Değerli okurlarım, yeni bir Zonguldak’ın Kalemi’nden merhaba! Bu hafta Zonguldak İMKB Anadolu Lisesi öğrencileri ve Ünal Kurt bizimle olacak.
Aristo ne diyor; “insan doğası gereği, siyasi bir hayvandır.” Daha yaygın bilinen biçimi ise “insan politik bir hayvandır.” 
Şimdi ben bunu niye söyledim? Birlikte ilk ayımızı geride bırakırken Zonguldak’ın Kalemi’ne siyasi kimliğiyle öne çıkan bir arkadaşım konuk oluyor. Elbette herkesin politik bir tavrı, düşüncesi vardır. Ancak aktif bir kimliğe sahip olmak pek de rastlanır değil, günümüz gençlerinde. 
Ve bir karamsarlık da hakim… veya bir koşuşturma, yoğunluk… bir haftadan uzun süredir bir kitaptan 5 sayfa okuyamadım, (4 okudum ama) bir şiirin de ikinci mısrasını tasarlayacak, tasarladıysam da yazacak fırsatım olmadı. Bunun da siyasetle ne alakası var demeyin, çokça bulunur…
Fazla da uzatmadan sözü Deva Partisi Çaycuma İlçe Başkanı Ünal Kurt’a bırakalım.

Mesele vatansa gerisi teferruat mı? – Ünal Kurt
Milletimiz tarih boyunca, devletler yıkmış, devletler kurmuştur. Çağ açmış, çağ kapatmıştır. Hiç bir vakit, mabedinin, göğsüne namahrem eli sürdürmemiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi “Mesele vatansa gerisi teferruattır.” deyip gözünü kırpmadan can alıp, can vermiştir. Destanlara, şiirlere, türkülere konu olacak kahramanlıklar göstermiştir. Çünkü necip milletimiz, ülke savunması bahsinde, esaret altında yaşamaktansa cesaretle gerekirse ölmeyi yeğlemiştir. Bu hepimizin malumudur ve tarihimizle de ecdadımızla da her daim gurur duymaktayız. 
Pekala, şimdi bir özeleştiri ile tarihe değil, bir de bugünümüze bakalım. Gerçekten biz de atalarımız kadar vatansever miyiz? 
Anadolumuzda bir söz vardır; “Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz.” İlaveten, hadisi şeriflerinde peygamber efendimiz; “Vatan sevgisi imandandır.” buyurmuştur. Bu sözlerden de hareketle şunu ifade edebiliriz; demek ki vatan sevgimizi ölçüp, kıyas edemeyiz. Senden daha çok seviyorum iddialarında da bulunamayız. Herhangi biçimde birim ile ifade edip nicel olarak bir kefeye koyamayız. Elbette ki rabbim bir daha bu millete ne istiklal marşı yazdırsın ne de Çanakkale türküsü. Ancak bizim vatanperverliğimizi ortaya koymamız için, ille de savaş mı çıkmalı? Müşküle düşüp mücbir sebeplerle, müdafaaya mı düçar olalım? Hayır!

Peki, Ülkemizi seviyorsak ne yapalım? 
Manav taze meyve satmalı, kasap temiz et kesmeli, müteahhit uygun sarfiyatlı demir kullanmalı, usta düzgün sıva yapmalı, hakim hukuku ve adaleti üstün tutmalı, memur halka hizmet etmeli, siyasetçi liyakatli ve dürüst olmalı, velhasıl “İşini en iyi yapan vatanını en çok sevendir. Beton ustası olan sevgili babacığımın sıklıkla kullandığı bir öğüdü var; “Döktüğün beton toprağın altında da kalsa, sen yine de en iyisini yap.” halk olarak emrolunduğumuz gibi dosdoğru olursak, evet o zaman bizler de atalarımız gibi vatanperver halk oluruz.
Sözün özü kıymetli dostlar, herkes yaptığı işin hakkını verirse, Hak bizden razı olur. Vatanseverlik budur. Biz güzel ülkemizin, güzel insanları olarak elbet birgün muasır medeniyetleri de geride bırakacağız.
Kalın sağlıcakla...

***Vatanını sevmeyen yoktur. Ancak vatanınca sevilmeyenler yoktur diyemeyeceğim. Gençler arasında bir muhabbet var. Biz ülkemizi seviyoruz da ülke bizi istemiyor, diyorlar; işsizlikten ötürü, hayat pahalılığından ötürü, birçok imkana erişememekten ötürü. Avrupalı yaşıtlarının günlük harçlıklarıyla ulaştıkları eşyalara maaşların yetmemesinden ötürü… ‘Yeşil olanın’ çok yüksek olmasından ötürü… Sağdan da tutsan soldan da çeksen herkes vatanını sever. Bahsettiğin gibi Ünal, vatan sevgisi ölçülemez, kıyaslanamaz. Kimisi vatana ihanetten idam edilip kahraman olur kimisi vatandaşlıktan atılıp hain diye anılır. İkisi de birbirini sevmez ama kararı yelkenlerini şişirmiş siyasi gemilerin kaptanları verir. 
Bölerek, kutuplaştırarak ancak toplumdaki uçurumlar derinleştirilir. İleriye atılacak/atılması gereken adımların hepsinin önüne daha da büyük engeller konmuş olur. Dünün hesaplarını, yarın da konuşursak bugün boşa geçmiş olmaz mı? Kaosun içinde değil, karabulutları dağıtarak, birilerini değil herkesi yukarı çıkartmaya çalışan bir siyasetle, kelimelerle; demokrasiyle ileriye gidebiliriz. 
Özetle, günü ve yanındakini değil yarına ve yarındakilere bir şeyler bırakmalıyız. Ticari yatırımlar da öyle değil midir? Kara geçmen için bir süre üretmen gerekir. İleriye gitmek için hamleleri yeniden planlamalı, uygulamalı ve o yolda sabretmeliyiz.

Daha önce Zonguldak İMKB Anadolu Lisesi öğrencileri ve hem müdür yardımcısı hem de edebiyat öğretmeni Ömer Yılmaz’ın bir çok okulla birlikte yürüttükleri bir sanal sanat projesine yer vermiştim. Bu hafta ise Kanuni Sultan Süleyman'ın "Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi /Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi." dizelerinden yola çıkan çok yazarlı bir şiire yer vereceğim.


Bir Nefes Sıhhat Gibi - İdil Ahsen G, Erkan Ö, Halil G, Nehir O, Berna D, Eren E, Kardelen A, Ufkun H.
Bir müddet daha sabredelim yarınlar için 
Kırlarda tekrar söylemek için şarkımızı
Maske takalım gelecek güzel günler için 
Şiirler ve gökyüzü gözlesin yolumuzu

Maske takalım bizler şarkılar ölmeden
Bir süre daha sıkalım dişlerimizi
Dört duvar arasında nefessiz kalmadan
Sokaklar ve şarkılar gözlesin yolumuzu

Kiminin elinden aldı kiminin ömründen
Kiminin gülüşlerine kilit vurdu birden,
Gel kurtulalım artık bu cendereden,
Maskeleri indirmeyelim güneşi görmeden.

İşim gücüm sağlığına kavuşturmak seni,
Haydi bir hatırlasana o eski günleri,
Gözlerinde ormanları, gülüşünde aileni,
Maskeleri indirmeyelim güneşi görmeden.

Geceden ulaşabilmek için sabahlara
Mesafeni koru da yakınlaşma arkadaş
Hep beraber bakabilmek için yarınlara
Mesafeni koru iç içe olma arkadaş

Aydınlık sabahların gecesidir mesafe
Yağmurdan sonraki gökkuşağıdır mesafe
Kilitli kapıların anahtarı mesafe 
Mesafeni koru dip dibe durma arkadaş

Geceni gündüze katıp tek bir amaç için uğraşmak
Bir can kurtarmak uğruna sabaha kadar uyumamak
Yaşamayanlar bilmez nedir sevdiklerinden ayrı kalmak
Tek istekleri mesafeyi koruyup, kurallara uymak

Karşılık bile beklemeden saatlerce verdiğin emek
Tanımadığın biri için ömrünü feda etmek
Tüm zorluklara rağmen asla vazgeçmemek
Tek istekleri mesafeyi koruyup, kurallara uymak

Hijyendir altın kural elleri yıkamayla başlar
Temiz ye, temiz iç her zaman sağlıklı kal
Su, sabun, temiz hava, sağlık getirir sana
Eldiven ve maskeni, bulundur hep yanında

Hijyendir altın kural, sağlık, temizlik ile başlar
Sağlıklı her insan, dişlerini temiz tutar
Kalabalığa girme, mikroplardan uzak dur
Hep temiz ol, temiz kal, hijyendir altın kural

Dünyamızın geçirdiği bu zor günlerde, 
Temiz olmak en önemli madde
Her yerde gezen bu korkunç virüs,
Dikkatsiz kişilere bulaşmak için beklemekte.

Hijyensizlik virüsün en iyi dostu,
Temizlikten geçiyor sağlıklı olmanın yolu,
Bol bol kullanalım sabun ve suyu
Etrafta ne virüs kalır ne de korku...

Gecesini gündüzüne katarak hastanelerde,
Yaşatmak için kendisini atar riske ,
Kötülük düşünmez, kalpleri tertemiz,
En zor anlarda yanımızda kahramanlarımız.

Virüs illeti yayıldı tüm dünyaya,
Sağlık çalışanlarımız vardı ama,
Gözlerini kırpmadan yürüdüler savaşa,
Çok güzel bir ders verdiler insanlığa.

Amansız bir hastalık girdi hayatımıza
Merhamet etmeden ölüm kusarken dünyaya
Tüm insanlık hemen 'korona'ya yenilmeden
Bir ışık gibi doğdunuz bin bir umutla

Doktor, hemşire ve tüm çalışanlarınızla
Kavuşacağız sağlığa, mutlu yarınlara
Özveriyle çalıştınız gece gündüz demeden
Minnettarız yaptığınız tüm fedakârlıklara

***Çocuklarımızın, liseli gençlerimizin gözünden pandemi süreci… “Şiirler ve gökyüzü gözlesin” yolunuzu arkadaşlar. Ve sizler için içimden geçen mısra, Nilgün Marmara’dan… "Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna"

Düşünmek Var Etmektir – Ali Sencer Arslan
derler ya
bir insanın yavaş yavaş
hayatını kuşatacaksın
-peki hayatı kafasının içi olan
  birinin düşüncelerinin işgali
    nasıl sonuçlanır

düşünecek çokça zamanım oldu
-farz edelim ki elektrik veremediler
   gözlerimden beynime
mum ışığından gölgelerde
hüzünlü aşklar oynattım
uzadıkça kararan yollar
kıvrıldıkça ağırlaşan düşler
düşünce eşittir keder denkleminden
seni bulamadım
verdiğim değerler yüksekti
Kolomb gibi Hindistan deyip geçemezdim
-geçmemeliydim Amerigo bey Amerika demeden


bu kadarı ağır gelmez miydi
sürünenler için süründürmek başlıyordu
çağ atlıyordu modern tarih sınıflandırmaları
-sahiden aşk bu kadar yayılmacı mıydı
  sen bir çağ değiştirecek kadar
   bilincinde miydin düşünmenin nasıl tehlikeli olduğunun


düşünmek için çokça zamanım oldu
ve hepsinde vardın
-birinin düşüncelerinin işgali nasıl sonuçlanır
   gördün mü
matematik yalancılaşır
Amerika yeniden keşfolunur
ve bir çağın değişimi
iki dudağınla yüreğin arasında bulunur