Zonguldak’ta yüksek yüksek binalar!
Tatlı tatlı imarlar!
Milyon milyon daireleri!
Kral kral müteahhitleri!
Büyük büyük başkanları!
Çekler – çimentolar – atlar!
Belediyeler!
Başkanlar!
Havalı- civalı vaatler!
Kocaaaaa Zonguldak’ın kocaaaa başkanları!
Bir de onların şatafatlı makamları, som model araçları!
Akşam saatlerinde yangın çıktı.
Şu iç içe dip dibe binaların yapıldığı – yaptırıldığı Kozlu’da!
Araçlar gitti.
Bina yüksekti.
Merdiven yetmedi!
Eski - yeni başkanları getirip çıkarmak lazımdı hepsini!
Ölüsünü dirisini!
Hepsine vermek gerekirdi bir hortum!
Müteahhitler diyor ki; “Biz çok verdik!”
Eskiden belediye başkanları merdiven uzunluğu konusunda yarış yapardı.
Binalar bu kadar yüksek değildi.
Bizler de; 
“Kiminki uzun” diye haber yapardık.
Yahu siz verdiğinizin yarısı ile keşke toplanıp o binaların yüksekliği kadar merdiveni olan iki itfaiye aracı alsaydınız!
Korkarım bir gün yine merdivenler yetişmeyecek ve siz de bir gün o yüksek katlarda yanacaksınız!

Ah benim Zonguldaklım!
Fevkani Köprüsü’nün yıkılması ile ortaya çıkan keşmekeş böyle giderse daha çok can alacak.
Bizler o zaman şunu söyledik özetle.
“Fevkani Köprüsü yıkılır veya yıkılmaz. 
Fevkani Köprüsü yıkıldığında üstteki trafik de alta inince insan ve yaya trafiğini nasıl işleteceksiniz.
Her tarafı kavşak olan bir şehir ortası sorunu büyütür.
Halka bunu anlatın”
Tablo ortada.
İbrahim Poyraz’ın kamyon çarpması sonucu hayatını kaybettiği kaza sonrası bazı şeyler tartışılmaya başlandı.
Günlerdir yazdığımız konulardan biri buydu.
Sayın Vali Osman Hacıbektaşoğlu başta olmak üzere çağrılarımız oldu.
Bu çağrıları yineliyoruz.
Aynı yerde iki can gitti.
Onları asli kusurlu görüp bu soruna neden olan sorunları görmez ve seyirci kalmaya devam edersek yarın başka insanlar ölecek.
İki kişi öldü ama emin olun her gün en az 100 kişi ölümden dönüyor.
Hele ki yağmurlu havalarda.
Dün arkadaşlarımız kısa bir video çekip zhabertv Instagram hesabında yayınladılar.
Rezillik devam ediyor.
DSİ burada bir çalışma yapıyor.
İyi güzel.
Ama!
Bu çalışmalar yapılırken insan yaşamına saygı gereği pratik çözümler bulması gerekenler de yönetenler.
Dilimizde tüy bitiyor anlatmaktan.
Anlatamıyoruz!
Mesela Kozlu sahili!
Mesela Çatı Kebap ve civarı!
Bunları yazıyoruz.
Bizimkiler sorunun çözümüne kafa yormak yerine olaylar üzerinden birbirlerine kafa atma derdinde!
Biz yazıyoruz bunlar goy- goy peşinde!

Mesele!
Son dönemde hatırlattığımız Demirel sözünü yeniden hatırlatalım;
“Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz”
Aynı hesap.
Zonguldak’ta pek çok alanda durum budur.
Zaman hızla akarken kentin aleyhine işleyen durumlar kan kaybına neden oluyor.
Sorun var.
Olay var.
Çözüm var.
Ama meseleleri zamanında ve yeteri kadar mesele etmeyen meseleciler yüzünden bizim Zonguldaklının başına bir sürü mesele geliyor!
Her alanda!
Her yerde!

Okura mektup!
Son dönemde çok karşılaştığımız durumlardan biri de şu.
Şimdi bir meselede bir durum ve görüş yazıyorsunuz.
Siyasetçiler gibi kamplaşma hastalığı içinde bulunanlar da olayı kendine göre yorumluyor.
Yani gazeteciyseniz, yorum yazıyorsanız, bir haber veriyorsanız okuru mutlak memnun etmek zorundasınız.
Bilgi ve fikrin önemi pek çok kişi için önemsizdir.
Siz aslında sadece o parti, siyasetçi veya taraf için tarafgirlik yaptığınız kadar doğru veya gazeteci olursunuz.
Yani ya candaş ya da yandaş olmalısınız!
O nedenle bizler bir konuda olayın artısını eksisini anlatmaya çalışırken takıntılı, ön yargılı okurların da gereksiz cümleleri ile karşı karşıya kalabiliyoruz.
Bizim her yaptığımız, her haberimiz yüzde yüz doğru olmayabilir, eksik olabilir.
Haddini aşanlar hariç!
Ki bize gelen her yorum ve düşünceye bizler sonuna kadar saygı duyarız.
Yayınlarız.
Burası bir ortak düşünce platformu, bir ortak akıl platformu olsun istiyoruz.