Maden Mühendisleri Cemiyeti binasını önce yıkmak istediler.
Bundan öncekiler gibi yani.
(İsmail Eşref’in de yatacak yeri yok bu arada!
O biliyor nedenini!)
Başarılı olamadılar.
Sonra iş döndü dolaştı bir kütüphane meselesine döndü.
Eyvallah.
Bir kültür evi yapılacaksa çok yer var.
*
Belediye Başkanı Ömer Selim Alan Eşref’in ihanetleri ile yıkılan eski İşçi Müdürlüğü binasının aynısını yapılacağını söylemişti.
Bizzat tanığım.
Sonra vazgeçtiler!
Projede olan binadan neden vazgeçildi?
*
Ne kadar masum görünürse görünsün.
Geçmişten beri gelen olaylar nedeniyle bu kentin insanlarını, Maden Mühendisleri Cemiyet binası veya orayı daha çok kullanan siyasi ve mekansal profil ile bir meseleniz olmadığına inandıramazsınız.
*
Tam karşı kıyıda Karakum’da yapılan ve her ne kadar tartışmalara sahne olsa da büyük bir zenginlik kazandıran Uzun Mehmet Camisi’nin karşısında 'meyhane mi olur' meselesi daha önce konuşulmaya başlanmıştı.
O zaman ne yapmak gerekiyor?
Camiye bakan tüm mekanlarda ve apartmanların camiye bakan balkonlarında öyle iki tek atmak falan olmaz!
Hepsi yasaklanmalı!
Belki de tüm balkonlar yıkılmalı!

*
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan veya Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un bir kütüphane söyleminin ötesinde “Burasını (cemiyeti) kütüphane yapın” diye bir ibaresi yok.
“Caminin karşısında meyhane mi olur” diye bir hedef göstermeleri falan da yok.
“Var” diyen olursa çıkıp açıklasınlar.
*
Bizimkiler kendi reklamlarını yapma sevdası ile kentte gereksiz bir polemiğin kapısını araladı!
Bu binaların tamamı devletin malı.
Devlet ne isterse onu yapar.
Ama devlet ve siyasetçiler toplumsal barışı, dengeleri gözetir.
*
Mesela burasını Maden Mühendisleri Odası değil de benzer statüde bir başka kurum işletsin.
Şerbetciler Cemiyeti mesela
Ne değişir?
Burası Maden Mühendisleri Odası’nın da tapulu malı değil.
Orası zaten halka açık!
Tabi Polisimiz dernek üyesi olmayanların girmesine izin verdiği sürece!
Buna rağmen kapıları açmayan, geleni engelleyen, çay değil de bira veya rakı içme dayatması getiren varsa  onun da gereği yapılır! Hep birlikte yapılır!
*
Mesele ‘halka açmak’ ise halka açılamayan, açılamamış yerleri açalım önce! Kamu idarecilerimizin ve yerel idarecilerimizin gözetiminde yapılan işgallere, kirli çıkar ilşkilerine son verelim mesela!

*
Bu şehirde misafir getireceğiniz en güzel yerlerden birisi alt cemiyet!
Kaldı ki yeni düzenlenen sahil projesi içinde en az 10 tane içkili içkisiz balık lokantası olmalı.
Kimisi bir maden ocağı görünümünde kimisi bir madenci bareti şeklinde!
Ama bizi dinleyen var mı? Biraz olsa fikirlerimiz ziyan olmazdı bu kadar!
*
Yıllardır yazıyoruz.
Son yıllarda kamu ve belediyeler eliyle çok güzel çalışmalar, başlangıçlar yapıldı Zonguldak’ta.
Her biri için teşekkür ediyoruz. Bunları konuşalım.
Ama bunları yaparken, yapılan veya yapılmaya çalışanları anlatmak varken şehrin gündemine gereksiz bir polemiği sokmak kimin fikriydi?
*
Turizm olacaksa balıksız ve rakısız nasıl olacak!
Ankara’dan gelen insanlara ne ikram edeceğiz?
Sadece şerbet mi!
*
Sıra Fener’e gelecek!
Alt cemiyetin başına gelen üst cemiyetin başına da gelecek!
Oradan Tabipler Odası Lokali’ne kadar gidecek.
Sonra buralar satılacak!
Veya Zonguldak Belediyesi’ne devir olacak.
Gücü ve parası olanın elinde kalacak?
Bu şehrin insanlarının mekansal dayatma olmadan gideceği farklı alternatifler olmalı Fener bölgesinde.
Bunu teşvik etmek gerekir.
Ancak yıkarak, kızarak veya kapatarak yapacağınız her iş bu kente ‘zarar’ yazar!
*
Bu arada; Hiç bir politik veya çıkar grubu adına değil, halk adına, ortak akıl adına, samimiyetle yazıyorum bunları!
Çünkü biz Zonguldak’ı sizden daha çok seviyoruz!
Biraz gülün biraz düşünün lütfen!
*
Dünya nereye gidiyor.
Biz neyi konuşuyoruz!
Tövbe!
Tövbe!

Önce Rektör Bey ve hocalar!
Son dönemde sık sık BEÜ’nün geleceği üzerine yazılar yazıyoruz.
“Benim şehrim.
Benim üniversitem” diyor ve fikirlerimizi paylaşıyoruz.
Karaelmas Üniversitesi Vakfı Başkanı sevgili Mustafa Yıldız hocamızın dün bir açıklamasını yayaınladın.
Mühendislik Fakültesi Geomatik Bölümü hocaları, bu bölümü tercih edecek öğrencilere 4 yıl bıyunca kesintisiz verilmesi şartıyla yaklaşık 70 bin lirayı vakfa bağışlayarak harika bir başlangıç yapmışlardı. Vakıf yöneticileri sonrasında ziyaret ettikleri makam ve kurumlarca 50- 100 lira ile dilenci durumuna düşürüldü! 
Beynimiz bu kadar çalışıyor işte!
Mustafa hoca son açıklamasında bazı kurumların isimlerini vererek burs vermeleri durumunda Zonguldak’a öğrenci sayısı açısından çok önemli katkı sağlanacağını söyledi.
Zonguldak’ı çok sevdiğini söyleyen çok ama çok sevgili atanmış, seçilmiş isimlerden kaçı bu vakfa destek olmaya yanaştı?
Hiç denecek kadar az!
Öncelikle rektör hocamızı ve BEÜ’deki tüm hocalarımızı bu vakfa üye olmaya davet ediyoruz!
Yoksa bu sizin ayıbınız olur!
  

Kuru inat!
Baştan söyleyeyim.
Ötekileştiren ötekileşir!
Zonguldak’ın bürokrat ve siyasetçileri Ankara’ya yaranma, daha üst makamlara, daha büyük şehirlere atanma sevdasına vurup kırıyor.
Döküp saçıyor.
Geçmişten beri böyle oldu.
Bugün de aynısı yaşanıyor.
Bazen sinek küçük gibi duruyor ama mide bulandırıyor!
Siz Zonguldaklı falan olamazsınız!