Zonguldak, Bartın, Karabük ve Kastamonu.
Ortak paydası Batı Karadeniz illeri olmaları.
Osmanlı zamanında bütün coğrafya Kastamonu’ya bağlıydı.
Başka?
Kısa bir süre önce anma günü yapılan Kdz. Ereğlili Uzun Mehmet ve onun bulduğu taş kömürü.
Kömürü bulduğunda bölgenin ve Türkiye’nin kaderini değiştireceğinin farkında mıydı bilmem.
Nereden bilsin ki yıllar sonra kömür dolusu katarların rayları aşındıracağını?
Nereden bilsin ki, santrallerle ülkenin aydınlatılacağını, binlerce kişiye iş-aş kapısı olacak fabrikaların kurulacağını?
Askerde komutanı ona tembihlediğinde gemilerin ihtiyacı için ivedi kömüre ihtiyaç vardı.
Asker dönüşü kömür arayışına giren Uzun Mehmet bu hedefine 1829’yılında ulaştı.
Neyren Deresi yatağında taş kömürünü buldu.
Bulduğu kömürü teslim ettikten sonra onu istemeyenler tarafından öldürülerek ilk maden şehidi kendisi oldu.
1848 yılında kömür işletmeciliğine geçildi.
Zonguldak merkez ile çevresindeki Kozlu, Kilimli ve Çatalağzı kömür işletmeciliğinin sıklet merkezi oldu.
Karaelmas diyarı Zonguldak’ın nüfusu hızla artarak önce kaza merkezine, sonra da Cumhuriyet’in ilk vilayetine dönüştü.
Taş kömürü yatağı sadece Zonguldak’la sınırlı değil.
Havza-i Fahmiye denilen kömür havzasının hudutları Ereğli’nden başlayıp Amasra’ya, oradan da Cide ve Azdavay’a kadar uzanıyor.
Kömürü kader bilmiş bu coğrafyanın insanları sevinçte ve tasada bir oldular.
Askere gider gibi helalleşerek erkekler ocaklara gönderilirken, gözler tozlu yollarda günlerce madenciler beklenildi.
Bazen gök kubbeyi karabulutlar kapladı. Tez gelen acı haberle yerle yeksan olan yüreklerden yükselen ağıtlar gökleri inletti.
Bartın’da da Kastamonu’da da, Ereğli’de de tencerelerde kara mancar pişirildi. Malaylar yapıldı. Fırınlara mısır ekmekleri sürüldü.
Kömür ocakları yaşamı haliyle bölgenin halk müziğine de sirayet etti.
Çaycumalı Hüseyin Çakır, “Zonguldak'tan gelir maden kömürü” diye dizelerini süslerken, Azdavaylı Safiye de “Gitme dedim ocaklara kara olursun” türküsünü dillendirmeye devam ediyor.
Bölgemizde maden ocakları ve irili ufaklı sanayi tesislerinden başka Karabük ve Ereğli’de binlerce işçi çalıştıran demir çelik fabrikaları var.
Ancak onların da temel hammaddesi taş kömürüdür ve kömür havzasına yakınlığı nedeniyle buralarda kurulmuştur.
Fabrika bacalarından yükselen dumanda, çelik işçisiyle birlikte yerin yüzlerce metre altından kömür çıkaran madencinin de alın teri vardır.
Dolayısıyla Ereğli’den Zonguldak’a, Amasra’ya, Cide ve Azdavay’a kadar Havza-i Fahmiye’nin çocuklarıyız biz.
Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu gönül coğrafyamız bir, kültürümüz bir, mazi ve atimiz birdir bizim.
Bu duygularla Türk ve İslam âleminin Kurban Bayramını kutluyor, sağlık ve esenlikler diliyorum.
İyi bayramlar.