Bülent Ecevit Üniversitesi’nin sorunlarını sıklıkla dile getirdik. Aslında sorunların sebebinin üniversite olmadığı vurgusu da yapıldı sık sık.

Topu taca atanlar da oldu, biz en iyisini istiyoruz diyenler de.

Sorun devam ediyor, sorun üniversitenin kalitesizliği falan değil.

Şehrin, üniversiteyle kaynaşamama sorunu.

“Cam duvar” meselesi ne yazık ki gerçek. Daha bu tabiri bilmeden Zonguldaklı gençler olarak aramızda konuşurdur. Öğrencinin filanca yerden ötesiyle işi yok.

Yok çünkü:

Çarşı öğrenciye ne sunuyor?

Çarşı esnafı öğrenci için ne geliştiriyor?

Şehir, gençlere onların marka haline getirdiği bir yer sunabiliyor mu?

Mesela bir oyun salonu var mı?

Kafe var mı?

Zonguldak, yaşayana mükemmel manzaralar sunan bir şehir ama bunu turistik olarak ne kadar satabiliyor?

Kan Emiciler!

Öğrencinin barınma meselesi aynı zamanda ulaşım meselesidir ama buna değineni görmedim.

Pahalı kiralar, pahalı özel yurtlar, çarpık kentleşme vs. sorunu çok yere bağlayabiliriz. Özellikle de üniversite civarındaki toprak rantına. Ancak unutulan bir diğer mesele de ulaşım.

Birçok büyükşehirde belki saatlerini yolda geçiriyor öğrenci, sırf evinden okuluna gitmek için ve karşılanabilir bir ulaşım ücretiyle bunu gerçekleştiriyor.

Dolayısıyla öğrenciler bir bölgede yoğunlaşsa da çeşitli yerlere dağılmış oluyor.

Neyse!

Ulaşıma dönelim. Ulaşımın bir diğer etkisi de sosyalleşme üzerinde. Dolmuşla, belediye otobüsüyle öğrencinin gittiği yerler var. Gitmek için uğraştığı ancak “bu kadar parayı dolmuşa vereceğime, şurada oturur 2 çay fazla içerim.” yaklaşımını da gözden kaçırmamak lazım. Ulaşım kolay ve ucuz olursa; kaliteli hizmet öğrenciyi tüm şehre açık hale getirir.

Esnafı, ev sahibi, yurt sahibi… kısacası öğrenciye hizmet veren ve öğrenci ekonomisiyle kısmen ayakta kalan esnaf, öğrencinin canına göz diktikçe insanlar kaçar.

EEM diye bir kantin var okulun içinde. Hareketli zamanlarda neredeyse 24 saat açık. Öğrenciler içeride mutlu hissediyor. Ne oturduğu koltuğun rahatlığından ne de süslü püslü şeyler olduğundan. Öğrenciler içeride özgür oldukları için mutlu hissediyorlar. Elbette orada da bir ticaret var ama 200 metrelik bir mesafe var desek çay fiyatı 3 lira birden yükseliyor. Kanları emilmediği için mutlu hissediyorlar.

Öğrenci para biriktirmez genelde. Öğrenci her şeyi tüketmeye çalışır. Fiyatları yüksek gördükçe tüketimden uzaklaşır. Daha uyguna yerler arar. Lise öğrencileri bile çay içeceği zaman çay ocaklarını tercih ediyorlar. Neden, çünkü çay her yerde çay ve orada ucuz!

Kar hırsına yenik düştüğünde birileri, müşterisini kaybetmeye başlar. Fark yaratamayanlar ise kepenk indirir, bu gidişle; benden uyarması.

Konser Meselesi

Gündemden düştü. Konseri eleştirdiler, desteklediler; konserin iyi ve kötü haberlerini de Z HABER olarak yaptık. Tatsız meseleler de yaşandı. Eksikler de vardı. Ama güzeldi. Tekrarını istemeyen yoktur. Keşke gitseydim diyenlerin de sayısı bir hayli artmıştır geçen zamanda.

Eleştirenlerin, karşı çıkanların çocukları da belki ilk bilet alanlardandır? Kim bilir…

Konsere Pazar günü yani son günü 7200 kişi katılmış. Riskli miydi, evet. Pandemi sürecinde böylesi bir kalabalık ve dip dibe. Ancak yaptığım canlı yayınlarda da oradaki coşkuyu ve böyle etkinliklere olan hasreti size göstermeye çalıştım.

Gelelim ekonomik meseleye. Bölgeye kurulan standlarda yerel esnaf çalışıyordu. Bu ne demek? Ciddi bir gelir kaynağı kısa da sürse. Ekonomik bir hareketlilik.

Peki, sahada güvenliği sağlayan ‘özel güvenliklerin’ Zonguldaklı olduğunu biliyor muydunuz? Onlarca turuncu yelek giyen Zonguldaklı vatandaş 3 gün boyunca ekstra para kazandı. Kazanılan parayı yastık altında bekletecek güçte olduklarını da sanmıyorum. Yine şehir ekonomisinde dolaşacak bir girdi.

İdeolojik kavga ve dayatmalar bir tarafa!

Kavga ortak, kavga ekmek kavgası. O yüzden böyle etkinliklere ihtiyaç var.

Sadece içteki para içte kalmadı. Komşu şehirlerden de gelen birçok kişi vardı.

Gençleri Anlamak

Mesele tam da burada ortaya çıkıyor. Para kazanma hırsı, ideolojik çatışmalar; hayat görüşü dayatmaları…

Ne de güzel diyordu bir genç kadın “isteyen istediğini yapar, gayet güzel.”

Gençler alan istiyor. Huzur bulabileceği, bu çatışmalardan kaçabileceği; kendini yaşayabileceği alanlar arıyor.

Gençlerin dilinden konuşmak lazım. Sıradanlaşarak, herkesin yaptığını taklit ederek öne geçemez kimse. Farkını ortaya koymalı, gençleri yanında isteyen.

Gençlere istediğini vermeli.

En önemlisi gençlere umut vermeli! Bu konuyu ileride çokça konuşacağımıza eminim. Gençlere umut vermek…

Şimdilik böyle kalsın! Esnaf için de siyasetçi için de…