Bir küçük bayram şekeri ile mutlu olurduk.
Bir bayram namazı.
Bir bayramlaşma sırası.
Heyecan ilk oruç ile başlardı.
Komşuların sıra ile davetinde oturulan yer sofrası.
Son oruç.
Bayramın sabahı ilk kahvaltı heyecanı.
Bin bir zahmet ile oradan oraya bayram ziyaretleri.
Hatta öncesini de hatırlıyorum.
Bayramın günleri köylere bölünür.
Gün gün o köyden diğer köye göçerdik.
Bazen yürüyerek.
Bazen at üstünde.
İnanmışlık.
Adanmışlık.
Tokun açın halinden daha iyi anladığı, kimsenin aç kalmadığı günlerdi.
Komşuda et pişiyorsa o etin olmayanın da sofrasına gittiği günlerdi.
İnsani değerlerin daha çok önemsendiği, her şeyin göstermelik olmaktan çok daha uzak olduğu, daha samimi günlerdi.
En başta da dediğim gibi bir küçük bayram şekeri ile mutlu olurduk.
Şimdi formaliteye dönmüş gibi pek çok şey.
Bazen yokluktan olsa da bazen de fazla ulaşılabilir belki her şey.
Allah’tan korkar kimin ile küssek barışmayı farz bilirdik.
Nereden nerelere geldik.
İnsani değerler kayboldukça bayramların ve bayramlaşmaların da içi boşaldı.
Ne mutlu sevgisini de ekmeğini de huzurunu da paylaşabilenlere.
Tüm dostlarımızın, büyüklerimizin, üzerimizde emeği olanların, çorbamızda tuzu olanların, sevgisini, duasını, yürekten selamını esirgemeyenlerin ve uzaktan yakından tüm okurlarımızın bayramını kutluyorum.
Sizlere ve ailelerinize sağlık diliyorum.
Bayram deyip geçmeyelim.
Bayramınız bayram tadında geçsin.
Sağlığınız olsun gerisi hallolur.
Mezarlıktan geçerken!
Hep derim insanın bazen şöyle tek başına mezarda kalıp dolaşması lazım.
Soğuk mermerlerde yazılı isimlere bakması gerekir.
İsimsiz mezarların hikayelerini düşünmek gerekir.
Belki de en çok o zaman her şeyin ne kadar fani bazen de gereksiz olduğunu anlıyorsunuz.
Asri mezarlıkta babam Yaşar Öksüz, kayınpederi Cahit Şenel ve kısa süre önce aramızdan ayrılan kayınvalide Mualla Şenel bulunuyor.
Onlarla birlikte nice dost, büyüğümüz ve sevdiğimiz insanlar.
Bazılarına uğrayıp şöyle bir selam verdik.
Aşağıda Harun Ersoy.
Onun hemen üst sokağında Çetin Sezgin.
Az ileride Ali Bahadır.
Kırat’ta Ferdi Akıllı.
Harun Ersoy’un kapı komşusu Yalçın Arslan ve Metin Koçaklı.
Ana cadde üzerinde sevgili büyüklerimiz Hüseyin Şeker, Afet Şeker ve Erdal Şeker.
Yeni mezarlık ilk rampa başında Megastar Ergin Erdem.
Ve şehitlerimiz.
Kısa süre önce annesi Emine Sütçü’yü de kaybettiğimiz şehidimiz Ayhan Sütçü ve diğer şehitlerimiz.
Siyasetçiler de var belediye başkanları da.
Yolun sağında hatırlanmayı bekleyenlerden biri de eski Belediye Başkanı Hüseyin Öztek.
Dedeler de burada yatıyor 5 aylık iken kaybettiğimiz günahsız bebeler de.
Ayrılamayanlar da burada yatıyor.
Kavuşamayanlar da.
Doyamayanlar da burada yatıyor yarım kalan sevdalar da.
Fakirler de burada yatıyor üç kuruş faydası olmayan ve parasını yiyemeyenler de.
Kimler kimler yok ki mezarlıkta.
Mekanları cennet olsun.
Gündem ve beklentiler!
Türkiye gündemi malum.
Zonguldak gündemi de aynı paralel de ilerliyor.
Politik tartışmalar ve inadına kutuplaşmanın bizi getirdiği durumlar ortada.
Ülke ve Zonguldak gündemine ilişkin elbette çok şey var söylenecek.
Ama esas olan Türkiye.
Esas olan halk.
Esas olan ekonomi.
Esas olan hizmet.
İktidar – muhalefet demeden son 20 seneye bakarak herkesin kendine bir bakması ülke ve şehrimiz için daha faydalı olur.
İnsanlarımız ve bazı çevreler inadına kavga, inadına polemik istiyor.
Çünkü kavga, kin ve nefret kısa vadede prim yapıyor.
Kavgadan beslenmek bir hayat tarzı bir alışkanlık haline gelmiş durumda.
Biz inadına empati, inadına sağ duyu, inadına herkes için adalet, insan ve hizmet odaklı çözüm diyoruz.
Olayları inatla tek taraflı gören ve göstermeye çalışanların ülke ve şehre katabilecekleri fazla bir şey olmaz.