2022 yılında Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınavın kılavuzu yayınlandı. Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi sınav başvurusu otomatik olarak gerçekleştirilecek. Veliler, okul sisteminden başvurularını kontrol ederek sürecin tamamlanmasını sağlayacaklar. 2021 yılında pandemi nedeniyle sınav başvurusu otomatik olarak gerçekleşen 1.243.830 sekizinci sınıf öğrencisinden 1.038.492’sinin (%83,49) merkezi sınava katıldığı görülmüştür. Sınavla öğrenci alan okulların toplam kontenjanı 174.160 kişidir ve bu sayı 8.sınıfta öğrenim gören öğrenci sayısının yaklaşık olarak %14 oranına karşılık gelmektedir. Bu yıl da oran bakımından önceki sene ile benzer sonuçların alınması beklenmektedir.
Ortaöğretimde okul türü kontenjanlarının, öğrenci ve veli talepleri arasındaki uyumsuzluğu ile öğrencilerin bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere katılımının az olması, ergenlik dönemini yaşayan bu çocuklar üzerinde bir baskı oluşturmaktadır. Öğrencilerin hissettiği bu baskılara pandeminin ortaya çıkardığı olumsuz etkilerin de eklendiği aşikârdır. Günümüzde ergenlerin farklı koşullar nedeniyle amaçlı ve bilinçli desteğe ihtiyaçları olduğu farkına varılması gereken bir önemli bir husustur. Birçok ebeveyn bu süreçte pek çok konu hakkında ne yapacağı nasıl yapacağı ve ne zaman yapacağı konusunda yetersiz kalmaktadır. Yapılmak istenen iyi bir hedef içerse de bazen beklentileri karşılamayan sonuçları karşımıza çıkarmaktadır. Bu nedenle okulların rehberlik servislerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu noktada rehberlik servisi ile okulda çalışan tüm birimlerin eş güdümlü ve iş birlikçi bir tutum sergilemesi önemlidir. Ancak yaşanan bu süreçte maalesef rehberlik servislerindeki yetersizlik acı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Neyi, nasıl yapacağı konusunda yeterli motivasyona ve tecrübeye sahip olmayan rehberlik servisleri öğrencilerimizin ihtiyaç ve beklentilerinin gerisinde kalmaktadır. Çocuklarımızı geleceğe hakkınca hazırlayabilmek için şüphesiz temel eğitimde etkili bir rehberlik ve yönlendirme anlayışını hayata geçirmek gibi bir mecburiyetimiz var.
“Ne kadar çok?” yerine “Ne kadar etkili ve ne kadar verimli?” düşüncesini eğitim öğretim başta olmak üzere hayatımızda odak noktasına yerleştiremediğimiz sürece ‘nicel’ veriler daima niteliği zedelemeye devam edecektir. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda eğitim ortamını kaosa sürükleyen nedenleri ve sağlıklı bir eğitimi sürdürmeyi engelleyen noktaları gözden geçirmek pek çok açıdan faydalı olacaktır. Örneğin, sınavla öğrenci alacak okulların kontenjanları belli iken tüm öğrencileri sınava tabi tutmanın bir yararının olmadığını fark edilmelidir. Aksi takdirde öğrencilerimizi, başarmanın verdiği heyecan duygusundan mahrum etmenin “mantıklı” açıklamasını yapmak yükümlülüğümüz bulunmaktadır.
Velilerimizin büyük bir çoğunluğunun liselere geçiş sistemi ile ilgili yeterli bir bilgiye sahip olmadıklarını düşünüyorum.
Velilerimizin; 8.Sınıftaki çocuğunu sınava girmeye teşvik eden, zorlayan velilerimizin bu eylemlerini nedeni adrese ve temel eğitimdeki başarı durumuna dayalı yerleştirmenin birincil şartı olarak sınava girmek olduğunu düşünmeleri, zihinlerinde emeğin yerine meslekleri kutsallaştırmaları, bir meslek sahibi olmanın öneminin yeterince fark edememeleri,
çocuklarının ilgi, istek ve kabiliyetlerinin farkında olmamaları öğrencileri sınava girmeye zorlayan etkenlerden bazılarıdır.
Sınava girmemenin başarısızlık- akademik yetersizlik olarak algılanması ve el âlem ne der korkusu, çalışmadan yorulmadan emek sarf etmeden ‘rahat bir hayat’ sürmenin nitelikli bir okulda okumakla, iyi bir üniversite bitirmekle mümkün olabileceği düşüncesinin varlığı, okullarımızda velilerimizin süreçle ilgili yeterince aydınlatılamaması velilerimizin çocuklarının ille de sınava girmeleri konusunda ısrar etmelerinin başkaca nedenlerindendir.
“Çocuklar kendini bir denesin.” anlayışında olan ebeveynlere, öğretmenlere şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum: Yerel ya da ulusal ölçekli yapılan pek çok yarışmanın duyurusu okullarımızda öğrencilerimize yapılmaktadır. Peki öğrencilerimizi, kendi yetenekleri ve ilgi alanları doğrultusunda bu yarışmalara katılmaya ne kadar destekliyor ve onları bu yolda motive ediyoruz? Niçin bu yarışmalarda kendilerini ifade etsinler, sosyal mecralarda göstersinler ya da bir denesinler anlayışında değiliz? Sahi son günlerde gözümüze daha çok sokulan dünyanın yeni işleyişinde var olma çabasının tek başına mücadelesini veren öğrencilerimizin hayatlar arasında kendisini farkına varmadan kaybolmasına ne kadar göz yumacağız? Bireysel farklılıkları ayırt eden, kendi varlığını pek çok açıdan tanıyan ve kabiliyetleriyle kendini destekleyen güçlü bireyleri yetiştirmek gayreti çok mu ütopik bir hedef?
Mesela bir şiir yazdırsak ya da kompozisyon, bilimsel ataklarına kulak versek, sporun pek çok alanıyla tanıştırsak belki bir resim yarışması için teşvik etsek öğrencileri ne kaybederiz? Ne kaybedeceğinizi bilemem ama geleceğimize dair neler kazanacağımızı pekâlâ biliyorum. Onların kendilerini tanımalarına fırsat vermemiz, açık görüşlü, iletişim kurabilen, düşünen, dengeli, öğrenen, araştıran ve sorgulayan bireylere dönüşmelerine önemli katkılar sağlayacaktır.
Ama yapamıyoruz bunları yahut yapmak istemiyoruz! İddiası olmayan, yeteneğini fark edemediğimiz, keşfedemediğimiz hiçbir öğrenciyi bu tür yarışmalara sokmuyoruz ve umursamıyoruz. Öngörülerimizden yoksun bir anlayışla ön yargılarımızın düğümleri arasında nefes alamamaktan mutlu, öğrencilerimizden ve belki de kendimizden bîhaber yaşamaktan gayet hoşnut görünüyoruz. Ah, doğru ya ne de olsa zaten yapamayacak, başaramayacak! Yarışmalara katılsalar ne işlerine yarayacak, öyle değil mi?
Öğretmenler öğrencilerini, aileler çocuklarını tanımak mecburiyetindedir. Bu sorumlulukla birlikte onların kendi kabiliyetlerini fark etmelerine de önderlik etmelidir. Bu anlama ve farkındalık çabalarına rağmen hâlâ sınavlara mecbur ettiğimiz çocuklarımızın sınavla öğrenci alan okullar için tercihte bulunmayacak, sınava girse de başarısı, yetenekleri ve ilgi alanlarının vaadettiği ortak hedeflerine ulaştırmayacak öğrencilerimizin liselere giriş sınavlarına ya da herhangi başka sıralama sınavlarına girmesinin ne anlamı yahut ne faydası olabilir?
Her öğrenci, her insan kendi gerçeği ile yüzleşmelidir. Ancak yarışma sınavlarında elde edilecek başarısızlık çocuklarımızın yüzleşeceği bir gerçek olmamalıdır. Bu etiketlenmelerle hayatlarını kısırlaştıran bir gelecekten başka bir şey olmayacaktır. Sekizinci sınıfa kadar her öğrencimizin ilgi ve yeteneklerini keşfetmelerine, bireysel profillerini tanımalarına rehberlik etmek mecburiyetimiz bulunmaktadır. Ülkemizde öğrenim gören tüm öğrenciler; öğretmenlerden yöneticilerine, aileden siyasal aktörlere, topluma yön veren aydınlardan basın yayın organlarına, meslek erbabından sivil toplum kuruluşlarına, velhasıl ülkede yaşayan her duyarlı insanımızın mesuliyetindedir.
İşte tam şu anda, durun ve vicdanınıza dürüstçe sorun: Gelecek için gerçekten ne istiyorsunuz ve bunun için neler yapıyorsunuz? Bu soruya gücünüz yettiğince açık bir şekilde cevap verin! Çünkü her sınav bir deprem etkisi yaratıyor ve geri dönüşü olmayan yıkıntılar arasına geleceğimizi gömüyor. O yıkıntıların arasından çok az gencimiz kendini kurtarma şansını elde edebiliyor. Bu göçük altında kalanın gençlerimiz, gençlerimizin geleceğe dair hayalleri, umutları ve ülkemizin aydınlık yarınları olduğunu hiç unutmamalıyız!
SINAVLARA NASIL HAZIRLANILMALI?
Sınav söz konusu olduğunda değinmemiz gereken bir de “sınavlara hazırlama” konusu var. Bir öğrenci ders çalışma disiplinine sahipse, okuluna düzenli devam ediyor, okuldaki kurslara katılıp bakanlığımızın yayınladığı yayınları takip ediyorsa başka da bir çalışmaya ihtiyaç duymadan istediği başarıyı elde edebilir. Bakanlığımızın EBA başta olmak üzere dijital platformlar üzerinden yaptığı paylaşım ve sunumlar öğrencilerimizin beklenti ve isteklerini karşılayacak düzeydedir. Ayrıca “YouTube” başta olmak üzere sosyal medyada her konuyu alanındaki en iyi öğretmenlerden öğrenme, konu tekrarı yapma, soru çözüm etkinliklerine katılma, deneme sınavı yapma şansları da bulunmaktadır. Bakanlığımızın her kademedeki öğrenci için yayınlamış olduğu yardımcı kaynakların piyasada para ile satılan kaynaklardan çok daha kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Kaynakları incelemiş, sınava hazırlanan öğrencilerin fikirlerini almış, test ve soru hazırlama sektöründe iş yapan arkadaşlarının da görüşüne başvurmuş bir eğitimci olarak bu konudaki fikrimin olumlu olduğunu ifade etmek isterim.
Sınava hazırlanan öğrenci ders çalışma disiplinine sahip değilse, eğitim öğretime ilgi duymuyorsa, aile çocuk yetiştirme konusuna ve çocukların eğitimine duyarsızsa en pahalı kursların, en iyi etütlerin, en marka eğitim kurumlarının o öğrenciye katabileceği çok da bir şey yok.
Belirli bir amaca yönelik ve öğrencinin ihtiyaçlarını gözeterek yapılmayan etütler, özel dersler, satın alınan kaynak kitaplar sadece anne babaların “ben elimden geleni yaptım” tatminine ulaşmasını sağlar.