ilginç gezi noktalarından biri olmaya adaydır.
Başta söylediğim gibi bu köprü tüm Türk milletinin ortak mirasıdır. Maddi ve manevi anlamda en değerli bayındırlık eserlerinden biridir.
Böyle bir değeri ayaklar altına alıp yok edenler asla iflah olmaz.
İsteyen herkesle Fevkani Köprü konusunda, yapım tekniği, çelik kalitesi, beton dayanımı gibi başta teknik yönden olmak üzere her açıdan tartışabiliriz. Yeter ki niyet iyi olsun.
Kuvvetle umuyorum ki bu yanlıştan dönülecek ve karar verici noktadaki yöneticilerimiz bu şehrin kişiliğini koruyacaklardır.
Bu kenti, bu kenti var eden değerleri koruma ülküsü içinde sonuna kadar birlikte olma kararlılığıyla hepinize sevgilerimle.