Sevgili okurlarım, bildiğiniz gibi okullarda yüz yüze eğitim bugün başladı. Öğretmenlere aşı olmaları önerilirken, aşı olmayan öğretmenlerden zorunlu PCR testi isteniyor. Peki, uygulama nasıl? Okullar kapanır mı? Süreç nasıl işleyecek?
Milli Eğitim Bakanlığı, aşı kartı olmayan öğretmenlerden haftada iki gün PCR testi isteneceğini duyurmuştu. Okullarda yüz yüze eğitim başladı. Öğrencilerin coşkusu sınıflardan dışarı taşıyordu. Ancak öğretmenler bakanlığın talimatına ne kadar uyuyor? Talimat ne kadar doğru?
Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tosun, aşı olmayan pek fazla öğretmen olmadığını belirterek “PCR testlerini şuan sadece dosyalıyoruz. Pazar ve çarşamba günlerinde öğretmenlerin PCR testi ibraz etmelerini istedik. Ne aşı olan ne de PCR testi yaptıran öğretmenler için ise bakanlıktan gelecek talimata göre hareket edeceğiz. Ayrıca Sağlık Bakanlığı ile entegre olarak bir okulda pozitif vaka çıkarsa okul müdürlerinin cep telefonlarına kısa mesajla anında bilgilendirme yapılacak. PCR ibraz etmeyen öğretmenlerle ilgili kesin bir durum yok. Zaten benim de karşılaştığım öğretmenlerden 1-2 kişi aşı olmamış Çoğu öğretmenimiz aşısını olmuş. Verileri dosyalama sürecinden sonra Bakanlık’tan gelecek talimata göre hareket edeceğiz.” dedi.
Aşı olmayan öğretmenlere haftada 2 kez PCR testi ibrazı zorunlu tutuldu ancak henüz bir yaptırım da belirlenmemiş.
Okullar Ne Olacak?
Türkiye’de günlük Covid-19 tablosunda vaka sayıları 20 bin bandında dolaşıyor, bazen altında bazen üstünde sayılar görüyoruz. Vefatlar ise günlük 250’nin üstünde seyrediyor. Daha düşük sayılar varken tam kapanma süreci yaşamıştık.
Zaman geçtikçe kapanmaların ekonomik sancıları daha da ağırlaşıyor. Yeni bir kapanma süreci derin yaralar açabilir.
Daha önceki yazılarımdan birinde öğrenci ekonomisine değinmiştim. Öğrencilerin, ülke içinde birçok sektörde para döngüsüne büyük katkı var.
Bu yüzden yeni bir kapanma sürecinin yaşanması ekonomik yaraları daha da derinleştirir.
Neden mi? Öğrenciler büyük oranda hazır tüketicilerdir. Hayatın her alanında tüketerek var olurlar. Yer yer üretimde de yer alarak düşük ücretli iş gücü olurlar. Öğrenci ekonomisine dayalı kurulmuş işletmelerde çalışırlar. İşveren de öğrenci de bir şekilde zincirde yerini alır. Tabii, bu bahsettiğim daha çok üniversite öğrencileri için.
İlkokul ve lise öğrencileri için yüz yüze eğitim daha da önemli, kişisel gelişim açısından. Burada Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in bir açıklamasına değinmekte fayda var: “Okullarımız ilk açılan ve son kapatılan yerler olmalıdır.”
Şahsi fikrim yeni bir kısmi kapanma yaşayacağız. Sokağa çıkma kısıtlamaları olacak ancak eğitim kurumları özellikle de çocuklara hitap eden kurumlar açık kalacak.
Üniversiteler için bir şey demek zor. Henüz şehirler arası sirkülasyon tam olarak başlamadı. Üniversiteye yeni başlayacaklar kayıt işlemleri için bir hareketlilik içinde sadece. Ayrıca karar alan üniversiteler, hem yüz yüze hem uzaktan eğitim modelini bir arada uygulayacaklar.
Ancak ilkokul çocuklarını evde tutmak… Psikolojik gelişimlerinden fiziksel gelişimlerine kadar her şey üzerinde olumsuz etkisi var. Bakan’ın açıklaması da bu anlamda umut verici.
AVM’ler kapansın, sokakları mümkün mertebe boş tutalım ama okullar açık tutulmalı.
Kültür ve sanatı da bu minvalde fikri gelişim için ihmal etmemeliyiz…
Son sözü Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir."