Evet bugün Türkiye’de her şey mükemmel; hukuktan adalete, sağlıktan eğitime, ekonomiden toplumsal refaha tüm sorunlarımızı çözdük ve çok önemli bir konumuz kaldı.

Yürekten, damarlarımızdan süzülerek gelen refleks desen tam öyle bir şey değil, bir coşku tepkimesi mi desem tam doğru kelimeleri bulamıyorum esasında ama bozkurt işaretinden bahsediyorum.

Yemin ederim şahsen her yaptığımda yüreğimde hissediyorum; bu bazıları için garip gelebilir ama beni anlayanların ve benle aynı hisleri yaşayanların olduğundan adım gibi eminim. Tıpkı Merih DEMİRAL gibi.

Hayatımda hiçbir zaman planlı bir şekilde bozkurt yapmadım ama o sağ el otomatik olarak göğe doğru yol alıp o gurur dolu, heyecan – coşku verici o hareketi yapıyor. Damarlarımızda, hücrelerimizde hissediyoruz biz bunu; dediğim gibi bazılarına hikâye gibi gelebilir veyahut gelmesi için kendini zorlayabilir.

Şimdilerde “ Bozkurt “ hareketimizden rahatsız olanlar da yok değil, en büyük yanılgı ise bu hareketin sadece bir siyasi partiye ait olduğu ve onlardan başka kimsenin yapamayacak olması yanılgısıdır.

Tamam, 1991 yılında Bakü’de Ebulfeyz Elçibey’in düzenlediği mitingde bir milyon insanın Merhum Alparslan Türkeş’i “ Bozkurt “ işaretiyle selamlamasıyla ortaya çıktığı sanılsa da “ Bozkurt “ işaretinin tarihi çok eski zamanlara kadar uzanmaktadır.

Biraz araştırmalar yaptıktan sonra bu işaretin Türk Hakanları tarafından başarı anlamına gelen bir zafer işareti olarak kullandığını, sonrasında Batıya göç eden Hun, Kıpçak, Peçenek Türklerinin aynı zamanda bu işareti “ BEN TÜRKÜM “ manasında kullanılan bir soy göstergesi olarak da kullanıldığını öğrenebilirsiniz.

Günümüze gelirsek bu işareti bir kesim kendi sahiplenmiş durumda bir kesim ise bu işareti öcü olarak görüp saçma sapan yaftalarda bulunmaktadır. Oysa “ Ben Türküm “ demenin nesinden rahatsız olunur, neden bunu yapanlar yaftalanır ki? Bozkurt, binlerce yıllık bir işarettir.

Yıllarca bu cennet vatanımızda insanlar kutuplaştırıldı ( hala da devam ediliyor ) ve ulus diyenlerle millet diyen gençleri ( bugün bizi yönetecek olan) birbirlerine düşman ettiler. Gencecik sapasağlam beyinleri ne yazık ki o dönemlerde kaybettik.

İnsanları ayrıştırmak yerine oysa bir arada tutmak ve hatta birlikte olmak için bir şeyler yapmak gerekirken ne yazık ki insanları daha küçük gruplara bölerek, sınıflandırarak, ayrıştırarak parçalıyoruz.

Memleket olarak yaşadığımız sıkıntıları anlatmama gerek yok; görmek isteyen herkes neyin ne olduğunu, ekonomimizi, politikalarımızı, yaşam standartlarımızı, eğitim seviyemizi, kültürel çizgimizi, refah eşiğimizi biliyor. Üretmekten uzaklaşmış devamlı tüketen bir toplum olmuşuz ve daha da inadına tüketmeye devam ediyoruz.

Bırakın bugünlerde Türk Milli Takımımız yüzümüzü güldürüyor bir mücadele veriyor, izin verirseniz biraz sevinelim, yüzümüz gülsün.

Bu arada vatan sevdalısı, Laz bir babadan Boşnak bir anneden dünyaya gelen Merih Kardeşimiz için UEFA’dan önce rahatsız olup gündem yaptığınız için şaşkınlık içindeyim.

Yıllardır Türk takımlarına Avrupa maçlarında uygulanan haçlı seferlerine, Ivan Bebek denilen hakemin Fenerbahçe’yi katletmesine, ülkemizdeki yabancı oyuncularının bilmem nerelerine el atarak rakip taraftara hareket yapmasına göstermediğiniz tepkiyi Türk Milli takımının milli gurur ve şuurunu yaşayan Türk oyuncusu Merih’in Bozkurt hareketine gösterdiniz

Ben buradan benim gibi düşünen, Türklük gurur ve şuurunu iliklerine kadar hisseden herkesi sağ elimi gök maviye doğru kaldırıp BOZKURT işaretimle selamlıyorum.

Bozkurt Merih kardeşimin dediği gibi;

Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Ne mutlu Türküm Diyene!