Yıllardır bu şehirde siyasetçilerin, belediyelerin, STK’ların, esnafın, üniversitenin önemini yeterince anlayamadığını, anlamak istemediğini çok gördük.
Birkaç hayırseverimizi ve iyi niyetle çaba gösterenleri saymıyorum.
Yahu Allah aşkına üniversitesi ile belediyesi tam anlamıyla kucaklaşamayan bir üniversite şehri olabilir mi?
Bizde oluyor.
Sonra diyoruz ki;
“Karabük şöyle uçuyor, böyle kaçıyor”
Sen aradaki cam perdeyi kırmazsan, kucaklaşamazsan şehir üniversitenin önemini yeterince anlamaz, anlayamaz!
Pandemi oldu.
Öğrenciler memleketlerine gitti.
Uzaktan eğitim dönemi başladı.
Bir de baktılar ki;
“Aaaaa! Bülent Ecevit Üniversitesi bu şehire çok şey katıyormuş.
Yandık!
Bittik!
Kül olduk!
Kaldı ki BEÜ hızla göç veriyor.
Yükselen trend düşmeye başlamıştı.
Bu gidişle düşüş hızlanacak.
Bölümler kapanmaya başlamıştı.
Bazı bölümleri açmaya hazırlanırken mevcut bölümlerin kontenjan sayıları düşürülmüş o da yetmemiş o düşen kontenjanları da dolduramaz duruma gelmiştik.
Rekabetçi BEÜ, iç ve dış etkenlerden dolayı bu rekabetçi yapısını kaybetmeye başlamıştı.
Şimdi pandemi ile bu gerçeği daha net gördük.
Üniversite hepimizin.
Tüm sorumluluğu Rektör Prof. Dr. Mustafa Çufalı’ya yıkmak doğru değil.
Üniversite hepimizin ise sorumlu hepimiz oluyoruz!
Milletvekillerimiz, Belediye Başkanlarımız, Rektör Bey, akademisyenlerimiz, esnafımız, işadamlarımız, bürokratlarımız, gazetecilerimiz, dolmuşçularımız, fotokopicilerimiz, simitçilerimiz BEÜ’nün daha fazla tercih edilebilmesi için Zonguldak’ta okuyacak öğrencilere verilmek üzere başlatılan burs kampanyasına destek yerine köstek olursanız olacağı budur!
Kazık, sadece esnafın attığı muhtemel farkın sayısal anatomisinin karşılığı değil, bir şehrin atanmış ve seçilmişlerinin ihanet ortalamasının sayısal sonucudur!
Daha ne diyeyim?
Bu da bize kapak olsun!
Hadi biraz özeleştiri yapalım, dersler çıkaralım!

Şehri kim yönetiyor?
Bu şehirde egoların yarışını izliyoruz.
Burnundan kıl aldırmayan yöneticilerimizin, siyasetçilerimizin yıllardır bu kenti ne duruma getirdiğini çok gördük.
Boşuna demiyoruz en iyi akıl ortak akıl diye.
Dedikodu ile, hamaset ile, garabet ile, komplo ile yönetilmeye alıştığımız bir kentten ne bekliyoruz ki!
Çok acayip işler yahu!
Herkes çok çalışkan maşallah!
O yüzden bunca işler yıllardır yarım yamalak gidiyor.
O yüzden bir dediğiniz diğerini tutmuyor.
O yüzden güç ve yetkiyi alan ilk fırsatta şarampole uçuyor!
Egonuzu tatmin etmeye çalışırken şu şehri ne hale getirdiniz?
Koltuktan düşen pek çok ismin düştüğü durumlardan biraz dersler çıkarın.
Bu günler çabuk geçer.
Sonra selam verecek adam ararsınız!
Olmadı teptiğiniz fırsatların acısını facebook mesajlarıyla çıkarmaya çalışırsınız!

Toplum kör olmuş!
Hep derim.
Bizim yayın anlayışımızda toplumun ne dediği, ne istediği önemli.
Okurun bizde ayrı bir önemi vardır.
Sokaktaki vatandaşın, zenginin-fakirin, işadamının-işsizin, tefecinin-dilencinin ne dediğinin bir önemi vardır.
Kadının, gencin, çocuğun, emeklinin, EYT’linin ne dediği önemlidir.
Çünkü Z HABER bu kente ve bu kentin insanlarına; “Biz” diye bakar. Sokak röportajları yapıyor toplumun farklı kesimlerine sorular yöneltiyoruz.
Ve ne yazık ki toplumun büyük kesimiz kör, bilgisiz.
Çoğumuz mantığı ile değil anlık duygularıyla hareket ediyor.
Doğru ve yanlış kişisel çıkarlara göre çok kolay eğilip-bükülüp tam tersi olabiliyor.
Üzücü olan şey şu, Zonguldak’ta yaşayanların çoğu kentte gerçek anlamda ne olup bittiğinden habersiz.
Kimi de konuşmuş olmak için konuşuyor.
Bu kadar ruhsuz-beceriksiz siyasetçi ve STK’nın olduğu yerde normal.
Bizlerin medya olarak her eve, her cebe giremediğimiz, kendimizi okutamadığımız yerde halkın bilmeden fikir sahibi olması çok normal.

Yalandan mesajlar!
Dünya Gazeteciler Günü nedeniyle iyi niyet ve samimiyetle arayan, mesaj gönderen, yorum yapan dostlarımıza teşekkür ediyorum.
Ancak şunu da samimiyetle belirtmeliyim ki çoğu bürokrat ve siyasetçinin mesajları samimiyetten uzak. Önemli olan ne söylediğiniz, ne mesaj verdiğiniz değil ne yaptığınız, nasıl yaptığınız.

Ekmek!
Diyor ki Victor Hugo amca;
“Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz.
Biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.
O yüzden anlaşamıyoruz."
Tam da böyle işte!