Zonguldak’ta güç merkezi olmuş pek çok STK’nın, esnaf odalarının veya sendikaların içinin ne kadar boş olduğunu görüyoruz.
İnsan çok ama icraatlar pek yok.
Çözümsüzlük çözüm olmuş.
Kurumsal faaliyetlerden çok, kişiye özel hizmet bürolarına dönmüş.
Kimisi petrol bulmuş, kimisi esnafı yolmuş, kimisi işçiyi, kimisi sekreterini soymuş!
Kimisi pazarlamacı olmuş, kimisi yüzde 10 komisyoncu!
Bizler de ne kadar safız!
“Zonguldak kalkınsın”
“İcraatlar artsın”
“İstihdam sağlansın”
“Çalışanlar yalnız kalmasın”
“Yüreklendirelim. Cesaretlendirelim. Destek olalım” derdindeyiz.
Zonguldak patladı!
Rakamlar hızla arttı.
Zonguldak’ta günlük vakalar 400’leri aştı.
Haberler yapıyoruz.
Yayınlar yapıyoruz.
Çağrıda bulunuyoruz.
Rakamlar veriyoruz.
Haberleri abartılı, yorumları ve çağrıları kasıtlı bulan kimi çevreler, alınan son kısıtlama kararları ile paniklemeye başlamış.
Hepimiz her an enfekte olabiliriz.
Ancak tedbirler kadar tedbirsizlik her yerde var.
Caddelerin, işletmelerin, mekanların bu kadar çok denetimsiz ve başıboş bırakıldığı bir şehirde patlama çok normal.
Göreceğiz bu tedbirlere de çok fazla uyulmayacak ve çok daha sıkı uygulamalar gelecek.
Nazım Erduran
İl Sağlık Müdür Yardımcısı Nazım Erduran da pek çok isim gibi koronavirüse yakalananlardan. Umarız İl Sağlık Müdürü Dr. Ertuğrul Güner’e bulaştırmamıştır. Öncelikle ‘geçmiş olsun’ diyoruz. İşin ilginç yanı Nazım Erduran maske takmadığı için bizzat uyarılmış, uyarıları dikkate almayınca İl Müdürü Ertuğrul Güner’e iletilmiş.
Ertuğrul Bey ne dedi bilemiyoruz ancak kurum içinde bu maskesizlik kötü örnek olmuş.
Nazım Bey; “Maske taksam da yine yakalanırdım” diyebilir ama öncelikle kurum yöneticilerinin örnek olması gereken bir süreçten geçtiğimizi unutmamak lazım.
Cemaat- tarikat işleri!
Kurumlarda devletten çok, arkasına bir cemaati veya tarikatı alarak yer işgal etme çabasında olanlar var.
Kimsenin inancıyla işimiz olmaz ama bu gönüldaşlık kurumlarda yönetimsel örgütlenmelere neden oluyor, o örgütlenmeler sistemi, siyaseti ve bürokrasiyi tehdit eder duruma geliyorsa orada bir durmak lazım.
Cemaatçiler sırtlarını iktidara dayayıp ülkenin altına dinamit koyarken sessiz kalan ve yol verenler ile, bugün geçmiştekine benzer yapılanmalara göz yumanlar yine bizim yöneticiler.
Bizler sırtını cemaat veya tarikatlara yaslananlardan değil devletinden güç alan bürokratlar, belediye başkanları ve meclis üyeleri istiyoruz!
Tarım OSB!
Son yıllarda ısrarla takip edip desteklediğimiz bir konu sera OSB.
Bölgede binin üzerinde vatandaşımıza doğrudan istihdam sağlayacak bir çalışma.
Buradan karşıya domates ve diğer sebzeleri kolayca satabileceğiz.
Sonra diyeceğiz ki; “Filyos’u niye katlettik?”
Bir başka mesele var.
O da işin sürekli uzaması.
Küçük bir adım atıldığında büyük sevinçler yaşayacak kadar iyi niyetliyiz.
Benim bildiğim, bir iş başladığı gibi biter.
Bizimkiler Ankara’larda dilenci oldu.
Yok proje, yok ödenek, yok alt yapı ihalesi!
Değişen ne var ki şu şehirde?
Sadece adamlar değişiyor.
Zaman su gibi akıyor.
Altı ayda bitecek projeyi altı yılda bitiremiyoruz!
Medya ve siyaset!
Bizim, özellikle iktidar partili siyasetçilerimiz basına küs.
İşlerine nasıl geliyorsa öyle.
Seçim gelip, yeniden aday olurlarsa normalleşecekler!
Bir de, “Benim sosyal medyam var” ayağında olanlar var.
Oralarda kendilerini istedikleri gibi allayıp pullamaları kolay oluyor.
Hakaret, tehdit veya diğer kasıtlı yayınların savunacak bir tarafı olmaz.
Bir siyasetçi, bürokrat ve STK başkanı sadece konu bazında eleştiriler nedeniyle küsmeyi tercih ediyorsa, sorun onun zayıflığı ve karaktersizliğindedir.
Biz işimizi yapıyoruz.
Asıl işini yapan meslektaşlarımızın görüşü ne olursa olsun sonuna kadar yanlarındayız ve saygı duyuyoruz.
Ayrıca bizi başkaları ile karıştırmazsanız siz kazanırsınız!
Kendi kazdığınız çukurlara düşerken paraşüt takın!
Kucağa oturmaya alıştıysanız o sizin tercihiniz.
Samimiyetimizden, iyi niyetimizden ve çabalarımızdan şüphesi olanlar varsa yolu açık olsun!