Zonguldak’ta kuralları doğru koymaz ve disiplini herkese eşit sağlamazsanız toplumsal çatışmayı körüklersiniz.
Hep öyle oldu.
Yine öyle olacak.
Daha önce de yazdık.
İroni yaptık.
“Madenci Anıtı’nın oradaki balıkçıları Zonguldak Valiliği’nin önüne alın!”
Şehir adına acı bir ironiydi.
Orada balık işi olur mu?
Olmaz.
Balıkçılar çözümsüzlük ortamında sezonu en iyi şekilde değerlendirmek istiyor.
İstasyon Caddesi bölgesine gitmek istemiyorlar.
Olay başka bir yere gidiyor.
Selim Alan Belediye Başkanı olsa böyle davranırlar mıydı?
Tartışılır?
Ama Tahsin Erdem söz konusu olduğunda isyan ediyorlar!
Doğru ne?
Balık baştan kokuyor.
Maalesef tablo bu!
Geçmişten sağlanan imtiyaz ve yapılmayan gerekçi çalışmalar şehrin rezil olmasında faktör.
İsmail Eşref’ten, Secaattin Gonca’ya, Muharrem Akdemir’den Selim Alan ve Tahsin Erdem’e kadar tüm başkanlar bu işi öteledi.
Bu işlere de en çözümcü adımı atan İsmail Eşref’ti.
Eski Kozlu Otobüs duraklarına yapılan balıkhane yeterliydi.
Şehrin yöneticileri bir araya gelip bu işi nasıl çözelim demediği sürece çarşı her zaman karışır!
“Onunla kötü olmayalım- bununla kötü olmayalım” derken şehrin içine ettik. 
Tek kelimeyle sahipsiz Zonguldak!
Kalıcı çözüm şart!
Kararlılık şart!
Bence Balıkçı Bayram Ağabey’i belediye başkanı yapalım bu iş çözülsün!

İhanet!
Ali Atar dostumuz farklı yerlerden Zonguldak’ın doğal güzelliklerini paylaşıyor.
Bizler de vakit buldukça o güzel ve herkesin bilmediği saklı cennetlere kaçıyoruz.
Atar, istiyor ki herkes görsün gelsin.
Eskiden bende öyle bakardım.
Ama şimdilerde nedense biraz bencilce yaklaşıyorum.
Instagram hesabımızdan görüntüler paylaşırken kendisine de söyledim.
“En büyük endişem oralara akacak insanlarımızın çöplerini bırakıp dönmesi”
Zonguldak’ın müthiş güzellikleri var.
Ama insanımız gittiği her yeri berbat edip keyif yapıp dönüyor.
İşte o manzaraları her gördüğümüzde ağzımızın ayarı da bozuluyor.
Paylaştığım bir fotoğraf üzerine Ankara’dan bir fotoğraf grubu arkadaşım atlayıp geldi.
Ne yazık ki Zonguldaklılar nasıl bir cennette yaşadığını farkında değil.
Her alanda, her yerde, her vakitte şehre ihanet etmeye devam ediyoruz!

Sayın Dr. Osman Aşkın Bak’a çağrı!
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi merkez kampüsünün Kozlu sahil yolu üzerinde bulunan YURTKUR binası yıkıldı.
Üniversite’nin genişleme alanına ihtiyacı var.
Yurdu her yere yapabiliriz.
Ancak sıkışan kampüsün bir parçasını başka yere taşıyamazsınız.
Bu konuda daha önce pek çok defa yazdık.
Milletvekillerimize, bürokratlarımıza, söz ve yetki sahibi olan isimlere çağrılarımız oldu.
Zonguldak’ın en büyük şansızlıklarından biri Zonguldak’ın geleceğine Ankara’dan doğru masa başından karar veren bazı bürokratların olmasıydı.
O nedenle diyoruz ki Ankara’dan doğru bir bürokratın ‘olmaz’ demesiyle şehrin önünü kapatmayın.
Bir bürokrat isterse 50 tane engel çıkartır isterse kolaylaştırır.
Geçmişten beri gelen ve devam ettirilen plansızlıklar sonucu şehrin hali ortada.
Bir yenisi daha olmasın.
Gençlik ve Spor Bakanlığı bürokratları ve şehir aklı bu işin en doğrusunu bulup hızlandırmak zorunda.
Şartlar değişti ve şehrin geleceği için BEÜN’ün oraya ihtiyacı var.
İnanıyoruz ki Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Dr. Osman Aşkın Bak da bu sürecin hızlandırılması ve şehrin geleceği için, taş koyan çok değerli bürokratlarımıza küçük bir tavsiyede bulunacaktır.
Biz buradan Sayın Bak’a çağrıda bulunuyor ve bakan beyin bu konuya daha yakından ‘Bak’acağına’ inanıyoruz.

Zonguldak gerçeği!
Bu yazının yazıldığı dakikalarda Emral Çarşı’ndan intihar bilgisi geldi.
Düştü mi?
İntihar mı?
Derken yaşanan insanlık trajedileri geldi gözümüzün önüne.
İnsanlarımızın çektiği sıkıntılar çok büyük.
Ve ne yazık ki toplumsal travmalar büyüyor.
Ekonomik, sosyal ve psikolojik gerçeklerimiz gerekçelerimiz oluyor.
Biz yaptığımız haberlerden yola çıkarak Zonguldak’ın nüfusa oranla intihar oranı en yüksek iller arasında olduğunu iddia ediyoruz.
Madde kullanımı patladı.
Kumar patladı.
Tefecilik sektör oldu.
Kadına ve çocuğa her türlü şiddet konusunda da ne yazık ki Türkiye’de nüfusa oranlı olarak ilk üçteymişiz.
Vay ki vay!
Ama Zonguldak’ın adı kötü anılmasın diye haber yapmayalım!
İyi yapmayalım!