Bir dönem beni sevdiğine - bilgi birikimine inandığım, sözlerini – hareketlerini kayda değer bulduğum, geçen on yılımda hakkıma giren bir abimizin bir sözü vardı,
Her ne kadar yüzüme karşı o sözü bana kullanmasa da çevremdeki eşime dostuma bu söylemde bulunup yalandan yere vicdanını rahatlatıyor veyahut konuşmak için konuşuyordu.
Dedim ya bir dönem değer verdiğim – söylemleriyle abi bildiğimiz, ağza alınmayacak küfür destekli yalandan yere yeminler eden, tutamayacağı değil de tutmak istemediği sözleriyle hafızamda yer alan yalanın ağzına yuva yaptığı zatı muhteremin sözleri,
Bazen, “ Olmadı mı olmuyor…”
İşte tam da o haldeyim bu aralar, o yalandan konuşuyordu ama ben ciddi ciddi ikametgahımı bu dönem tam da buraya taşıdım:
Ayrılıklar da sevdaya dahildir derler ya hani, çok mücadele ettik coğrafya için, günler aylarca. Onlar son model arabalarda gezerken trenlerde bilmem kaç adım tabanvayla yaptığımız mücadelemizin sonunda;
Bizim memleket coğrafya sevgimiz, onların masa sevdasına - promil kaygısına – ve nice mevzularına ortak/çare olmadığımız için değer görmedi.
O yalandan yere kullananın aksine “ Olmadı mı olmuyor” ben ciddi ciddi bu moddayım,
Vicdanım rahat mı rahat, tutarlı mı davrandım evet, çok da şükür o masalarda:
Ne ortak oldum ne ortamda olmayanların arkasından konuştum ne de bilip bilmeden birilerine çamur atıp karaladım,
He, vefasızlık da yapmadık hiçbir zaman; ekmek yediğimiz kabı pislemedik, bize omuz olanı da hayatta unutmadık!
Biz kin tutmadık hiçbir zaman,
Ama onların bir derdi vardı ve hala da devam ettiriyorlar:
Yine gözümüzün içine bakmaya cesareti olmayan, delikanlılıkla uzaktan yakından alakası olmayan, şişelere hapsolmuş veyahut yalakalıkta yüksek lisans yapmış ya da hak yemekte dünya markası olmuş kişiler…
Eskilere kadar devam ediyor ama,
Bu cesaretsiz, ödlek bir o kadar da insanlıktan nasibini almamış zatların davranışları – söylemleri, çamur atmaları, havlamaları…
Önceleri büyüklerimize, sonrasında bize, şimdilerde de bizden küçüklere; doymadılar, tıksırıncaya kadar yediler, şişelere meze oldular, ayakkabı köselesi gibi suratları olduğu için hala doymadılar.
Her ne kadar mahallenin efendisi, bir dönem kadınlarımızın çocuklarına örnek gösterdiği, hakkı – adaleti savunan, mütevazı, yalakalıkla yolunu yapmayan, sessiz – sakin ekmeğinde olan insanlar olsak da,
Sevdiklerimizin ekmeğine göz dikenlere de eyvallah deme zamanlarını geçeli çok oldu, çok ama çok rica ediyorum;
Kişilik bozukluklarınızı, satılık karakterlerinizi, rüzgâra göre yön alan misyonunuzu, bedavacılık visyonunuzu, yalanı yuva yaptığı ağızlarınızı, iki kelam bilgi dağarcığınızı, kem gözlerinizi, sinsi planlarınızı bizden uzak tutun.
Ben kin tutmam, tutturmam da ekmek başka bir şey, gelecek çalmak başka bir şey, iftira atmak başka bir şey, bir yerlerinden bir şeyler uydurmak, görmediği halde gördüğünü iddia etmek başka bir şey.
Olmadı mı olmuyor evet, bazen sükût – duruş – efendilikle de olmazsa eğer elbet yolunu buluruz, bizler sevdiklerimizi için her şeyi yaparız.
Vatan için yaşar, sevdiklerimiz – aşkımız için sorgusuz sualsiz ölürüz.
Sevgi ve Saygılarımla.