Günümüzde sıkça duyduğumuz, tartıştığımız, bazen de anlamını unuttuğumuz önemli bir kavram var: Demokrasi. Peki, demokrasi tam olarak nedir? Neden bu kadar önemlidir ve neden bazen bu kadar zor bir kavramdır?

Demokrasinin antik Yunan’dan beri ideal bir yönetim biçimi olduğu siyaset biliminde söylenegelir. Fakat unutulmamalıdır ki demokrasi, çağlar boyunca uygulama tarzları da göz önünde bulundurulduğunda açıkça görülebilecektir ki, aslında refah toplumları için ideal bir yönetim biçimidir. Gerekli zenginliğe ve refaha kavuşamamış topluluklar, özgür iradelerini tam olarak seçme imkânlarına yansıtamamaktadır. Satın alınabilir insanların özgür iradesi yoktur. Bu aslında ahlak felsefesinin de temel problemlerinden biridir. Andre Maurois’in ifadesiyle “Ekonomik özgürlüğün olmadığı yerde ahlaktan söz edilemez.”

Demokrasi, en basit haliyle, halkın yönetimde söz sahibi olduğu bir yönetim biçimidir. Her bireyin eşit haklara sahip olduğu, farklı görüşlerin özgürce ifade edilebildiği  ve  kararların çoğunluğun kararıyla alındığı; bunun yanında alınan kararların denetlendiği bir sistemdir.

Demokrasi, insan onuruna ve özgürlüğüne verdiği değerle öne çıkar. Demokratik bir toplumda insanlar, korkmadan düşüncelerini ifade edebilir, farklı inançlara sahip olabilir ve kendi hayatlarını şekillendirebilirler. Demokrasi, aynı zamanda adaletin sağlanması, sosyal gelişmenin hızlanması ve barışın tesis edilmesi için de önemlidir.

Demokrasi, hiçbir eksiği olmayan mükemmel bir sistem değildir. Her sistem gibi, kendi içinde bazı zorlukları ve sorunları vardır. Demokrasi, bu farklılıkların bir arada oluşuyla kendine bir alan yaratır. Dolayısıyla farklı görüşlerdeki insanların bir arada yaşaması, bu bağlamda bazen çatışmalara neden olabilir. Siyasi partiler, kendi çıkarlarını ön planda tutarak, demokratik süreçleri manipüle etmeye çalışabilirler. Ayrıca, ekonomik eşitsizlikler, eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri gibi faktörler de demokrasinin işleyişini olumsuz etkileyebilir. Sistemler onu kullanan insanların şahsiyetlerinde vücut bulur. Yöneticilerin liyakatli kişilerin içinden seçilip seçilmemesi demokrasinin sağlıklı işleyip işlememesinin en belirleyici nedenidir.

Demokrasi, sürekli bir öğrenme ve gelişme sürecidir. Demokrasinin güçlenmesi için, her bireyin üzerine düşen görevler vardır. Bizler, demokratik haklarımızı kullanmalı, farklı görüşlere saygı göstermeli, toplumsal sorunlara duyarlı olmalı ve demokratik kurumlara güvenmeliyiz.

Demokrasi, sadece siyasi bir kavram değildir. Demokrasi, bir yaşam biçimidir. Demokrasi, birlikte yaşamanın sanatıdır.

Demokrasi, sadece seçimlerde oy kullanmak değildir. Demokrasi, günlük hayatımızın her alanında, mahallemizden ülke yönetimimize kadar, karar alma süreçlerine katılmak, farklı görüşlere saygı göstermek, haklarımızı hukukun izin verdiği ölçüde kullanmak, özgür basın, tarafsız yargı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iradesi demektir.

Cumhuriyetin ilanı ile insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini hayata geçirmede ciddi gelişmeler gösteren demokratik yaşam, bugün geldiği noktada bürokratik oligarşi karşısında çok da istenilen mesafeyi kat edebilmiş değildir. Her 10 yılda bir demokrasiye yapılan doğrudan ya da dolaylı müdahaleler, hukuk devleti ilkesinin yerleşmesini ve demokrasimizin Avrupa standartlarında bir gelişim göstermesini engellemiştir. Demokrasinin vazgeçilmezlerinden olan siyasi partilerin muhalefette iken dile getirdiği talep ve vaatleri, iktidar olduklarında unutmaları demokrasimizin kadük kalmasının başlıca sebebini oluşturmaktadır. Kimileri demokrasiyi bir araç olarak görürken kimileri de kötü niyetlerinin masum bir örtüsü olarak görmekte ve kullanmaktadır.

Biz ancak talep ettiklerimizi güç elimize geçtiğinde yerine getirebiliyorsak, yönetilen konumundan yöneten konumuna geçtiğimizde adaleti tesis etme noktasında irade ortaya koyabiliyorsak en alt tabakadaki bir insanın, en mazlumun, en garibanın bir ihtilaf durumunda hakkını alırken incinmeden bu hakkı almasını tesis edebiliyorsak işte o vakit arzu edilen demokratik nizama kavuşabiliriz.

Patronun ayrı, çalışanın ayrı, yönetenin ayrı, yönetilenin ayrı, mağdurun ayrı, güçlünün ayrı demokrasi anlayışı olduğu sürece, demokrasi kavramı herkesin kendine göre allayıp pulladığı bir yalan olmaya devam ettiği sürece, demokrasimiz patinaj yapmaya devam edecektir.

Sonuç olarak, demokrasi, insanlığın en büyük kazanımlarından biridir. Demokrasiyi korumak ve geliştirmek, hepimizin ortak sorumluluğudur. Unutmayalım ki, demokrasi sadece bir sistem değil, aynı zamanda bir değerler bütünüdür. Bu değerlere sahip çıkmak, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için en önemli adımlardan biridir. Demokrasimizin gelişmesi hukuk devleti ilkesinin yerleşmesi konusunda adaletin kimseyi incitmeden tesis edildiği bir düzenin yerleşeceğine dair umudumuz her daim vardı, olacak da. Çünkü şüphesiz, umutsuzluk Allah'ın iradesi konusunda şüphe etmektir.