Gündemde 10 Ocak var.
Basın önemli.
Bizler kendi aramızda sorunlar yaşasak da basına güven hızla azalsa da basın ile siyaset ilişkileri giderek kirlense de bu şehrin, bu ülkenin basına, doğru basına, gerçekleri yazabilen basına, mücadele eden basına ihtiyacı var.
Gazetecileri sevsek de sevmesek de basın Zonguldak’ın müşterek sesi olmaya devam ediyor.
Zonguldak basını olmasa bugün pek çok şey olmayacaktı.
Siyaset ve bürokrasi sürekli övgü beklese de eleştiriler, öneriler şehrin, yöneticilerin, seçilmişlerin, niyeti hizmet, istikameti ortak akıl olanların elini güçlendirir.
Ancak Zonguldak’ta ilginç işler oluyor.
Hiçbir yanlışın veya kasıtlı işin savunulacak tarafı olmasa da her haberi, öneriyi, eleştiriyi, hatta bir haberde fotoğrafının çıkıp çıkmamasını mesele yaparak aklınca ekonomik yönden engelleme çabalarına giren atanmış ve seçilmişleri gördük.
Çok daha kısa öz bir şey daha söyleyeyim mi?
Zonguldak’ta çok sayıda esnaf, iş insanı, siyasetçi, bürokrat, STK basının bu çabalarını hak etmiyor!
Sonra canları yanınca; 
“Eyvah” diye tutuşuyorlar!
Bu bakış açılarının karşılıklı olarak değişmesi gerekiyor ama değişmeyeceğini biliyoruz.
En iyisi mi tüm gazeteler kapansın Zonguldak rahat etsin!

Gece gelen teşekkür telefonu!
Yıllardan beri Zonguldak için mücadele ediyorum.
Yayın politikamız da bu yönde.
Pek çok siyasetçi bizlerin gündeme getirdiği konuların, sorunların kaymağını yedi.
Ama yüzde 99’u dönüp bir teşekkür etmedi.
Önemli bir sorunu gündeme getirdiğimizde Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz’ın birkaç defa arayıp; 
“Haberinizi okudum. Bu konuyu TBMM’ye taşıyacağım. Duyarlı gazeteciliğiniz için teşekkür ediyorum” dediğini hatırlıyorum.
Nadiren olan dönüşlerden biri de Zonguldak Valisi Sayın Osman Hacıbektaşoğlu’ndan gelmişti geçen yıl.
Asma’da meydana gelen ve iki kişinin hayatını kaybettiği heyelandan yaptığımız canlı yayın Valilik kriz merkezinden dev ekranda izlenmiş aktardığımız bilgiler ışığında hem en doğru bilgilenme sağlanmış hem farkında olmadan ikinci heyelan sonrası çok daha fazla can kaybı yaşanma ihtimalinin önüne geçmiştik.
Saatler gece bire gelirken çalan telefondaki isim Zonguldak Valisi Sayın Osman Haıbektaşoğlu idi.
O sıcak ses tonu ve babacan tavrı ile yürekten gelen teşekkür bizim için çok önemliydi.

Fener’de neler oluyor!
Zonguldak’ta sporcu fabrikası inşaatları ve farklı branşlar için çok güzel çalışma alanları yapılırken gözden kaçanlar da var.
Zonguldak Kemal Köksal Stadyumu’nun Fener Camisi tarafında amatör spor takımlarının kullanımı için 14 adet soyunma odası ve malzeme deposu vardı.
Bunlar stadın depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle kapatılmış.
Depreme dayanıksız ise Zonguldakspor maçlarında binlere taraftar oraya nasıl çıkıyor.
Mesela hep birlikte zıplasalar çöker mi acaba!
Neyse!
Fener Sentetik Sahası’nın tribün tarafında kalan boş alana ise Spor Toto kanalıyla 14 adet soyunma odasını yapılmasına karar verilmiş.
Zonguldak Belediyesi’nin önceki belediye başkanı Ömer Selim Alan da konuyla ilgilenmiş, belediye olarak zemin iyileştirme ve projenin arkasında durma adına söz vermiş.
Seçim bitmiş.
Başkan Alan gitmiş.
Tahsin Erdem gelmiş.
Sözler unutulmuş.
Amatör spor camiasının yüzüne bakan olmamış.
Hep Zonguldakspor’u yazıyoruz.
Amatör futbolcularımız ve hocalarımızdan çok sayıda mesaj aldık.
Telefonlar aldık.
Yaşananları, yaşadıkları mağduriyeti anlattılar.
Şaştık kaldık.
Amatör futbol olmadan olmaz.
Amatör ruh olmadan spor olmaz!
Spor olsun diye de spor yapılmaz!
Zonguldakspor ne kadar önemliyse Türkiye liglerine çok sayıda sporcu kazandırmış amatör futbol da o nedenle önemli.
Çok değerli hocalar ve tüm mali zorluklara rağmen amatör futbola emek veren yönetimler, esnaf ve insanlarımız var.
Zonguldak bunu hak etmiyor.
Saha, soyunma odası ve tesis bir bütün.
Basit gibi görünen ama çok geç kalmış bir çalışma.
Biz hatırlatmaya devam edeceğiz.
Amatör spor camiamız ve spor emekçileri yalnız değil.
Makam derdine gereksiz ve büyük büyük kamu binaları yapan- yapılmasına neden olan Zonguldak binlerce sporcunun yararlanacağı 14 soyunma odası ve malzeme dolaplarını neden yapamaz!

KGD ve aramızdan ayrılanlar!
Karaelmas Gazeteciler Derneği kuruluş felsefesi ile gazeteci ve gazetecilik farkındalığını fazlasıyla hissettiren bir başlangıçtı.
Çok mücadele ettim.
İşimizden, hayatımızdan büyük fedakarlıklar yaptık.
Helal olsun.
Emeği geçen tüm meslektaşlarımıza minnet borçluyuz.
Keşke daha iyi anlaşılabilseydik.
Neyse.
Kişiler olarak değil de mantalite olarak çok değişime uğradı KGD.
Gereksiz pek çok tartışmalarla yara aldı.
Hala emek harcayan, zaman ayıran arkadaşlarımıza teşekkür borçluyuz.
Son olarak bazı arkadaşlarımızın üyeliklerinin reddi gündeme gelmiş.
Bizim zamanımızda da rahmetli Ali Bahadır’ın üyeliği tartışılmıştı.
Üye yaptığımızda çok eleştiri almıştık.
Asli işi gazetecilik olan herkes fikri anlamda yöneticiler gibi düşünse de düşünmese de yüz kızartıcı bir suçu mahkemece kesinleşmediği sürece üye olabilir.
Yani; “Bunlar beni devirmeye geliyor” diye düşünerek kimse kimsenin üyeliğini engelleyemez.
En azından kuruluş felsefelerinden biri buydu.
Gazeteciler, muhabirler, gazetecilik önemli.
Bu önemi basın meslek örgütleri ne kadar doğru hissettirebilirse toplumun da basına bakışı o yönde ilerler.
KGD denilince gece gündüz demeden arkadaşlarımızla verdiğimiz ve kimi zaman da yalnız kaldığım dönemlerdeki çabalar geliyor gözümün önüne.
Heyecanını koruyan, emek veren tüm arkadaşlarımız ile yönetim kurullarda görev alan Harun Ersoy, Çetin Sezgin, Ali Bahadır, Şevket Salcı, Bedri Erel, Ferdi Akıllı ve aramızdan ayrılan tüm meslektaşlarımızı rahmet ve saygı ile anıyoruz.
KGD’nin en temel varlık nedenlerinden biri mesleki vefadır.


Yerel marketler ve üç harfliler!
Z HABER olarak her defasında yerel marketlere sahip çıktık.
Halk olarak sahip çıkmaya davet ettik.
Alışveriş yaparken şahsi tercihim de hep yerel marketler oldu.
Hala öyleyim.
Ancak yerel marketlerin pek çoğundaki etiket oyunlarını gördükçe;
“İyi ki üç harfliler var” demeye başladım.
Kaldı ki biz yerel marketlere bu kadar çok sahip çıkılmasını savunurken pek çok okurumuz ortak olduğumuzu bedava alışveriş yaptığımızı falan düşünmüştür.
Artık üç harfli marketlerde (A101-Şok-Bim) doktorları, savcıları, iş insanlarımızı, hatta zincir marketlerin ortaklarını görüyorum.
Hatta öyle isimler var ki!
Demek ki onlar bizden daha iyi biliyor bu işleri.
İyi ki üç harfliler var ki yerel marketler etiketlerini daha sık değiştiremiyor!

Son not!
Bugün konular daha çok bizden oldu.
Sizden ricamız işlenmesini istediğiniz konuları bize yazın.